1.Bölüm

50 17 5
                                    

-Tasdiklenmiş Mountbutten Adayı-

Sıradan bir salı günü akşamıydı. Bugünü diğerlerinden farklı kılan yalnızca iki etken vardı Ephonie için. Birincisi bugün onun doğum günüydü ve ikincisi ise salı günlerini uğurlu günü olarak görürdü. Annesinin gözünde küçük bir kız olan Ephonie bugün yeni yaşına adım atacaktı ve düşünmek istediği tek şey doğum günüydü. Yüzüne kapatıcı sürerken yeni aldığı kısa elbiseden Kolundaki çirkin iz görünmesin diye koluna da kapatıcı sürdü. Vücudunun her parçasını sevse de Eponine'nin sevmediği tek şey Kolundaki izdi. Çirkin bir lekeye benziyordu ya da silik bir dövmeye, her türlü hiç de güzel durmuyordu. Kapatıcıyla işi bitince artık doğum gününe inmeye hazırdı doğum günü kızı. Aşağıya indiğinde annesinin yüzündeki tebessüme karşılık verdi. Her ne kadar babasız geçse de doğum günlerini hep sevmişti. Annesiyle içten bir kucaklaşma yaptıktan sonra sonunda hep duyduğu doğum günü klasiğini duydu. Usulca özenle hazırlanmış iki katlı pastasına, üç beş balon ve birkaç süs ile süslenmiş salona baktı. Annesi kızının özel hissetmesi için elinden geleni yapıyordu. Öyle ki en sevdiği ve parmakla sayılabilecek kadar az olan arkadaşlarını bile çağırmıştı. Herkes odasından salona geçen doğum günü kızını alkışlamaya ve şarkıya eşlik etmeye koyuldu. Çok sayıda arkadaşı olmasa da Ephonie'nin arkadaşları gerçekten onun için yetecek sayıda ve güzellikteydi. Herkes onu sever ve üzüldüğünde onun için endişe ederdi. Tıpkı gerçek dostların yapması gerektiği gibi... Birazdan "İyi ki doğdun Ephonie." dedikten hemen sonra ona sarılan ilk kişi annesi olmuştu. Bugün yüzü biraz asık görünse bile Ephonie bu konuda bir şey demedi. "Teşekkür ederim anne, peki bu yıl ne aldın?"

"Bunu sana pastadan sonra açıklayacağım."

"Anlamadım?"

"Göreceksin ama o zamana kadar tadını çıkar doğum gününün."

Bu şifreli bir konuşma mıydı? Çünkü eğer öyleyse Ephonie bunu anlardı. Yine de üzerine düşmedi bu konuşmayı burada kapatıp doğum gününün tadını çıkartmaya devam etti.

***

Örgülü ve sırtına kadar uzanan saçlarını bir el hareketi ile düzelttikten sonra yine sinirle söylenmeye başladı Mary. Bugün çok önemli bir gündü ama kimse işini ciddiye almıyordu onun gözünde. "Hayır o oraya değil! Of her şeyi benim mi öğretmem lazım size?"

"Özür dilerim Kraliçem."

"Dileme Zed dileme! Hadi, kaç gardiyansınız daha bir baloyu bile hazırlayamıyorsunuz!"

Kraliçe Mary bir gardiyanı yavaşlığından ötürü azarlarken başka bir gardiyansa fısıldayarak söylenmeye başlamıştı bile ancak bu uzun sürmedi. "Sanki hazırlasak fark edecekte..." dedikten hemen sonra Mary bunu fark etmişti. "Ne dedin sen?"

"Emredersiniz dedim Kraliçem."

"İşinizin başına, hemen!"

Gardiyanlar korkuyla ve telaşla işlerinin başına dönerken kraliçenin kocası Hanry elinde sandviç ile onun yanına geldi. Tombul, kısa boylu bir adamdı ama yüreği temizdi. Heyecanla hazırlıkları izlemeye koyuldu. Mary'nin burnundan soluduğununsa tamamen farkındaydı bu yüzden o bir şey söylemeden ilk kendisi sormaya karar verdi. "Tatlım yine gerilmişsin?"

"Evet Hanry, şu gardiyanlar bir türlü neyi nasıl yapmaları gerektiğini anlamıyorlar."

"Boş ver abartıya gerek yok zaten. Hem Anastasia'nın doğum günlerini hatırlayıp önemseyecek kadar aklının başında olduğunu düşünmüyorum ben."

"Ben elimden geleni yapayım da biliyorsun aklı gelip gidiyor belki hatırlar..." Mary sözünü bitirdikten sonra eşinin ağzındaki lokmaların kaynağı olan ekmek arasına baktı. Kraliçe olmasına rağmen sözünü dinlemeyen tek kişiler gardiyanlar değildi. Derin bir iç çekti ve "Hem ben sana defalarca elinde yemekle gezme demiyor muyum Hanry?" diye sordu. Hanry ise ne yaptığının farkına yeni varan bir eda ile ağzındaki lokmayı yavaşça yuttu ve usulca karısına dönüp "Evet doğru, ben gidiyim o zaman." dedi. Daha sonra ise eşinin bir şey demesine fırsat vermeden büyük binanın yolunu tuttu. Hanry sandviçinden bir ısırık daha alıp bahçeden uzaklaşırken Mary hala emirler yağdırıyordu. Katı ve keskin bir yapısı vardı ve çok mükemmeliyetçiydi. Bu böyle saatlerce sürdü.

Mountbutten Ailesi: İlk IşıkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin