"S*keyim seni James en son 2000 yıl önce peri kokusu sürdüm ben!"
"İblis kokusu mu isterdin kraliçem?"
"Canın cehenneme intihar or*spusu!"
"Jojo'nun yanında bunu nasıl dersin, o daha bebek!"
Bir pazar günü bu hale nasıl gelindi, değil mi? Aslında bu ilk perinin doğuşuyla başlıyor.
"Ben o ilk perinin-"
"Karennn!!!"
Yok bu çok erken oldu. Hah, evet geçen salı akşamı.
"Favaro, güzel kardeşim. Hangi akla hizmet top oynamak istedin ki? Hayır madem istiyordun bizi niye işin içine kattın?" Dylan daha fazla kızmak istese de yorgundu. Maçtan sonra Karen hiçbir şey olmamış gibi çocuklarla dalga geçiyordu.
"Ben futbol bulunurken vardım lan."
"Nasıl yani?"
"2119 yaşındayım ben. James ya da Dylan söylemedi mi?"
Favaro ve Jojo aynı anda durdular, bakıştılar ve bunu duyan herkesin vereceği tepkiyi verdiler:
"OHA!"
Dylan ilk duyduğunda tepki vermemişti, evet, babasının okuluna gideceğini duyduğunda algısı bir süre kapanmıştı çünkü. Oraya temel dört element kullanıcıları gitmezdi –ki tek bildiği buydu.
Kabul, sakin bir günleri bile yok. En azından okul onları adam eder, değil mi?
"James gerçekten. Hadi Karen'i anladım ama ben neden peri kokusu sürüyorum? Hem anlamazlar mı zaten?"
Adira elindeki parfüm şişesine iğrenerek bakarken Nina her zamanki neşeli sesiyle içeri girdi: "Çok güzel kokuyor!"
"Ne?" Adira şaşkınca ona bakarken Karen dramatik havayla "İhanete uğradım Foxy. Ah bu günleri görmektense perilerle aynı odada durmayı yeğlerdim."
"Foxy de kim?" diye sordu Jojo. Karen nasıl kırdığı potu düzeltmek için yalan ararken James araya girdi. "Tamam seni tiyatrocu bunak şunu sür de okula gidelim." Jojo'yu çekiştirip beraber daireden çıktılar.
Aşağıya inerken olanları ve olacakları düşünüyordu James. Önlem almaya başlamalıydı. Rory aşağıda kiraladığı minibüse yaslanmış sigara içiyordu. Jojo, arabadakilerin yanına giderken James de Rory'e yaklaştı.
"Güzel bir sabah değil mi?"
"Kim için?" Rory sigarayı yere atıp üstüne bakarken James'in bakışları yere kaydı.
***
"Okula geldiğimizi sanıyordum eski bir nehir kemerine değil." dedi Adira minibüs nehre yaklaşırken.
"Büyük sorunlara basit çözümler bulamayız güzellik." Favaro göz kırparak sırıttı. Nina ise gözlerini nehir kemerinden çekmeden:
"Kemer geçit gibi bir şey mi? Hani şu Hogwarts treni gibi mi? Vay canına."
"Tabii, hatta bölümlere falan ayrılıyorsun." Mirai de konuşmaya katıldı. Nina parlak gözlerini Mirai'ye çevirirken Dylan gözlerini devirmişti ve konuşmaya dahil oldu.
"Keşke o kadar basit olsaydı da biz de Voldemort ve tayfasıyla uğraşsaydık." Favora aniden Dylan'a döndü, "Basit mi? BASİT Mİ? O Voldemort şerefsizi Snape'i öldürdü be."
Karen de başını onaylar anlamında sallarken mırıldandı. "Dumbledore'a ne demeli? Manipülatif puşt."
Nina dudaklarını büzerek, "Karen öyle deme. Seviyorum ben Dumbledore'u."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ATAKO
FantasyAtako bir dilde ödenecek bedel anlamına gelir, başka bir dilde ise zıtlık demektir... *Hikaye tamamen anime izleyerek hayal ettiğim olaylar bu yüzden tiplemelerin hepsi favori karakterlerim. İçinde bir ton anime karması olay var. İyi okumalaaarr...