Baba şefkatinden uzak olan ve hiç tatmayan güçlü kızlarımıza... Koyu karanlıkta kaybolmak içinizi ferahlatmaz, baba şefkatini unutturmaz belki ama yaşatır. Karanlıkta kaybolmanız temennisiyle...
Tarih atabilirsiniz ~
Gesi bağları türküsünün hikayesini bilir misiniz? Normal masal gibi başlanmaz türküsü olan hikayelere, acıyla başlanır. Saz'ın yanık sesi eşlik eder.
Köyün en güzel kızı annesine çok düşkünmüş. Bir gün babası bu kızı rızası olmadan çok uzak bir köyden olan bir adamla zorla evlendirir. Annesi de eli mahkûm kabul eder. Her gece dua eder kızının kurtulması için. Fakat babası tez elden kızına nikâh kıyıp gönderir.
Kız evlendikten sonra çocukları olur aile kurar fakat kocası ve kayınvalidesi tarafından devamlı şiddet görüp aşağılanır. Uzun süre annesine hasret kalır bu kız. Kokusu burnunda tüter. Bir gün bir akraba yolu düşmüşken gelir. Kız sorar, "annem nasıl, iyi mi?"
Adam boynu bükük bir şekilde cevap verir,
"Kızım senin annen uzun süre önce öldü. Zorla evlenmene dayanamadı."
Küçük gelin, hissettiği derin üzüntü ve keder içinde yakınlarında bulunan Gesi bağlarına çıkıp bu türküyü mırıldanır. Ve asla geri dönmez. Gittiği Gesi bağında kaybolur ve bir daha izi bulunmaz.
Bir çocuğun yere düşerken kanayan dizinin acısından istiyorum. Annesinin ölümüne şahit olup köle gibi kullanılan ve zorla evlendirilmek istenen kız çocuğu olmak istemiyorum.
Ceplerimde biriktirdiğim büyük acılarla terkediyorum büyüdüğüm çocukluk sokaklarımı. Burada geride bıraktığım tek şey annemin soğuk mezar taşlarında biriktirdiğim sıcak göz yaşları olacaktı.
Tren camının buğusuna saçma sapan çizdiğim çizgilere bomboş duygularla bakıyorum. Saçlarımı kulağımın arkasına tıkıştırıp ayağa kalktım. Gizlice bindiğim bu trenden inmeliydim. Vagonları sırayla geçerken son vagon dikkatimi çekti. İçi boş, sadece torbaların üstündeki poşetin üzerinde uyuklayan bir adam vardı. Gizlice içeri girip telefonu varsa almalıydım. Varlığımı belli etmemeye özen göstererek yanına gittim.
Ceplerini karıştırdım fakat hiçbir şey yoktu. Tam çıkacakken kapının arkasından boynuma bıçak dayayan bir kız gördüm. Kaçmaya çalıştım. Dirseğimle karnına güçlü bir şekilde vurduğumda yerde yatan adam kalkıp ona yardım etti.
-Kimin adamısın lan sen?
-Ben kimsenin adamı değilim bırakın beni!
Üzerime eğildi;
-Ta*ak mi geçiyorsun lan benle?!
-Babamdan kaçtım. Kimsenin adamı değilim ben! Belki telefon bulur da alırım diye ceplerini karıştırdım!"
Beni tutan kıza bakıp konuşmaya başladı,
-Baban kim?
-Cahit, Cahit Rençber.
-Şimdi her şeyi baştan anlat...
🕎
Her şeyi anlatınca inandılar, belki de inanmış gibi yaptılar. Ruhumu yaralayan acılarımı, beni öldürmek isteyen insanlara anlatmak biraz garip bir durum. Beni tutan kız ellerimi serbest bırakıp bıçağı cebine soktu. Şimdi hepimiz de bir köşeye sinmiş trenin durmasını ve inmeyi bekliyorduk.
-Adın ne senin?
Bana sorulan soru üzerine biraz afallamıştım. Karşımdaki kız kıvırcık saçlı ve ela gözlüydü. Anlattıklarımı dinleyince onlara zarar vermek istemediğimi anlayıp inanmıştı bana.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KOYU
Teen Fiction"02.11.2020✍ 💉 Ruhun beyaz ölümün, sessiz adımları olsun. Aldığın beyaz zehir, aydınlık dünyana kan gibi damlayacak ve seni karanlıkta bırakacak. Bu bir isyan, bir yok oluş! Bu bir kızın sessiz yakarışları... Cennet'ten kovulduğum gün cehennem'e...