Selam ygs çalışmalarından vakit bulamayan ve yazdıkça bölümleri kaybeden yazarınız geldi aşsjdjksl Sinirden delirdim çünkü laptop bozuk ve durmadan kapanıyordu ben kaydemeden,hikayeyi parçalara ayırsam daha iyi olur dedim ve ta daa! eaa...daha önce belirttiğim gibi bu bambaşka ve baştan yazılan bir kurgu,bu yüzden bu olay yoktu falan diye kafanız karışmasın tamamıyla ben uyduruyorum davaları falan eh tabi ana kurguya az biraz bağlı kalmak durumundayım yoksa kopmalar meydana gelir ve ortaya bir fanfic'ten fazlası çıkar.Her neyse eğer hala kütüphanenizde silmediyseniz çok teşekkür ederim keyifli okumalar :33
~
"Hudson!" diye bağırarak Bayan Hudson'ı çağırdığında kaşlarımı istemsizce çattım senden yaşça büyük bir kadın en azından bayan de Sherlock, diye azarlamak istedim ama nefes bile alamıyordum ki... Öksürmekten yaşaran gözlerimle bulanıkta olsa Bayan Hudson'ın odaya girişini görmüştüm.
"Tanrım! John!" derken sesi gerçekten endişeliymiş gibi geliyordu. Onun gelmesiyle omuzlarımı sıkıca tutan Sherlock'un uzun ince parmakları gevşedi. Az önce gözlerime diktiği ve ne olduğunu anlamıyormuş gibi bakan parlak mavi ve endişeli –belki de ben yanlış anlamışımdır- gözlerini benden kaçırıp odada gezdirmeye başladı. Bayan Hudson yaşının getirebileceği bir hızla odanın pencerelerine doğru yönelip hepsini tek tek açarken ellerini havada savurup dumanı dağıtmayı deniyordu. Kollarımla gözlerimi silerken Sherlock inhalerimi yüzüme doğru uzatmıştı, elinden alıp ağzıma götürürken işaret parmağımla tepesindeki ilaç dolu kutuyu bastırdım ağzıma dolan ilacı derin bir nefesle içime çektim. Yavaş ve derin birkaç nefesimden sonra daha iyi hissediyordum, gülümseyerek ona teşekkür ettiğimde bir karşılık vermedi. Ne bekliyordum ki! Onu tanımaya yeni başlıyor olabilirdim ama "rica ederim" veya "teşekkür ederim" gibi cümleleri asla ondan duyamayacağım aşikârdı sonuçta.
Askıdaki paltosunu ve atkısını hızla giyip merdivenlerden inerken yüzüme bakmamıştı bile... Peki, neden istiyordum ki bunu? Kendine gel John o sadece aynı evde kaldığın biri, o kadar. Ona yenilmeyeceksin.
Bayan Hudson yanıma gelip iyi misin diye sorduğunda sadece başımla onaylamakla yetinmiştim. İçerinin yeterince havalandığını düşünmüş olmalı ki tekrar pencereler yöneldi, ayağa kalkıp ona yardım ederken "Bayan Hudson?" dedim. "Evet, John" dedi gülümseyerek sonunda bu evde kibar biri! "Sherlock hakkında sormak istediğim birkaç şey vardı..."dedim ses tonum düşündüğümden daha kısık çıkmıştı, bunu demin ki astım krizime yoracağını düşünerek kendimi rahatlatmayı denedim. "Ah, tabi ki!" derken sesi neredeyse neşeli gibiydi. Son pencereyi de kapatıp onu koltuğa oturması için elimle yönlendirdim karşısındaki kanepede yerimi aldım.
"Ben onun hakkında pek fazla bir şey bilmiyorum... Ortak bir arkadaşımız vasıtasıyla tanıştık." Dedim cümlemin devamını getiremeden Bayan Hudson gülümseyerek lafa girmişti bile "ah, birbirinize bakışlarınızdan anlamıştım ama sen ikinci yatak odasını da kullanınca... Tabi sabah ki önerime karşı çıkmasından anlamalıy-"
"Biz beraber değiliz!" derken sesim öfkeli miydi? Peki neye? Kime? Bayan Hudson'ın suçu neydi ki? Ellerimi birbirine kenetlerken derin bir nefes aldım, "Bir çift değiliz, sadece aynı evde yaşıyoruz ve bilirsiniz o ve onun gözlem yeteneği... Hakkımda çok şey bilebilirken ben onun hakkındakileri bilemiyorum." Derken sesim kulağa hüzünlü gibi geliyordu.
"Sherlock... Yalnız tiplerdendir. Abisi ve o polis dışında eve gelen ilk yabancı erkeksin, çift olduğunuzu düşünmüştüm." Lestrade'dan bahsettiğini anladım. Derin bir nefes aldım, bakışlarımı yere dikerken sözlerine herhangi bir yanıt vermemiştim. "Ama seni seçtiyse bir sebebi vardır, evde kalman için yani."
