Bölüm şiddet içerir lütfen rahatsız olacaksanız okumayın! Sorumluluk üstlenmiyorum.
Yatağa uzandığımda. Göz yaşlarımı içime içime akıttım. Babam böyleydi işte. Bir gün severdi bir gün döverdi bir gün vardı bir gün yoktu. Onu değiştirmek sadece anneme ait bir özellikti.
Yataktan kalkıp cebimdeki ilaç kutusundan birkaç tane hap alıp içtikten sonra geri cebime geri koydum. Babam her ne kadar kızsa da o ilaçlar olmasa kendime gelemiyordum. İlaçlar beynimi rahatlatıyordu.. Bakugou bana acıyan gözlerle baktığında güldüm. Daha hiçbir şeyden haberi yoktu. O küçükken mutlu mesut kahraman olma hayalleri kurarken ben de babam tarafından cezalandırılırken neden yaşıyorum diye ağlıyordum. Of ne kadar dram yaptın be kızım! İç sesimi dinleyip geri yatağa oturduğumda:
-Bana soru sormayacak mısın? Diye sordu Bakugou.
Güldüm. Hatta ardından kahkaha attım. Sinirlerim oldukça yıpranmıştı. Neye nasıl tepki vereceğimi bilmiyordum:
-Cevap vermeyeceğin için gerek yok, dedim.
O da güldü sonra suratı ciddileşti:
-Şu baban mıydı hatırlamıyorum? Sana kızmasın?
Gözlerim gözlerine kenetlendiğinde yapmacık bir gülümseme verdim. Kırmızı gözleri beni anlamaya çalışıyordu. Kafamı çevirip açık pencereden dışarı baktığımda gelen gözyaşlarımı bilmem kaçıncı kez geri gitmesi için zorladım. Boğazım yanıyordu, tek kelime daha etsem ağlayacağımı biliyordum. Hızlıca cebimden ilaç kutusunu alıp bir ilaç daha yuttum. Ona geri döndüğümde:
-Seni serbest bırakacağım onun için sesini çıkartma ve bana uy tamam mı?
Cevap vermesine izin vermeden ağzını kapattığımda o da sinirden deliye dönmüştü. Akira banyoda olduğu için hâlâ zamanım vardı. Küçük mutfağa girip bıçağı aldığımda yüzüme ve kollarıma küçük çizikler attım. Daha sonra da karnıma sıkı bir yumruk attım. Birkaç saniye acıya dayanmaya çalışırken bir yandan da bilincime hâkim olmaya çalışıyordum. Ağır adımlarla destek alarak geri Bakugou'nun yanına gittiğimde gözleri fal taşı gibi açılmıştı. Bense yavaş yavaş onu çözmeye başlamıştım. Sonunda tüm yükünden kurtulduğunda benden iki kat daha uzun olduğunu fark etmiştim. Tam önüme gelip durduğunda:
-Teşekkür ederim ezik.
Boşluğuma gelip gülünce gökten bir yıldız kaymıştı. O da fark etmiş olacak ki büyülenmiş gözlerle bana bakıyordu.
-Gerip seni kurtaracağım bunu unutma.
Dediklerine kafamı sallasam da böyle bir şeyin olamayacağını çok küçükken zor bir şekilde de olsa öğrenmiştim. Aklıma gelen soru ile:
-Bu arada Todoroki denen çocukla görüşmek istiyorum. Eğer bana bu konuda yardımcı olursan çok sevinirim. Ona yarın caddenin arkasındaki parkta buluşabileceğimizi söyler misin?
Kafasını salladığında bana 'elveda' dedi ve kapıdan çıkıp gitti. Güldüm ve sehpanın üstündeki vazodan çiçeği çıkarıp bir çığlık atıp vazoyu kafamda kırdım. Bilincim zayıflarken banyodan da gelen su sesi gitmişti.
Gerisi karanlık...
Gözlerimi açtığımda ellerim arkamdan bağlıydı ve önümde içi su ile dolu bir leğen vardı. Burası oldukça tanıdıktı. Ceza odası... Hatırladığımda yorgun gözlerim odada gezinen babamı buldu. Oldukça öfkeliydi ve bana sırıtarak bakıyordu.
-Aslında dediğin gibi dün buraya gelenler olmuş küçük hanım ama maalesef bu Bakugou'yu kaçırdığınız gerçeğini değiştirmiyor.
Gözlerimi tam uyanamadığım için bilinçsizce geri kapattığımda üstüme gelen ani soğuk su ile irkilerek geri açtım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝚖𝚢 𝚏𝚊𝚝𝚑𝚎𝚛𝚜
FanfictionHawks ve Dabi'nin kızı olmak mı? (Kitapta yaşlarla ilgili mantık hatası var herkesi reşit düşünerek okuyun)