İliklerime kadar ısınıyorum. Dünyanın küresel ısınmaya karşı koyup tüm sıcaklığını üstüme boca ettiğini hissediyorum. Kalbimin ateşinin üstüne koca bir su kütlesi bırakılmış, ardından büyük bir duman çıkmış gibi. Kalan dumanlarla ayakta kalmaya çalışıyorum sanki.
Koyu, üstümde ve büyük bedeninin altına beni hapsetmişti. Sıcaklığı beni terletirken gözleri gözlerime değiyordu. Bakışları usulca dudaklarıma inince kalbimin hızlı hızlı atmasına engel olamadım. O ise sanki kalbimin hızını farketmiş ve daha da ileri gidiyordu. Alnını alnıma yaslayıp derin bir nefes verdi. Engel olmak istesem de buna izin vermedi. Sinirime yenik düşüp bacak arasına güçlü bir tekme attım.
Attığım tekmenin ardından sağ tarafıma düşüp bacak arasına elleriyle kalkan oldu. Yüzünü ekşitmesi canının yandığının kanıtıydı. Ayağa kalkıp üstten bakışlarımla kendisini ezmeye çalıştım.
-Bir daha sakın böyle bir şey yapmayacaksın, anlaşıldı mı?!
Ekşiten yüzünün ardından hafifçe gözlerini açıp bana baktı. Kafasını tekrar yere yatırıp gözlerini kapatırken konuşmaya başladı.
-Emirleri ne zaman sen verir oldun?
-Bana yaptığın ihanetten sonra. Bana sakın bulaşma Koyu.
Boks ringinden indiğimde arkama bile bakmadım. Kapıyı açıp dışarı çıktığımda tam karşıdaki resepsiyona Ziya'nın nerde olduğunu sordum. Kız, Ziya'nın odasında olduğunu söyleyince oraya doğru ilerledim. Kapıyı açınca üst raflardan bir kaç kitap indirdiğini gördüm. Beni görünce kaşlarını havaya kalktı, şaşırdı.
- Sen Koyu ile gitmedin mi?
Arkasındaki sandalyeye oturarak iç çektim. "Hayır." Diye sert bir cevap vererek sehpanın üstündeki sigara paketinden bir dal çektim. Dudaklarıma yerleştirip çakmağı çaktım. Ve dumanın ciğerlerime nüfuz etmesine izin verdim.
Kül tabağını bana doğru uzatırken aynı zamanda ayağa kalkıp kahve makinesinden iki kahve yaptı. Sigaramı bitirince tabağa külleri bastırarak söndürdüm. Kahvemi bana doğru uzatınca hafifçe tebessüm ettim.
-Gamzelerin varmış bugün farkettim.
Gamzelerini farketmemin üzerine daha çok güldü ve gözlerimin içine daha derin baktı. Kahvemi aldığımda elim eline temas etti, buz gibiydi.
Kapının birden açılmasıyla gözlerimi gözlerinden çekip kapıyı kırarcasına açan ve bize göz gezdiren Koyu'ya odaklandım. Ondan korkmazdım ama Ziya'yı öldürecekmiş gibi bakıyordu.
Elimi elinden çekip bardağı masaya koydum. Ceketimi odadaki askıdan alıp Koyu'ya bakmadan dışarı çıktım. Arkamdan Ziya'nın gelmesini bekledim fakat gelmedi.
Hava çok soğuktu, kış kapıya dayanmıştı sanki. Cebimden telefonumu çıkarıp Alyeska'yı aradım.
-Alyeska, Ziya'nın spor salonundayım. Eve gelmek için hangi arabaya binmeliyim?
-Normalde toplu taşıma var da akbilin olmadığı için binemezsin. Bir taksi çağır Asaf öder parayı burda. Olur mu?
Telefonu kapattıktan sonra internetten en yakın taksi durağının numarasını çevirdim. Yaklaşık 15 dakika sonra geldiğinde tekrar Alyeska'yı arayıp evin tam adresini şoför'e söylemesini istedim.
Arabadayken yağmur yağmaya başladı. Yağmur damlaları camları döverken ruhumun eşiğinden atlayıp intihar eden bir Gazel varmış gibi hissediyorum. Babasına baş kaldırıp bir mafya çetesine bulaşan Gazel.
Eve geldiğimde balkondan beni bekleyen Asaf'ı gördüm. Araba bahçeye girince o da aşağı indi. Arabadan indiğim vakit Asaf, parayı ödeyip bana bakakaldı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KOYU
Teen Fiction"02.11.2020✍ 💉 Ruhun beyaz ölümün, sessiz adımları olsun. Aldığın beyaz zehir, aydınlık dünyana kan gibi damlayacak ve seni karanlıkta bırakacak. Bu bir isyan, bir yok oluş! Bu bir kızın sessiz yakarışları... Cennet'ten kovulduğum gün cehennem'e...