"belki de kiraya parası yetmemiştir." derken ortamı yumuşatmaya çalışarak gülümsedim. "ah, saçmalama ondan tabi ki para almıyorum." dedi, gözlerimi şaşkınca kırpıştırdım. Kira yok mu?! Ev arkadaşımdan etkilenmekle o kadar meşguldüm ki kiramızı bile sormamıştım ona.Tanrım,John aklın nerede senin? "ah, anlatmamış olmasın şaşırmadım, birkaç sene evvel sanırım 2 yıldı, ah evet 2 yıl önce. Kocam cinayetten tutuklandı. Ve idama mahkûm edildi"
Oturduğum yerde doğrulurken gözlerimi Bayan Hudson'a dikmeden edemedim. "ve Sherlock' ta onu idam cezasından kurtardı?" diye cevap verdim soru soran bir ton ile. Ellerini havada sallayıp gülerken "saçmalama." Dedi kıkırdama eşliğinde "cezayı kesin olarak almasını sağladı, bu yüzden ona borçlu hissettim. Ve farkındasındır biraz garip olsa da Sherlock iyi ve zeki bir çocuktur."
Başımla onaylamadan edemedim. Merdivenlerden gelen ayak seslerini duyduğumuzda Bayan Hudson çabucak kalkarak merdivenlere yönelmişti bile. Sherlock ile burun buruna geldiklerinde yüzünde gergin bir gülümseme var gibiydi. Sanırım bizi duymuş olacağından şüphe ediyordu.Onun gerginliği beni de gererken neyse ki Sherlock ikimize de pek dikkat etmemiş -ya da bana öyle geldi- ve koltuğundaki yerini almıştı.
Bir odanın içinde iki yabancı...Acaba sohbet etmek istesem kızar mıydı?Boşversene John.Aklımda yapabileceğim şeyler sıralarken cebimdeki telefon çaldı,ekranda kız kardeşimin adı yazıyordu.Telefonu açıp kulağıma götürdüğümde Sherlock koltuktan kalkıp odanın en uzak noktasındaki pencereye doğru gitti,ya bana biraz mahremiyet sağlıyordu ya da rahatsız olmuştu.Nedense ikinci seçenek daha gerçekçi geliyordu.
"Selam Harry" diye cevap verdiğimde kız kardeşime,sanırım bir tür soru yağmuruna tutuldum..."Evet,evet beni merak etme buldum evet.Oldukça hoş bir yer evet,ah,ev arkadaşım kendisi iyi biri." yalan sayılmazdı,sonuçta polise yardım ettiğine göre iyi biri olmalıydı ki şuana kadar evde kötü bir şeye rastlamamıştım. "ah...evet var biraz" Sanırım insanların kendilerini düzeltmeyince ilk yaptığı şey başkalarını düzeltmeye uğraşmaktı..."bilmiyorum,lisansım hala duruyor belki bir muayhane açarım" iş bulmam lazım,kesinlikle..iş bulmalıyım. "Ben de seni" diyerek telefonu kapattığımda Sherlock koltuktaki eski yerini almıştı bile...İşte başlıyoruz,Tanrım bundan nefret ediyorum.
"Sherlock" dediğimde bir saniyeliğine olsa mavi-yeşil gözlerini benimkilere çevirdi. "ben...Bende pek para yok ve...Borç olarak iş bulduğumda geri öderim...Biraz" boğazımı temizledim "borç paraya ihtiyacım var."
Koltuktan kalktığında keşke Lestrade'dan isteseydim diye hayıflandım. "boş ver gitsin ben hallede-" elime bir kredi kartı tutuşturduğunda cümlem yarım kaldı. "bunu kullan,ben nakit taşımam."dediğinde gözlerimi kırpıştırıp teşekkür edebildim. "Ah,John kendine bir koltuk alsan iyi edersin." dediğinde tebessüm etmek istesem de bunu bastırmayı denedim, "kanepeye sadece müşteriler oturabilir" dediğinde tebessüm isteğim yerini somurtmaya bırakmıştı.
Montumu giyerken şifreyi söyledi ve düşünmeye devam etti -hala uyuduğu konusunda ısrarcıyım- Merdivenleri hızla inip ilk gün beni ne kadar yorduklarını hatırladım ve küfür istediğimi güç bela durdurdum.Hava daha sıcak gibiydi bugün,en azından rüzgar yoktu.Hızlı adımlarla bankaya doğru yürümeye başladım sanırım dün iki sokak ileride tabellasını görmüştüm.Bir miktar para çekeceğim önce,sanırım birkaç kazak alabilirim,ah,bir de Ikea'ya uğrayıp evdekinin bir benzeri olan koltuk almalıyım.
Ben kafamda alışveriş listemi kurarken bankaya varmıştım bile,şükürler olsun sıra yoktu.ATM'ye kartı koyup şifreti girdiğimde ekranda "Hoşgeldiniz William Sherlock Scott HOLMES " yazısı belirdi.Ben işlemler ve para çekme yazısını beklerken yazı bir anda değişti ve kalın italik harflerle KIPIRDAMA. Bu da neydi böyle?Sırtımda bir baskı hissettiğimde kafamda bir ses avaz avaz bağırıyordu. Soyuluyorsun! BAĞIRMAYA YELTENME.
Soyuluyordum,hem de arkadaşımın kredi kartı...tanrım bana asla inanmazdı.Sırtımdaki baskı biraz daha artarken bir silah olmalı diye düşündüm. "Benimle geliyorsun."diye fısıldadığında reddetmekten ziyade korkudan ağzımdan sadece şunlar dökülebildi "Ah..Hayır..."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Toz ve Duman
Hayran KurguBaşından itibaren değişik bir kurgu,farklı şekilde gelişen olaylar... JohnLock fanfiction...