Hayat dönüm noktalarından ibarettir, biri biter diğeri başlar, bu yazılı olmayan, büyüklerin önceden uyarmadığı bir tuzaktır. Boşuna bu tuzaktan paçanızı kurtarmaya çabalamayın, çünkü buna düşmek de düşmemek de oldukça büyük bir sorun, devasa. Bilen bilir, eğer dikkatlice başınızı geriye çevirip bakarsanız belli anıların sizin hafızanız için daha ince detaylarla örülmüş olduğunu hemen fark edebilirsiniz, kolayca hatırlayıp, zor unutacağınız tüm o anlar ömrünüzün kilometre taşlarındandır. Onlara sıkıca sarılın, gitmelerine izin vermeyin, hele de şu an, gözlerinizi kısıp her birini güzelce hatırlıyorken olduğunuz halinizden memnunsanız, kendiniz için o hatıralarınızı özel hale getirin. Çünkü anılarıyla var olur ve anılarıyla ölür insan, tekrar tekrar aklının bir köşesinde oynamaya devam eder, huzur kaçıran bir güz sineğini andırırlar. Nitekim onları kovmak da çok zordur, işte tam da bu nedenle yaşadıklarınız unutulmamalıdır.
Benim, şu anki Na Jaemin olarak tavsiyelerime ne denli uyarsınız bilemem, malum, zamanında ben de yaşadıklarımdan kurtulmak için neler yaptım ve neler yapmayı düşündüm. Ancak bu işler öyle olmuyormuş, öğrendim. Yaşadığım her şeyi, döktüğüm tüm göz yaşlarını, ettiğim tüm isyanları ve küfürleri, aklımdan geçirdiğim yanlış düşünceleri çok iyi hatırlıyorum. Fakat bu boşluktan kurtulacağıma olan inançsızlığıma şimdi bu eşsiz hayata her gün umutla açılan aynı gözlerimle şahit oldum. Bir nevi, iyileştim diyebiliriz.
Şu en başta anlattığım hikaye, takvimi karambole giden, daha sonra ise şans eseri herkesin saygısını kazanan yaşlı adamı hatırlıyorum da, gerçekten beni böyle etkilemesinin asıl sebebinin ne olduğundan hala pek emin değilim. Yalnızca bildiğim şu ki, haklıymışım, yani şans herkese denk gelmez öyle değil mi? Bana da denk gelmedi zaten, o gece deliler gibi kaçarken benim payıma düşen yuvaydı, sevgiydi, umuttu ve tamamen yeni bir dünyaydı.
Uyku sersemi haldeki düşüncelerime ara verip yumulu gözlerim zorlukla aralanırken dudaklarımı birbirine bastırıp merakla karanlık odanın içine bakındım, arka bahçedeki büyük lambanın sağladı ufacık aydınlık altında her yerin boş olduğunu fark ettim. Yatak, sol yanım boştu ve Jeno odada değildi, boynuma kadar sıkı sıkıya örtülüydüm ki bu muhtemelen Jeno'nun işiydi çünkü fazla dağınık uyurdum, yorganı kaldırıp bacaklarımı aşağı sarkıttım. İlkbahara bebek adımlarıyla giriyor olsak da geceleri buraların soğuğunu iyi bilirdim ben, bu nedenle hemen yatağın ayakucundaki beyaz, ufak beşiğin üstüne gelişigüzel astığım mavi hırkamı pijama kazağımın üstüne geçiriverdim. Ardından terliklerimi sürüyerek yavaş adımlarla oda kapısına vardım, holdeki ışık da kapalıydı lakin ayaklarım beni emin adımlarla Jeno'ya götürmek üzere karşı odaya ilerledi.
Gözlerimi ovuşturup uyku sersemliğinden elimden geldiğince kurtuldum, fazla ses çıkarmamaya özen göstererek ufak kızımın odasına girdim. Açık tonlarından seçip boyadığımız turuncu duvarlar, beyaz ağırlıktaki mobilyalar, solucanlı dönence, tüllü cibindirik, etraftaki birkaç dağınık oyuncakla öyle şeker bir oda olmuştu ki tüm günümü burada geçirebilirdim. Lakin küçük kızım kıpır kıpırdı, onu odasında uyku vakitleri haricinde tutmak epey zordu. Ancak Chenle onunla yere serdiğimiz polar battaniye üzerinde oyunlar oynarsa burada duruyor aksi takdirde bahçeye çıkınca yüzünden gülücükleri eksik olmuyordu. Moon'la mutfakta ya da koltukların üzerinde bol kıkırtılı, onun yalnızca yeğenleriyle olan deneyimlerinden gelen özel oyunları da favorileri arasındaydı. Jeno babası ile şöminenin önünde usul usul akşamüstü uykusu çektikleri çok oluyordu, atlarımızın yelelerini birlikte okşamaya bayılıyorlardı, mutfakta ona mama hazırlarken kucağında olduğu babasının her bir hareketini koca koca gözleriyle seyrediyordu. Ben de onu karnıma oturtup yatakta uzanırken ufacık bir gülümsemesi için türlü komiklikler yapmaktan, birlikte kelebek avına çıkmaktan, altını değiştirirken dikkatini dağıtabilmek için Jeno ile gece gündüz dilimizden düşmeyen ninni ve şarkıları usulca ona fısıldamaktan, göğsüme yatırıp salyaları kazağımı ıslatırken terli ensesine burnumu gömmekten oldukça hoşlanıyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
yeni dünya bebeği⋅nomin
FanfictionŞehirdeki eski, soluk hayatıma dönmektense her sabah Jeno'nun gülümseyince kısılan gözlerini görmek isterdim. Benim için çok imkansız bir şeydi ebeveyn olmak, bir aileye sahip olmak. Ancak o parlak gözlerini üstüme dikmişken, en büyük hayalinin baba...