5| iki çizginin getirileri

1K 125 209
                                    

Pek çok zaman bir hayatımın olmadığını hissediyordum. Yaşıyor muydum, evet. Ama sanki yalnızca hayatta kalmaya çabalıyordum, sadece o günün gecesini getirebilirsem şanslıydım.

Neleri sevdiğimi, nelerden hoşlandığımı bile bilmezdim aslına bakılırsa. Gerçekten. Neden kendime bunu yapıyorum pek bir fikrim yok lakin küçüklükten beri böyle yetiştim. Eğer bir zorlukla karşılaşırsam bunu, bana verilen bir ceza olarak görüp terimin son damlasına kadar acısını çekerdim. Eğer bir kolaylıkla karşılaşırsam da tereddüt ederdim çünkü benim hayatımda kolay diye bir şey hiç olmamıştı.

Benim ilk hatıralarım hep soğuk kış gecelerinde tek battaniyeyle amcamın salonundaki mavi kanepede yatmamla alakalıdır. Amcam ve yengem kalın yorganlarıyla birbirlerine sarılarak yatardı, kuzenim ise çizgi film baskılı battaniyelerinin içinde etrafını saran türlü pelüş oyuncaklara sarılarak yatardı. Bense ince, kahverengi battaniyenin içinde kıvrılır kendimden başka hiçbir şeye sahip olamadığım için kollarımı vücuduma sarardım.

İlk çalışmaya başlamam henüz on yaşındayken kuzenimin koca fanusun içindeki süs balığına tüm ikazlarıma rağmen bol bol yem vermesi yüzünden olmuştu. Balık ertesi sabah suyun yüzeyinde öylece yatarken o, ufak parmağını bana doğrultup "Çok yem verdi, vermemesini söyledim ama yine de yeme boğdu onu." dedi. Amcam da "Bu balık ne kadar senin haberin var mı?" diyerek kulağımı çekiştirip sokağın başındaki markete götürdü beni. Üç yıl orada çalıştım, boyum bazı raflara yetişmiyordu bile. Neyse ki market sahibi, amcam kadar acımasız değildi; bana sadece yerleri sildiriyor, borç defterini yazdırtıyordu. Oradaki üç yıllık çabam sayesinde dört işlemde epey hızlıydım, hem eve para da getiriyordum. O zamanlar küçük bedenim çok yorulsa da kendimi onlara fazlalık hissettirmemek için haftalığımdan tek kuruş almadan mutfak masasına bırakıyordum.

Kuzenim Youngmin benden bir yaş küçüktü, karne zamanları benim derslerim ondan çok daha iyi olduğu için eve dönüş yolunda karnelerimizi zorla değiştirirdi. Bana vurur, yere düşürürdü ama sesimi çıkarmazdım, anne ve babasına mahçup olmak istemiyordum. Eve geldiğimizde amcamlar elbette görüyorlardı sol üstteki kocaman Na Jaemin yazısını ancak sırf kuzenim istediği için onun düşük notlarının azarını ve birkaç fiskeyi ben yerdim. Fiziksel darbelere küçüklükten alışkın olduğum için kolayca tekrar ayağa kalkabilirdim. Ama kuzenimin o küçük boyuna kıyasla korkunç bir dili vardı. Çoğu gece onun dedikleri yüzünden ağlardım, sözler yumruklardan daha çok yaralardı beni.

On beş yaşında her okul çıkışı akşam ona kadar bir kafede garsonluk yapmaya başlamıştım. Oradaki müşteriler sayesinde gözüm açıldı. Küçükken sırf çatılarının altında yaşamama izin verdikleri için yengemlerin eteklerini bile öpecek haldeydim. Nereden bilebilirdim ki bütün o çirkin davranışların küçük bir çocuk için yanlış olduğunu? Sadece çenemi kapalı tutuyor ve öğretmenlerimin okul malzemelerini ısrarla yazdırdığı listeyi yırtıp atıyordum. Çoraplarımın yamasını yapıyor ve saçımı kendim kesiyordum. Oysaki kuzenim ve amcam pazarları özel olarak berbere giderlerdi ve sonra dışarıda yemek yerler, bazen de parkta eğlenirlerdi. Gelince de Youngmin bana ballandırarak yaptıklarını bir bir anlatırdı.

Sonra, on altı yaşındayım galiba, kafeden oldukça geç gelmek zorunda kaldığım bir gün yorgunlukla kanepeye kıvrılmaya çalışırken mutfak penceresinin önünde sigarasını içen amcamı duymuştum. Yengemle yıllardır bana bakma karşılığında sosyal hizmetlerden aldıkları aylığa zam geldiği için seviniyorlardı. Ben mantar kadar boyumla onlara yük olmamam gerektiğini düşünüp didinirken meğer ikisi zaten yeteri kadar para alıyormış. O gece geldiğimi, konuşmalarını duyduğumu fark etmesinler diye bir damla göz yaşı dökmemek için yalnızca dişlerimi sıkmıştım.

yeni dünya bebeği⋅nominHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin