"Bu koraböyölör çok gözöl olmoş Gon."
"Beğenmene sevindim."
Killua, ağzındakini yutmadan diğer kurabiyeyi atarken Gon, arkadaşının şişmiş yanaklarına bakarak gülüyordu. Sincaba benziyordu. Şu an öğle molasıydı. İkisi hemen sırt çantalarını alarak çatı katına çıkmıştı. İlk kez tanıştıkları ve kavga ettikleri yerde şimdi duvara yaslanarak bacaklarını uzatıyorlardı. Hayat değil mi? Mito'nun okul pantolonunu pislettiğini görünce kızacağını bilmesine rağmen umursamıyordu.
Renkli mangalar etrafa dağılmıştı. Çoğu Gon'a aitti. İkisi getirdikleri mangaları birbirlerine hevesle gösterirken gözlerinin parladığına yemin edebilirdi Gon. Aynı hobiyi biriyle paylaşmanın bu kadar güzel olduğunu bilmiyordu. En sevdikleri seriden tut, animesine kadar konuşmuşlardı. Şimdi ise Mito'nun yaptığı çikolatalı kurabiyeleri yiyorlardı. Gerçi Killua yiyordu. Gon, tatlı severdi ama nerede duracağını bilirdi tabii. Yeni arkadaşı ise sanki kurabiyeler kaçıcakmışcasına hızlıca yiyordu. Küçük bir çocuğa benziyordu böyle.
"Bondon sonrako dörs ne- öhöhöhöhö!"
"Hey yavaş ol."
Killua, ağzına tıkıştırdığı kurabiyeler boğazına takılırken kendini yaslandığı yerden öne itti. Gon hızla arkadaşının sırtına vururken Killua daha çok öksürmeye başlamıştı.
"Killua ölme sakın! Su iç, su!"
Gon, endişeyle çantasından mavi şişeyi alıp boğulmakta olan gence uzattı. İçi yarısına kadar dolu şişeyi elinden aceleyle alıp tüm suyu bitirdi. Killua boş şişeyi avucunda sıkarken diğeri ona endişeli gözlerle bakıyordu.
"Daha iyi misin?"
"İyiyim iyiyim. Sen de gavura vurur gibi ne vuruyorsun oğlum. Ciğerim yerinden çıkacaktı."
Killua, sinirle söylenirken Gon ona bu sefer kaşlarını çatarak baktı.
"Sanki ben dedim ağzına hepsini tık diye. Hayvan gibi yersen bu olur. Tilkim Kon bile böyle yemiyordu."
Killua, onu hayvanla kıyaslamasına kaşlarını çatarken diğeri ona sert gözlerle bakıyordu.
"Ne yani hayvan mıyım ben?"
Eliyle kendini gösterirken gözleri hayretle büyümüştü. Gon ise çenesini kaşıyarak düşündüğünü gösteren sesler çıkardı.
"Bir de düşünüyor musun! Şerefsize bak!"
"Sensin o!"
"Olmadı kötü söz sahibine aittir de!"
Killua, duvardan destek alıp ayağa kalkarken oturan gence küçümseyen bir bakış attı. Artı olarak sinir bozucu gülüşünü de takınmıştı. Bu gülüş büyük kozuydu, herkesi sinir ederdi. İllumi gibi bir ruhsuz bile gıcık oluyordu. Düşündüğü gibi gülüş Gon'da etkisini gösterirken o da hızla yerden kalktı. Boyları şimdi eşitlenirken Gon şu an Naruto ve Sasuke gibi hissediyordu. Sanırım çok manga okumuştu.
"Ne o? Kavga mı edeceğiz?"
Güneş Gon'un bronz tenine çarparken sarı gözleri yine belirginleşmişti.
"Çok korktum. Dövme abi falan mı deme mi istiyorsun? Nah derim! Gel dövüşelim!"
Killua, bağırırken esmer olanın üstüne iyice yürüyüp yakınlaşarak yüzyüze geldi. Mavi gözleri elmas gibi parlarken beyaz kirpikleri kibarca onları çerçeveliyordu. Az önceki öksürükten ve havanın sıcaklığından dolayı yanakları pembeleşmişti. Beyaz perçemleri alnına doğru düşerken Gon, sessizce bu görüntüyü içti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BAKA/[killugon]«
FanficGon, biliyor musun bilmiyorum ama aptalsın. Killua, biliyor musun bilmiyorum ama bu aptalı seviyorsun. Kahretsin! [Killugon] [HunterxHunter] [Bölümler yavaş ilerliyor]