Büyük demir kapılar, sert bakışlı görevliler, bodrum katının derin küf kokusu ve bir masanın üzerinde yan yana dizilmiş silahlar.
Etrafımda ki her şey buraya ait değilsin der gibiydi. Adrealin beynimin her köşesine hücum etmiş, kalbimin daha hızlı çarpmasını sağlamıştı. Babam ayyaş, kumarbaz adamın tekiydi ve beni buraya zorla o getirmişti. Etrafıma korkulu gözlerle incelerken babamın genç takım elbiseli bir adamla konuştuğunu fark ettim.
"İstediğini yaptım işte. Kızı getirdim. Artık borcumu silin." diyordu babam yalvarırcasına. Adam ise onu hiç umursamadan bir şeylerle ilgileniyordu. Burdan kaçıp kurtulmak istiyordum ama iki kolumada görevliler çoktan sarılmıştı.
Babamın sesi tekrar tüm odada yankılandı. "Kızın karşılığında para istemiyorum sadece beni bırakın."
Ne diyordu bu adam? Bahsettiği kız ben miydim? Korku ve adrealin yerini artık öfkeye bırakmıştı. Güvenliklerden kurtulamasam da "Bırakın beni" diye bir feryat koparı verdim ve o anda deminden beri hiçbir şeyi umursamayan adam birden bana bakıverdi. Sanki bağırmamdan, korkmamdan ve çaresizliğimden zevk alıyormuş gibiydi. Başını saçıyla aynı renk olan metalik siyah duvara yaslamış, yeşil gözleriyle beni arsızca süzüyordu ve hiç çekincesi yoktu.
"Ne istiyorsunuz benden?" diyerek bakışlarımı önce genç adama daha sonrada babama yönelttim. Babam belki küçüklüğümden beri bana babalık yapamamıştı ama yinede onu sevmekten vazgeçmemiştim. Şimdi o ise borç batağından kurtulmak için hiç tanımadığı bir adama beni satıyordu. Korkmak, üzülmek, heyecanlanmak veya ağlamak istemiyordum ama ister istemez korku beni kendine esir alıyor, gözlerimden yaşlar tek tek akıp gidiyordu.
Soruma karşılık babam yüzüme bile bakamadı. Adamın ise bakışları dahada keskinleşmişti. Ben çaresizde korumaların arasında kıvranırken genç adam yerinden yavaşa kalkarak bana doğru yürümeye başladı. Yaklaştıkça yüzünün kusursuzluğunu daha iyi görebiliyordum. Tekrar "Benden ne istiyorsun?" diye sordum zorlukla.
"Şimdilik korkmamanı istiyorum." dedi ve gözlerini benden ayırmadan üzerindeki ceketi çıkardı. Geniş omuzlarıyla kolları spor salonunu yiyip yuttuk biz diye haykırdı. Sadece birkaç saniye gözlerim oralarda gezdi. Korkum yerini meraka bırakmıştı. Kimdi bu adam?
Yeşilleri bir süre daha beni süzdü ve daha sonra babama çıkabilirsin der gibi bir işaret yaptı ve babam bana bir saniye bile bakmadan odadan ayrıldı. Demir kapının sertçe kapanış sesi tüylerimi ürpertmeye yetmişti.
Adam bir süre etrafımda gezinip sonunda önümde durdu ve gözlerini benimkilere sabitledi. "Sende baban gibi korkak mısın yoksa?"
Korkumu belii etmemeye çalışarak "hayır" diyebildim.
Arkasına yaslanıp ellerini saçlarından geçirdi. "Benimle anlaşmak istiyorsan güzelim bir şeyi öğremen gerekiyor."
"Neyi öğrenmem gerekiyor?" dedim başka bir tarafa bakarak. Alacağım cevaptan şimdiden korkuyordum.
Sırıtışı genişledi. Tek tarafa kıvrılan dudakları vaat ve çağrı doluydu. "Artık benim olduğunu."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kalpsiz
Genç KurguYeşil gözler... Soğuk, derin, bir zümrüt kadar parlak ve vahşi. Sadece tek bir bakış insanın tüylerinin aniden ürpermesine neden oluyor. Dudağının hareketleri, dilini yavaşça döndürüşü, sert bakışları, sesi... Bir kaplan kadar vahşi ve bir kızı başt...