Gözlerimi açtığımda odanın içi karanlıktı, yalnızca kapının altından sızan salonun ışığı vardı. Üstümdeki örtüyü fazla sıcak geldiği için bir gözüm hâlâ kapalıyken üstümden attım. Banyo yapsam fena olmayacaktı, saçım yine kaşınıyordu. Yatakta doğrulup bir gözümü ovuşturdum, diğer elim kasıklarıma giderken o tarifsiz acının geçmiş olmasına şükrettim.
Yan dönüp ayaklarımı yataktan sarkıtınca baş ucumda bir hareketlilik oldu. Korkarak oraya döndüğümde Jeno'nun kısık sesini duydum. "Uyandın mı?"
Bocalayarak karanlıkta yerinden kalkıp kapının yanındaki ışığı yaktı. Gözüm ani parlaklıkla acırken ona baktım. Üzerinde en son gördüğümün aksine siyah bir eşofman ve beyaz bir kazak vardı. Geri dönerken az önce de orada oturduğunu fark ettim, küçük baş ucu komodininin üstünde. Zar zor sığıyordu ama yerleşmeye çalışmıştı. Yatakta biraz kayarak ona bakınca küçük bir çocuk gibi gülümseyip oturduğu yerden kurtularak açtığım boşluğa kuruldu.
Yüzüme dikkatle bakıp konuştu. "Şimdi kendini iyi hissediyor musun?"
"Evet, evet. Bayıldım öyle değil mi?" Merakla yüzüne baktım, sanki bayılma nedenimi bilebilirmiş gibi. Başını sallayarak gözlerini kaçırdı, önceki Jeno gibiydi, böyle olmasına çok sevinmiştim. "Seni bu kadar yorduğumu bilmiyordum, özür dilerim. Bayılınca çok korktum. Hepimiz senin için çok endişelendik. Hastaneye gidelim ister misin?" Özür dilerken küçük bir çocuk gibi farkında olmadan alt dudağını büzüyordu.
Konuşurken dizinde duran eline baktım, yumruk yapmıştı. Kendine kızması yersizdi, yorulduğum falan yoktu. "Hayır Jeno, hastaneye gitmek istemiyorum. Ve eminim ki yorgun olduğum için bayılmadım. Şehirdeyken bunun çok daha fazlasını kaldırabiliyordum."
Üzgün gözleriyle bana bakarken yavru bir köpek gibi duruyordu, utanmasam bu haline gülecektim. İnanmayan gözlerle bana bakmaya devam ettiğinde biraz daha ona yaklaşarak devam ettim. "Gerçekten. Hem bayılmadan önce karnımda kötü bir ağrı vardı. Yorgunluktan değil belki de yediğim bir şey dokunduğu için olmuştur. Ya da üşütmüşümdür, birkaç gündür hava bozmuştu." Niye bu kadar çaba gösterdiğimi bilmiyordum ancak kendini suçlu hissetmesini istemiyordum. Onu daha fazla kötü hissettiremezdim.
"Sen öyle diyorsan öyle olsun. Ama tekrar kendini iyi hissetmezsen hemen bana söyle doktora gideceğiz." Konuşurken farkında olmadan sağ eliyle sırtımı aşağı yukarı okşamıştı, ses çıkaramadım, iyi hissettiriyordu. Sonra tam ağzımı açıp o geceyle ilgili bir suçluluk hissetmemesini söylemeyi, onu terslediğim için özür dilemeyi düşünüyordum ki ayaklandı. "Hadi bir şeyler ye."
Yavaşça nefesimi bırakıp ben de kalktım, birlikte mutfağa girince tezgahta oturmuş elma kemiren Chenle ve tenceredeki tatlıyı karıştıran Moon bize döndü. "Daha iyi misin Jaemin?"
"Evet iyiyim, anlık bir şeydi."
Chenle yanındaki defteri alıp tezgahtan kalkarak masaya kuruldu. "Sen annenle buluşmayacak mıydın?" diye sordum, ilginin üzerimde olmasından utanmıştım. Sarı elmanın göbeğindeki iri çekirdeği avcuna alırken cevapladı. "Seni merak ettiğimden gitmedim, yarın buluşacağız." Dediğiyle kendimi aynı anda hem kötü hem de çok iyi hissetmiştim.
Benim için endişelenen insanlar vardı. Ama onların yoluna taş koyuyordum, annesiyle uzun zamandır görüşmek için can attığını biliyordum çünkü. Dalgınca her zamanki sandalyemi çekip oturdum, şimdi fark ettiğim konu ise kıyafetlerimdi. Bayılırken ıslandığım için üzerimi değiştirmişlerdi anlaşılan. Beyaz, ince örgüden bir kazak ile siyah eşofman vardı üstümde. Aynı Jeno gibi.
Kolumu masaya koyup yüzümü elime yaslarken Moon da Chenle'nun ilgiyle baktığı defteri elinden alabilmek için tahta kaşığını Jeno'ya devretmişti. Taeil çeşitli tariflerinin yazılı olduğu, bordo kapaklı, çok kıymetli defterini kaçırıp sanki Chenle uzanamayacakmış gibi parmaklarının ucunda buzdolabının üstüne koydu. Onlara yemek yapmak istiyordum bu yüzden deftere ihtiyacım olabilirdi. Chenle ile ikimiz de masada oturmuş onun hazinesine baktıktan sonra önümüze, birbirimize dönmüştük. Göz göze gelince afacanca gülümsedik. O inanılmaz kurnaz birisiydi, evdeki her şeyi duyuyordu, cin gibi gözleri parlıyordu. Onunla bir şeyler yapmak zevkliydi, Chenle gibi bir kardeşe sahip olmak isterdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
yeni dünya bebeği⋅nomin
Hayran KurguŞehirdeki eski, soluk hayatıma dönmektense her sabah Jeno'nun gülümseyince kısılan gözlerini görmek isterdim. Benim için çok imkansız bir şeydi ebeveyn olmak, bir aileye sahip olmak. Ancak o parlak gözlerini üstüme dikmişken, en büyük hayalinin baba...