Yatağa bırakmış olduğu bedenini yavasça hareket ettirip başını kaldırdı. Çantasını savurduğu zemine baktı. Her şeyin bu kadar hızlı gelişebilmesini anlayamamıştı. Daha bir hafta önce yanında oturup gülümsediği çocuk ona yabancı gibi davranıyordu. Gerçi bu hâllerine alışmıştı ama umut denen his içini yiyordu ve neden böyle hissettiğini bilmiyordu. "Bana hiç böyle sert davrandığını hatırlamıyorum. Ne olursa olsun daha iyi oynamamı bahane eder, yine de benimle çalışırdı ama şimdi... Anlamıyorum Kageyama, seni anlamıyorum."
Ayağa kalktı ve banyoya yöneldi. Yüzüne su çarptıktan sonra havluyla kuruladı sakin sakin, aynaya döndü."Artık seninle ilgili bir şey düşünmek istemiyorum, sadece kafamdan bu düşüncelerin gitmesini istiyorum. Saçma bir şekilde göğsüm sıkışıyor seni görünce. 'Acaba bana bir daha iyi davranmaz mı' diyerek istediğim şeyleri yapamaz oldum, yüzüne konuşamaz oldum. Yakından daha da- Neler diyorum ben? Kime ne anlatıyorum acaba? Bunları hiçbir zaman duymayacak olman sorun değil, halletmenin bir yolunu biliyorum ne de olsa. Sen, kendi isteğinle aklımdan çıkmazsan ben de zorla çıkarırım." Dediklerinden sonra kararından emindi Hinata. Bu unutabilmek için bir çözüm yoluydu, herkes biliyordu. Çok da zararlı değildi, ayık kalabildiğiniz sürece tabii. Banyodan çıktı ve ışığı kapatıp koridorda kendi ayak seslerini dinledi. Derin bir nefes alıp evin kapısını açtı, dışarı adımladı. Bir süre de olsa Kageyama'yı aklından çıkarabilmek istiyordu, öyle de yapacaktı. İlk otobüse binerek yerini bildiği bir barın yolunu tuttu.
-
Gittiği mekanın kapısını açtı yavaşça, etrafa göz gezdirdi. İnsanlar eğleniyor, içiyor ve şarkı söylüyordu. Bar masalarından birine oturdu, ne istediğini de bilmiyordu aslında.
"Bayım.. Bayım? Ne alırdınız?"
"Aaa şey.. bilemiyorum. Kafam biraz dağınık."
"Anlıyorum, viski ister misiniz? Acı bir şeyler kafanızı toparlamanıza yardımcı olabilir diye düşünüyorum."
"Evet güzel olur, teşekkürler."
"Ve çıkıp şarkı söylemelisiniz, sesinizi beğendim."
"Ah, teşekkürler. Bunu düşüneceğim." Hinata, barmenle konuştuktan sonra Kageyama'yı düşünmekten biraz olsa uzaklaşabilmişti sonunda. Sonuçta buraya, onu unutmak ve kafasını boşaltmaya gelmişti değil mi? İstediğini yapabilirdi, kimse umursamıyordu ne de olsa. Önüne getirilen bardakla gözlerini kırpıştırdı ve barmene hafifçe gülümsedi, buna gülümsemek denirse tabii.
"Seni üzen kadın adına üzgünüm, genç görünüyorsun oysaki. Gençlik aşkı işte, anlıyorum ama kendini bu kadar yıpratma evlat." Hinata'nın yanında oturan adam onunla konuşuyordu, önünde de şarap dolu bir bardak vardı.
"Bak viski çok acıdır, önermem. Ayrıca pahallı bunlar. Şarap içmek en iyisidir, denemelisin." Önündeki viskiyi bir anda içen Hinata yüzünü buruşturup adama döndü.
"Aşk mı? Gençlik aşkı mı? Saçmalamayın lütfen, ben sıradan şeyleri unutmak için buradayım."
"Sıradan şeyleri, başka şeyleri önceliğin yaparak da kolayca unutabilirsin. Sonuçta geçmişte kalan her şeyin önüne başka şeyler getirdin ve unuttun onları." Adam derin bir iç çekti. "Ama seni buralara getirecek kadar aklını kurcalayan her kimse, onu sevdiğini söyleyebilirim. Aklından kolayca çıkaramayacağın şeylerden biridir bu; çünkü sevgi, kalbin işidir." Hinata, adamın sadece saçmaladığını düşünerek ayağa kalktı ve sahneye doğru ilerledi. Adam şarabını havaya kaldırarak Hinata'ya seslendi.
"Sevdiğin kadına gelsin evlat!" Ve şarabı kafasına dikti. "Gerçekten kafamdaki düşüncelerin gitmemesinin sebebini doğru düzgün açıklayacak biri çıkabilir mi karşıma?" diye düşündü Hinata müzisyenlerin yanına giderken.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
uzunlar ⇢ kagehina
Fanfic{tamamlandı} • Birlikte yaşadıkları anı yüzünden kavga ettiler ve aralarını bozdular. İkisi de barışmak isterken işler daha da sarpa sardı. Gidecekleri yerlerde ve yaşayacakları olaylarda aralarında ne olacak? "Saçmalıyorsun Sugawara-san, aşk bu değ...