BEBEK BEDENİNİ TANRIÇA HEKATE'YE EV YAPAN ANBER VE ONU KANLI AY DA KURBAN EDECEK OLAN İBLİS ARES SALANMİR'İN KANLI HİKAYESİ....
******
Eşsiz zihni gözlerinin görüp görebileceği en güzel güzellikle parçalanırken savaş tanrısının ismini taşıyan ruhunu...
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Beyaz lerzeler inci taneleri gibi sızım sızım süzülürken, karanlık uzayda muhteşem bir görüntü oluşturmuştu. Bu muhteşem görüntü sanılanın aksine bir armağan değil işlenen günahın cezasıydı. Ve bu ceza sadece lerzelerle sınırlı kalmayacaktı. Hekate, kollarındaki Jüpiterin kanıyla bulanmış demir tozuyla dövülen ipleri çekiştirirken gözlerinden görünmeyen alevler fışkırıyordu. Yanında onu zapt etmeye çalışan afir ırkı ona yüzlerine bulaşan korku ve şaşkınlıkla bakıyordu. '
''Bırakın beni! Yağan lerzelerin kudreti adına, sizlere emrediyorum!'' kudretli sesi bastığı Ay'ın yüzeyini titretirken ipleri sıkıca tutan afir ırkı müritleri ipi biraz daha sıktılar. Acı dolu feryadı karanlık uzayı ikiye ayırırken dudaklarından bir anda çakıl kanı akmaya başladı.
Hekate, irkilerek titreyen dizlerine bakarken ipler acı acı güzel bedenine hükmetti. Acıyan dizleri Ay'ın pütürlü yüzeyine değdiğinde çenesini acısına rağmen dikleştirdi ve doğruca önüne baktı. Parlak ayın ve bütün Tanrıların babası Zeus ona doğru geliyordu. Yanında onu tutan müritler başlarını öne eğip diz çöktüğünde dudağı alayla iki yana kıvrıldı. Gözlerinden iğrenti parıltısı dışarı çıkarken Zeus bütün heybetiyle tam önünde duruyordu.
Onu tasvir etmek istemedi. Tek istediği içindeki cadının sinsiliğinden yararlanıp buradan kurtulmaktı. ''İşlediğin günahın cezasını biliyorsun Hekate,'' Zeus sonunda konuştuğunda yüzünü acıyla buruşturdu. O günah işlememişti. Asıl günahkarlar o ve onu zapt eden müritlerdi.
''Ben günahkar değilim!''
Bağırışı Ay'ın delikli yüzeyinde yeni bir çukur açtığında Zeus içindeki korkuyu dışa vurmadan oraya baktı. Bakışları tenine değen lerzelerde gezindiğinde her bir hücresini ezbere bildiği Hakate'nin öfkesinin bunlarla sınırlı kalmayacağını biliyordu. O Ay'ın Tanrıçalarından biriydi ve çok güçlüydü.
Öyle ki ona bu gücü, eşsiz güzelliği ve umudu andıran ela gözleri yüzünden vermişti. Lakin Hekate içinde büyüyüp duran cadının sesine kulak vermişti. O hem Ay tanrıçası hem de dünyadaki cadıların annesiydi...
Bu özelliğini iyi yönde kullanacağına dair güveni bu güne kadar tamdı. Bugün Tanrıçaların girmekten korktuğu günaha bulaşmış ve dünyaya yarattığı iblislerini salmıştı. Bu iblisleri ancak onun çağrısı yok edebilirdi...
''İşlediğin bu günahı zamanın sonuna kadar hapsedilerek ödeyeceksin.'''
Hekate kulaklarına ilişen sonla içinde yükselen öfkeyi serbest bıraktı. Kollarını tutan ipleri canının acısına aldırmadan çekiştirirken dudaklarından feragat eden haykırışları Ay'ın yörüngesini değiştiriyordu. Bedenindeki gücü oradan oraya savururken gözlerini yağdırdığı lerzelere kaldırdı. Burnunun ucuna değen soğuk karla beraber yüzünü iğrentiyle doldurup yakınlarında onları izleyen dünyaya çevirdi.