arayı bozar / 8

445 50 38
                                    

Dakikalar dakikaları kovalıyordu fakat Kageyama'dan bir iz yoktu. Bu durumun, sadece ona değişik gelmesini anlayabiliyordu Hinata. Her zaman aklının bir köşesinde bulunan çocuk, yanı başında değildi bu sefer. Sürekli saatini kontrol ediyor, bazen de ortada öylece dolanıyordu. Sonunda, 12.55 olduğunda ayağa kalktı. Buradaki bekleyişi sona ermek üzereydi. Arabaların bulunduğu yöne doğru ilerledi ve otelin büyük kapısından dışarı çıktı. Geri kalanlar yavaş yavaş geldiğinde Hinata kenarda duruyordu, gözleri hâlâ ay çocuğu arıyordu. Tam da yola çıkılacağı zamanda ortada olmaması, Hinata'yı iki kat daha fazla endişelendiriyordu. Belki de gidip Sugawara'ya sormalıydı. Eğer Kageyama bir yere gidecek olsaydı, ya da en azından eve dönecek olsaydı mutlaka ona haber verirdi. Dün gece yaşadığı an gözlerinin önüne geldi bir kez daha. Kageyama'nın sesi, kulaklarında çınladı:

"Bir şeyler farklı gibi geliyor. Bu konuyu Sugawara-san ile konuşmuştum aslında, son zamanlarda hissettiğim şeyleri tarif ettiğinde şaşırmıştım."

Sugawara kesinlikle bir şeyler biliyordu ve Hinata'ya, bu konuda yardımcı olabilirdi fakat bir yandan da gerçekleri öğrenme cesaretini toplaması gerekiyordu güneş çocuğun. Sugawara'nın söylediği şey her neyse, bunu öğrenme olanağıyla birlikte aralarının bozulma olanağı da vardı. Hinata bunu düşünmek istemiyordu ama Kageyama, gerçekten de bir hevesle onu öpmüşse bu, ona başka bir seçenek bırakmayacaktı. Kalbi kırılacaktı ve son bir haftasını, onu düşünerek geçirdiği için bundan sonra hep boşluktaymış gibi gelecekti. Derin bir nefes alıp verdi. Kaçınılmaz son her neyse buna hazır olmak zorundaydı. Birkaç adım attı ve sonra onu durduran bir el hissetti omzunda. Belki gergin olduğundan, belki de irkildiğinden elin sahibi olan kişiye bakamadı. Nefesini tuttuğu sırada, âşina olduğu o ses doldu kulaklarına.

"Hadi gidelim, Hinata." Gelen kişi Kageyama'ydı fakat o da Hinata'nın yüzüne bakmayı es geçmişti. Karşısına dönük yüzü ile arabalara doğru yürüdü ve tam bu sırada dağılan gruptan Daichi-san, Hinata'nın yanına geldi.

"Hinata, iyi misin? Artık yola çıkmamız lazım ama iyi değilsen biraz daha kalabiliriz." Karnındaki ağrı ile tuttuğu nefesini yavaşça bıraktı güneş çocuk. Kageyama, onu umursamadan gitmişti. Düşündüğü bu "heves" hissine daha çok ihtimal vermeye başlamıştı. Hayal kırıklığı ve üzüntüyle dolu olmasına rağmen bir camdan dışarı (ama başka yöne) bakan Kageyama'ya, bir de Daichi-san'ın yüzüne baktı.

"Ben iyiyim, Daichi-san. Artık yola çıkalım." diyebildi sessizce. Yüzüne sahte bir gülümseme takınıp yanından geçti ve arabaya doğru ilerledi. Daichi-san buna inanmış olacak ki diğerlerine de arabaya binmesini söylüyordu. "Karşımda duruyorsun ama bana bakmıyorsun Kageyama. Aslında göz göze gelmeyi hiç istemediğini benden saklamak istiyorsun değil mi? Benden kaçtın çünkü kendinden iğrendin. Ama unuttuğun bir şey var, beni öpen kişi sendin. Hevesin uğruna da yapmış olsan bunu ağzından duyacağım. Yemin ederim ki bana bunu söylemeden seni rahat bırakmayacağım. Üzüntümü, bir bilinmezlik uğruna harcamak istemiyorum çünkü o bilinmezlikte bile sen varsın. Seni tahmin etmek git gide zorlaşıyor ama benden kaçışın, bana bunları ifade ediyor Kageyama. Bu düşünceleri, senin kelimelerinle duymadan rahat edemeyeceğim." Düşündüğü şeyleri Kageyama'nın suratına bir kapı gibi çarpmak isteyen Hinata, bastırdı çığlıklarını. Sadece yürüdü ve arabaya bindi. Ona bakmak istemiyordu, göz teması kurmak istemiyordu. Tek istediği şey bu uzun yolun bitmesiydi. Düşündüğü şeyleri ona sorabilmek için de önce sakin olmalıydı. Kageyama hiçbir şey demeden arabayı çalıştırdı ve ikili, uzun süren o yolculuğa yeniden başladı.

-

Hinata, sağ camdan dışarı bakıyordu ve yüzünü hiç Kageyama'ya çevirmemişti. Yol boyunca tek kelime bile etmemişlerdi. Bu sırada güneş çocuğun aklından, bu konu hariç her konu geçiyordu. Düşünmeme sebebi ise sinirlenip, istemediği şeyler söyleyebilme korkusundan kaynaklanıyordu.

uzunlar ⇢ kagehinaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin