Bölüm 5

26 11 0
                                        


Genç kız hala salondaki koltuğunda uyurken mutfaktaki telefonu hiç durmadan çalıyordu. Çiçek her ne kadar telefonunu duysa da uyku o kadar tatlı gelmişti ki bir türlü kalkıp telefonuna cevap veremiyordu. On dakika sonra telefonuyla beraber kapının da çalmaya başladığını duyan Çiçek artık kalkması gerektiğine karar verdi ve üstündeki şalı omuzlarına alarak kapıya yöneldi. Kapı açılır açılmaz Müge Çiçek'i iterek içeri girmiş hem korku hem de telaşın getirisi olan yüksek sesiyle konuşmaya başladı.

-Neredesin kızım sen? Sabah Çiçekçiyi açmamışsın, arıyoruz cevap vermiyorsun anca kapına dayanınca buluyoruz seni.

-Müge önce sakin ol yeni uyandım ben bir kendime geleyim. Gel mutfağa geçelim, sende bir bardak su iç ne dersin?

Çiçek tatlı diliyle az da olsa arkadaşını sakinleştirmiş ve mutfağa geçmişti. Bardak dolabından en büyük su bardağını almış içini doldurarak arkadaşına uzatmıştı. Müge suyunu içmeye başlayınca hızlıca banyoya gidip elini yüzünü yıkayarak bir nebze de olsa kendine geldi. Mutfağa geçerken salondaki sehpadan tokasını da alıp saçlarını topuz yaptı. Tekrar mutfağa geçtiğinde Müge mutfak masasına oturmuş elindeki bardağı inceliyordu. Çiçek yavaşça mutfak sandalyesini çekip oturdu.

-Hoş geldin Müge.

-Hoş buldum Çiçek Hanım hoş buldum. Anlat bakalım neredesin sen?

-Anlatıyım, anlatıyım da kızları da çağıralım kahvaltı yaparken konuşalım.

-Kızlar Ayça'nın kafesinde ben camdan sesleneyim sende kahvaltı hazırla o zaman.

Müge kızlara seslenmek için yerinden kalktı ve mutfak camından aşağıya doğru kızlara seslenip Çiçeğe gelmelerini söyledi. Bu sırada Çiçek çay suyunu koymuş buzdolabından kavurmalı yumurta yapmak için hazır kavurma ve yumurtaları çıkarttı. Ekmeklerinin bir kısmı da bayatladığı için yumurtalı ekmekte yapmaya karar verdi. Kızları çağırmalarının üzerinden iki dakika geçmişti ki kapı çaldı. Müge kapıya bakmaya giderken Çiçek kavurmanın bir kısmını çözülmesi için tavaya koymuş, ekmeklerini bandırıp kızartmak için yumurtalarını çırpıyordu. Çiçek hazırlıklarına devam ederken kızlarda gelmiş meraklı bir şekilde Çiçek'e bakıyor bir yandan da kahvaltılıkları sofraya diziyorlardı. Kızlar Çiçeğin şu an bir şey anlatmayacağını anlayınca başka konularla ilgili konuşmaya başladılar.

Yarım saat sonra hazırlıklarını bitiren Çiçek çayları da doldurup onun için boş bırakılan sandalyeye oturdu. Derin bir nefes alıp konuşmaya başladı.

-Kızlar hadi soğutmadan başlayın kahvaltıdan sonra söz veriyorum her şeyi anlatacağım ama önce şunu söyleyebilirim, sadece geç yattığım için uyanamadım, çok yorgundum. Sizi telaşlandırdığım için kusura bakmayın.

Ayça:

-Sadece senin için endişelendik kuzum.

Sedef:

-Sen nasıl istersen öyle olsun canım, acelemiz yok.

Müge:

-Asıl ben dinlemeden bağırdım falan, özür dilerim Çiçek.

Çiçek:

-Anlıyorum Müge sorun yok gerçekten. Hadi çok açım kahvaltımızı yapalım.

Çiçek kızları sakinleştirdikten sonra dört arkadaş neşeyle şen şakrak kahvaltılarını yapmaya başladılar. Birçok konudan konuştular her biri içlerinden böyle arkadaşlara sahip oldukları için ne kadar şanslı olduklarını geçirdiler. Yaklaşık bir buçuk saat kahvaltı sofrasında kalan kızlar sonunda ayaklanmış mutfağı el birliği ile toplayıp kahveleriyle beraber salona geçtiler. Çiçek artık zamanın geldiğini fark edip boğazını nazikçe temizledi ve anlatmaya başladı.

