Herkese selam, yeni bölümle karşınızdayım. Bu bölümde hem Poyraz'ın hem de Doğa'nın ağzından olan kısımlar var.
Herkese iyi okumalar dilerim, umarım beğenirsiniz.🥳
Medya- Asaf Avidan- The Labyrinth Song
(Çok sevdiğim bir şarkıdır dinlemenizi öneririm.)***
-Poyraz'ın Ağzından-
***
Bardağımın sonunda kalan son yudumu da bitirip masaya bıraktım. Gamze gözlerini fal taşı gibi açmış bana bakıyordu. Az önce Yiğit'in bakıcısına bağırmam onu şaşırtmıştı herhalde. Bakıcı gittiğinden beri susup yemeğini bırakmış ve kınayan gözlerini bana dikmişti. Ben de sakince yemeğimi yemiştim.
"Az önceki çıkışın da neydi öyle Poyraz? Doğa'yı bizimle oturması için ben çağırdım. Kızın daha ilk günü ve ona rağmen Yiğit'e gözü gibi baktı. Bu sinir nerden çıktı şimdi?" Dedi Gamze. Söyleyeceği tek bir kelimeye daha tahammülüm yoktu.
"Ne zamandan beri sana hesap veriyorum Gamze?" Dedim. Onun bir suçu yoktu ancak yaptığım veya söylediğim şeylerin didiklenmesinin hoşuma gitmediğini biliyordu. Söylediğim şeylerle dalga geçermiş gibi kıkırdadı ve sinirle masadan kalktı. Ancak yaptıklarımın hesabını ona bu zamana kadar vermediğimi zaten biliyordu.
Gamze'nin de kalkmasıyla çok durmadan ben de masadan kalktım. Gözümün ucuyla masaya baktım. Hülya beni ve Yiğit'i terk etmeden önce evin hizmetlisini içten çıkartmıştı anlık bir sinirle dolayısıyla masayı toplayacak biri yoktu.
Hülya.
On günü aşkın süredir onu görmemiştim. Gittiği günden beri sanki yer yarılmıştı ve içine girmişti. Nereye gitmiş olabileceği hakkında bilgisi olabilecek herkesle konuşmuştum ancak öğrenememiştim. Beni ve oğlumuzu bir mektupla terk etmesi canımı sıkıyordu. Onu çok özlemiştim ve sesini duymaya ihtiyacım vardı.
Yıllarımı geçirdiğim, sevdiğim ve sonrasında evlenip çocuk yaptığım birinden bu kadar kısa sürede vazgeçemezdim. Onun bu kadar ani bir şekilde bizi bırakması ön görülebilir bir şey değildi. Evliliğimizin son birkaç ayı sorunluydu evet, ancak beni bırakacağını hiç düşünmemiştim ve şimdi onu çok özlemiştim.
Masadan uzaklaşıp merdivenlere yöneldim ve yukarı çıkmaya başladım. En üst kattaki çalışma odama vardığımda cebimdeki anahtarla kapıyı açtım ve içeriye girdim. Çalışma odamın bir duvarı büyük bir kütüphaneyle kaplıydı. Gençken Hülya ile edindiğimiz kitap okuma alışkanlığını sürdürmüştük ve hatrı sayılır adette kitabımız vardı.
Masamın arkasındaki sandalyeyi çekip oturdum ve ellerimi başıma yasladım. Böyle devam etmesini istemiyordum. Oğlumu iki gün önce tanıştığım bir bakıcıya emanet etmek benim için çok zordu. Şu an Yiğit'e bakmak Doğa Hanım'ın değil, Hülya ve benim sorumluluğumda olmalıydı.
Aklıma Doğa Hanım gelince elimde olmadan kaşlarımı çattım. Yaklaşık yirmi dakika önce ona sesimi yükseltmiştim ancak hak etmişti. Oturduğu sandalyede hep Hülya otururdu normalde. Orası benim karımın yeriydi ve ondan başka bir kadının oturması sinirlerimi bozmuştu ben de bu yüzden Doğa Hanım'a kızmıştım.
Her ne kadar ona neden kızdığımı bilmese de kendime engel olamamıştım işte. Hülya'nın bizi terk etmesi onun hayatımızdan temelli çıktığı anlamına gelmiyordu o sandalye hala benim karımın sandalyesiydi ve gideceği belli olan bir bakıcı onun yerine oturamazdı.
Aniden aklıma gelen düşünceyle kafamı kaldırdım. Bugün oğlumu hiç görmemiştim. Gamze'den iyi olduğunu öğrenmiştim ama bugün Doğa Hanım'ın bakıcılığının ilk günüydü ve oğlumla nasıl anlaştığını görememiştim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
NEFES
General FictionKarısının oğluyla kendisini yalnızca bir mektupla terk etmesini üstünden atamayan bir baba. Poyraz. Zar zor kendisini geçindiren, elinde olan yarım yamalak işin de alınmasıyla işsiz kalmış ve acilen iş arayan bir kadın, Doğa. Yolları kesişsin o zama...