Gözyaşlarım yanağımda açtı cığırlarla ilerlerken hala hissizce boşluğa bakıyordum. Gitmiş miydi sahiden? Beni bırakmış mıydı? Yapmış mıydı bunu bize? Bize bunu mu reva görmüştü? Gün ışığım dediğini mi bıraktın sen? Uçurtmamı yalnız mı...
Helloo. Nasılsınııız? Beni hiç sormayın ya. Sınavlarım yaklaştıkca yoğun oluyorum,vaktimi daha çok derse ayırıyorum bu yüzden pek bölüm yazamıyorum. Ama ne zaman boş zaman buldum soluğu burada alıyorum. Güzel bir bölüm olacağını ve seveceğinizi umuyorum. Sizi bölümle baş başa bırakıyorum.
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
GÜN'eşlerimizi de unutmayalım. Ben bıraktııım.☀️
Kasımın son günleriydi. Günlerimin nasıl geçtiğinin farkında bile değildim. Zaten hepsi aynı.
Sabah kalk,dershaneye git, akşam dön, ders çalış, uyu. Bu kadar.
Şimdi de dershane çıkışı bir kitapçıya gelmiştim. Uzun zamandır kitap almıyordum. Kitap almak benim için bir nevi terapi gibiydi. Ne zamandır bundan mahrum kalmıştım. Kendimi nefessiz kalmış gibi hissediyordum.
Lila ve Arman beraber vakit geçirmek istemişlerdi. Sera ve Bade kitapçıya gittiğimi öğrendiklerinde gelmek için ısrar etmemişlerdi. Çünkü kitaplara bakarken dünyadan nasıl koptuğumu, rahatsız edilmeği sevmediğimi ve sıkıcı birine dönüştüğümü çok iyi bilirlerdi.
Akşam saatleri olduğu için ortam sessizdi. İçerde sadece ben ve buranın sahibi olduğunu düşündüğüm yaşlı adam vardı.
Sessizce kitaplara bakarken kapının açıldığını anımsatan hafif zil sesi duyuldu. Umursadığım söylenemezdi.
Elimde "Oğuz Atay-Tutunamayanlar".
Alsam mı diye düşünürken arkamda hafif bir kıpırtı hissettim. Biri raflardaki kitaplara göz atıyordu.
"Ben seni görür görmez anlamıştım: bütün kaygısız görünüşünün altında, duygulu, içine kapanık bir insan olduğunu. Ben bunu beğendim işte."
Yüzümde şaşkın ifadeyle sesin sahibine döndüğümde Kestane rengi gözleri görüp şaşırdım.
Yüzünde yine o eşsiz gülümseme...
Tek kaşımı kaldırıp söylediği sözlerden anlam çıkarmaya çalışırken afallama yaşadı. Kendine açıklamaya çalışır gibi "Oğuz Ataydan." dedi hafifce bağazını temizleyerek. Başımı sallayarak onu onayladım.
"Nasılsın?" diye sordu birden. "İyiyim. Sen nasılsın?" "İyiyim ben de. Azulun maması bitmiş. İş başa düştü. Mama almaya çıktım kendimi burada buldum. Yanlış anlama sadece geçiyordum bir bakayım dedim."
Elindeki mama paketini bana gösterip hafifce salladı.
"Anlıyorum. Ufaklık nasıl?" "İyi. Çok iyi. Tüm gün ye,iç,yat zaten. Vakit buldukça dolaştırmaya çıkarıyoruz. Yerinde durmuyor ki kerata." dedi içten gülümsemeyle.