-Dün öğlen saat 11.00 gibi dükkâna bir adam geldi. Bana bir mektup olduğunu ve mektubun Maviden geldiğini söyledi. Mektupla birlikte bir de kutu bıraktı biraz konuştuktan sonraysa gitti. Size dün bahsedecektim ama biliyorsunuz çok yoğundum. Mektubu da ancak eve gelince okuyabildim, geç saate kalınca da koltukta uyuyakalmışım. Sabah o yüzden uyanamadım.

Kısa bir es veren Çiçek kahvesinden bir yudum alıp arkadaşlarının yüzüne tek tek baktı hepsi merakla ağzından çıkacakları bekliyordu. Genç kız devam etti;

-Tam adı Destan Mavi Uran, 35 yaşında ve gökbilimci. Bize iki saatlik mesafedeki gözlem evinde çalışıyormuş ve ailesi Uran çiftliğinin sahibiymiş. Başından talihsiz bir nişan geçmiş ve uzun zamandır da hiçbir duygusal birlikteliği olmamış. Sehpanın üstündeki kolye de onun hediyesi.

Genç kız çok detaya girmeden Destan hakkında arkadaşlarını bilgilendirip kolyeye uzanıp boynuna taktı. Kızların konuşmasını beklerken biraz gerilmişti. Önyargılı insanlar olmadıklarını bilse de yaşından dolayı Destan'ın onunla olamayacağını düşünmelerini istemiyordu.

Ayça:

-Kuzum mektubuna cevap gelmesine çok sevindim ve anlattığına göre mektup arkadaşın tanınan birisi, biraz araştırmalısın bence. Ayrıca yaşadıklarını en başından, daha aranızda bir ilişki olmadan sana anlatması çok iyi olmuş. Bazı şeyler sonradan öğrenildiğinde daha can acıtıcı olur.

Müge:

-Ayçaya katılıyorum anlaşılan enişte beyimiz açık sözlü birisi. Umarım aradığını bulmuşsundur Çiçek.

Sedef:

-E madem bu adam tanınan biri o zaman eminim bizimkilerde tanıyordur Destan'ı. Bence araştırmayı uzakta yapmamıza gerek kalmayacak.

Çiçek:

-Kızlar o zaman ben bugün güzel bir yemek hazırlıyım beyleri de çağıralım bakalım bir şeyler öğrenebilecek miyiz. Ne dersiniz?

Kızların onaylamasıyla beraber Çiçek hepsini yolcu etmiş akşam saat 19.00'da toplanmak için sözleşmişlerdi. Çiçekçiyi bugün açmama kararı alan Çiçek saat 14.00'a gelirken evini baştan aşağı temizlemiş yemek yapmak için mutfağına geçmişti. Tavuk sote, pirinç pilavı, mevsim salatası ve ezogelin çorbası yapmaya karar veren Çiçek hızlıca malzemelerini çıkartmış, küçük radyosunu açıp işe koyulmuştu. Üç buçuk saat sonra yemek hazırlıkları bitince salandaki yemek masasını hazırlaya genç kız vakit kaybetmeden yemek kokusunu üstünden atmak için güzel bir duş aldı. Altına acı kahve yüksek bel havuç model bir pantolon giyip üstüne de yeşil badisini geçiren çiçek kızıl saçlarını balıksırtı örmeye karar verdi. Tam saçı bittiğinde kapısı da çalmıştı. Öğrenebileceklerinin heyecanıyla hızlıca kapıya gidip misafirlerini içeri davet etti.

Murat:

-Kız Çiçek ne haber uzun zamandır görüşemedik var mı bir yaramazlık.

Çiçek:

-Yok ağabey her şey bildiğin gibi hoş geldin. Asıl sen nasılsın bu Ayça aç bırakmıyor demi seni.

Murat:

-Hoş buldum. Bilmez misin Çiçek kıymetlim bana kıyamaz.

Çiçek:

-Bilirim bilirim hadi geçin içeri diğerleri gelince otururuz sofraya. Bu arada Yağız nerede, onu neden getirmediniz?

Ayça:

-Yağız babaannesinde kuzum. Çok özlemişler bugün bizde kalsın dediler. Biz de buraya gelmeden önce babaannesiyle dedesine bıraktık beyefendiyi.

Tatlı sohbetleri diğer misafirlerde gelince bölündü ve hepsi özenle hazırlanmış olan sofraya oturdular. Uzunca bir süre kızların hiçbirinden ses çıkmadı herkes yemeğine odaklanmıştı, artık dayanamayan Çiçek elindeki çatalı sofraya bırakıp biranda sessizliği bozdu.

-Destan Mavi Uran'ı tanıyor musunuz?

Mavi OrtancaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin