Selamlar! Okumaya Wendy Rule, A Tribute to Hecate ile başlamanızı tavsiye ederim. Yorumlarınızı eksik etmeyin, emojilerinizi bekliyorum...
AY IŞIĞININ GÜCÜ ÜSTÜNÜZE PARLASIN!
********
Bir kuşun kanadında seyahate çıkmıştım sanki. Kollarım onun kanatlarına mıhlı bir şekilde gözlerimi irice açıp dünyanın iyisini kötüsünü görürken mutluydum. Sadece içimdeki karanlığı değil dünyanın dört bir yanındaki karanlığı tanıdığım için mutluydum.
İnsan buna sevinir miydi?
Bencilce buna seviniyordum. Gördüğüm yenilikler beni mutlu kılarken kötülüğü umursamıyordum. Çünkü içimdeki Anber beni buna muhtaç kılmıştı.
Gözlerimi araladığımda kısa çaplı yaşadığım mutluluğu anında özledim. Elim hissettiğim özlemle kalbime giden damarları okşadığında anında mutluluğumu kapatan Anberi hissettim. Soğukluğu avcumun içini dondururken kurumuş dudaklarımı yaladım.
Sonunda yatağımdan kalkmaya karar verdiğimde odamdan çıkıp banyoya girdim. İhtiyaçlarımı hallederken zihnim dün akşamı canlandırıp duruyordu. Aresi gördükten sonra Tomris'in dudakları beğeni ve şaşkınlıkla bükülmüştü. Sonunda gözlerimi ondan çekip önüme döndüğümde biramı keyifle yudumlamış ve arkadaşıma bu konuyu açmamasını söylemiştim.
Tomris gözlerimdeki karanlık ifadeyi görüp konuyu açmadığında bana okul ortamında ki sorunlardan,yaşadığı keyiflerden ve erkeklerden bahsetmişti. Şu anda görüştüğü Elej adında bir çocuk vardı. Elej tıp fakültesi dördüncü sınıftı ve Tomris'in anlattıklarına göre görünüşü ağız sulandırıcıydı.
Onu öyle bir anlatmıştı ki bir an, bir masal kahramanını anlattığını düşünmüştüm. Mavi gözlerine tezat esmer teni, koyu kahve saçları ve dolgun dudaklarını süsleyen düzgün burnu; spor salonundan fırlamış kaslı bedeniyle dans eden dövmeleri bana bunu düşündürmüştü.
Tabii masal kahramanlarının dövmesi olmazdı lakin bu sadece ufak bir pürüzdü.
Banyodan ihtiyaçlarımı giderdikten sonra çıktım. Zihnim boş durmamaya yemin etmiş gibi işine devam ederken mutfağa girmiş kendime kahve hazırlıyordum.
Tomris'in anlatması bittiğinde gözlerim yüzünde ki şişliklerle içeri giren Elzan'a kaymıştı. Dudaklarımı dişleyip gözlerimi kaçırdığımda içim aniden stresle dolmuştu. Beni görmemesini diliyor hatta buradan çıkıp gitmesini istiyordum.
Lakin ben şanslı biri değildim. İstediğim hiçbir şey olmamıştı ve Elzan radar gibi beni bulmuştu. Kaşlarını yukarı kaldırıp yanıma geldiğinde elini barın tezgahına yaslamıştı. Elini gören gözlerimi kapatıp açtığımda başımı ona çevirmiştim. Tomris yüzümdeki gerginliği gördüğünde baktığım yere başını döndürmüştü.
Elzanı gördüğünde sorun çıkmaması için dua ettiğini hissetmiştim. ''Hangi yüzle dışarı çıkabiliyorsun sen?'' sinir bozucu sesi kulaklarıma ulaştığında içimdeki Anber bana ninni söyler gibi öfkesini fısıldamıştı. Acıyla ve kendimi kontrol etme arzumla ayağı kalktığımda tek istediğim oradan uzaklaşmak olmuştu.
Tomrisi bile umursamadan adım attığımda Anber tırnaklarını ruhuma bastırmıştı. Acı içinde kıvranırken bunu belli etmemiştim lakin Elzan kolumu sıkıca kavradığında dudaklarımdan feryat eden çığlık içinde bulunduğum ruh halimi göstermişti. Elzan anında kolumu bırakmış,dudaklarını şaşkınlığa teslim etmişti.
Gözlerim ruhumun acısıyla dolarken ne Tomris'in seslenişini umursamıştım ne de insanların bana olan bakışını. Hızlı adımlarla bardan ayrıldığımda arkamdan gelen Tomris'in varlığını hissediyordum. Lakin ben yalnız kalıp sakinleşmek hatta Anberden kurtulmak istiyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KANLI AY (KİTAP OLDU!) ŞİMDİ RAFLARDA!!
FantasiBEBEK BEDENİNİ TANRIÇA HEKATE'YE EV YAPAN ANBER VE ONU KANLI AY DA KURBAN EDECEK OLAN İBLİS ARES SALANMİR'İN KANLI HİKAYESİ.... ****** Eşsiz zihni gözlerinin görüp görebileceği en güzel güzellikle parçalanırken savaş tanrısının ismini taşıyan ruhunu...