7.Bölüm

27 12 2
                                    

-Bayrak Yarışı & Toplantı-

Bayrak yarışı... Bu şey hem ölümcül hem de tehlike doluydu Ephonie için. Çekinerek tıpkı diğer herkes gibi üzerlerinde takımının rengi olan kalkanlardan geçirdi ve yanda duran kayışları sıktı. Max ile aynı takımdaydı ama Edwin yoktu, tamamen tek başına hissediyordu. Tabi ki arkasında güçlerini keşfetmiş bir takım kişiler bulunmuyor değildi ama bu kendisini yalnız hissetmesine engel değildi. Korkuyordu, ama bunu belli edemezdi. Güçlü durmalıydı ve kendini öldürtmemeliydi. Boby tuhaf bir şarkı eşliğinde sınırın dışına doğru yol alırken üzerlerine kalkan benzeri bir zırh geçiren herkes onun peşinden ilerlemeye devam etti. Ephonie de onlar ne yapıyorsa onu yaptı. Max'in yanından ayrılmıyordu. Herkesle beraber yola devam ederlerken merakla karışık bir çekingenlikle sordu. "Sen korkuyor olabilir misin çaylak?"

"Ne? Korkmak mı? Hayır neden korkayım ki?"

"Yani... Aslında korkuyorsan ayrı bir sıkıntı da ondan dedim."

"Nasıl yani?"

"Şunları görüyor musun?" Onlardan çok uzakta duran biri kız diğeri erkek uyumlu gençleri işaret ediyordu şimdi. Ephonie ilk bakışta kimi işaret ettiğini anladı. Usulca kafa salladı ve kızıl saçlı iki genci boylu boyunca süzmeyi ihmal etmedi. "Onlar korkunun kokusunu alıyor, bir de taze kanın ama orası başka bir mesele tabi."

"Şaka yapıyorsun."

"Çok ciddiyim bu da onların tuhaf yeteneği."

Ephonie işte şimdi yine bir korku içerisine girmişti. Burada onun korkmasına ve aşırı tepki verip paniğe kapılmasına neden olacak çok şey vardı. Sadece havada uçan ikizler bile onu korkutmaya yetiyordu. Hele ki yanlarında elindeki bayrağı havada sallayıp onlarla hararetli bir sohbete girmiş bir Quinn varsa... Nedenine anlam veremiyordu ama bütün hücreleri ondan uzak durması gerektiğini söylüyordu.

Kamp sınırını geçmesine birkaç adım kala babasına verdiği söz ister istemez aklına gelmişti şimdi. "Ne yaparsan yap ama asla o sınırdan dışarı çıkma." demişti. Şimdi dışarı çıkmasına üç adım vardı. İki adım kala acaba onlar ne yapıyordur diye düşünmeden edemedi ve o daha cümlesinin sonunu bitiremeden görkemli kampı arkasında bırakmıştı. Herkesle beraber ilerlemeye devam etti. Korkunç görünümlü ağaçları geçtiler ve herkesin bir arada durabileceği, Boby'nin herkesi görebileceği bir açıklığa gelene dek durmadılar. Kısa bir yürüyüşten sonra sonunda beklenen yere gelmişlerdi. Yarım ayın gülümseyen suratı andırmasına kimse aldırmadı ve sanki bir savaş askeri gibi sıraya girmeye başlamışlardı. Ephonie de tam karşılarında sıra olan Max'in takımına baktı. Max daha iteklemese o bakmaya devam ederdi de... Bunu yapmadı ve herkes gibi sıraya girdi. Şimdi kaptanlar öne çıkıyordu. Boby ise iki kaptanın ve takımın tam ortasındaydı. "Dürüst ve adil bir maç olmasını istiyorum kimse kimseyi öldürmeyecek. Kimsenin ailesine açıklama yapmak istemiyorum beni anlıyorsunuz değil mi?"

Her ikisinden de "Evet şef." sözü çıkınca Ephonie ister istemez babasına şef mi diyor diye düşünmeden edemedi. Sanki burada takması gereken tek konu buymuş gibi... Boby son olarak takımların alacağı tarafları belirledikten sonra ortadan çekildi ve iki kaptan da birbirine selam vermeye koyuldu. Ephonie bir anlığına başka bir şey fısıldaştıklarını görmezden gelemedi. Yine de bu düşünceyi şimdilik kendine sakladı. Az sonra Max yanlarına geldiklerinde takımı arkalarında bulunan tarafa doğru harekete geçmişti bile. Birkaç kişi ona çarparak geçtikten sonra Ephonie ve Max sonunda yan yanaydı. "O sana ne dedi?"

"Tozumuzu yutacaksınız ezikler dedi."

Ephonie geriye doğru baktığında Quinn'in ona baktığını görünce yine ister istemez tedirgin olmuştu. Hemen önüne döndü ve gözlerini onun kahverengi keskin bakışlarından kaçırdı. "Ne garip biri."

Mountbutten Ailesi: İlk IşıkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin