• 𝗝𝗲𝗮𝗹𝗼𝘂𝘀

203 36 150
                                    

selam <33

=

- Selam Finn. Ne oldu?

- Yarın sabah ofise biraz geç geleceğim ve fotokopisini çektirmem gereken dosyalar var. Ayrıca dosyaları öğlene kadar yetiştirmem gerekiyor. Ben sana dosyaları atsam ve sende sabah o dosyaların fotokopisini çekmesi için Martin'e verebilir misin?

- Tabii, verebilirim. Fakat Martin'in kim olduğu hakkında hiçbir fikrim yok.

- Üst kata çıktığında sağdaki ilk büro onun, büyük ihtimalle orada olacaktır.

-Tamam.

- Teşekkürler.

- Rica ederim.

=

Finn birkaç dakikalığına çevrimdışı olduktan sonra tekrardan çevrimiçi oldu. Ekranıma PDF olarak 3 tane dosya düştü. Dosyaları açıp bakma gereği duymadım, büyük ihtimalle iş ile ilgiliydi. Telefonuma gelen mesaj sesiyle başımı telefona doğru eğdim.

=

- Şu anlık sadece bunların fotokopisi çekilecek, Martin dosyalar tamamlandığında sana verecektir, yarın ofise geldiğimde dosyaları senden alırım, olur mu?

- Olur.

- Tamamdır o zaman, yarın görüşürüz.

- Görüşürüz.

=

Finn çevrimdışı olduğunda bende mesaj kutusundan çıkıp saate baktım. Saat gerçekten geç olmuştu, yarın sabah nasıl kalkacağım hakkında en ufak bir fikrim yoktu. Daha fazla vakit kaybetmeden koltuktan kalktım ve odama doğru ilerledim.

~

Arabadan indim ve arabanın kapısını kapattım. Telefonumu cebime yerleştirdikten sonra 2 parmağımın arasında küçücük kalmış sigaramı metal çöp kutusuna bastırarak söndürdüm ve sönmüş sigaramı çöp kutusuna attım. Adımlarımı ofise doğru yönlendirdim ve ofisin kapısını açtım. İçeri girdiğimde düne göre biraz daha kalabalık olduğunu gördüm. Bazıları kahvesini almış birlikte oturup konuşuyor, bazıları bürosuna çekilmiş dosyalarıyla ilgileniyor, bazıları ise dosyalar hakkında küçük çaplı tartışmalar yapıyordu. Etrafıma baktım ve merdivene doğru ilerlemeye başladım. Bir yandan da içimden "üst kat, sağdaki ilk büro" diye geçiriyordum.

Üst kata çıktığımda sağa dönüp ilk büronun önünde durdum. Derin bir nefes alıp kapıyı tıklattım ve kapı kolunu çevirerek kapıyı açtım. İçeriye adımımı attığımda içeride kimsenin olmadığını fark etmiştim. Aradığım kişiyi bulamadığımda kaşlarımı hafiften çatıp odadan çıkmak için arkama döndüm. Arkama dönmemle karşımda bir adam görmem bir oldu. Saçları açık kahverengi ve kısa, gözleri yeşile yakın elaydı. Boyu Finn kadar uzun değildi fakat bana göre uzundu.

"Sen Martin olmalısın, doğru mu?"

"Doğru, ben Martin. Ne olmuştu?"

"Finn dün bana birkaç dosya gönderdi, dosyaların fotokopisi çekilecekmiş. Bugün ofise biraz geç gelecekti, bu yüzden dosyaları sana atmamı söyledi."

You Get Me So High | fillieHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin