Babalık, kutsal bir sıfattır, sanırım.
Senden bir parça, sensin ama çok daha kıymetli. En içinde saklıyorsun onu, sımsıkı tutmuşsun hiç çıkarmayacak gibi. İstemezsin dünyaya açılsın, kim bilir nasıl kötülükler onun başını sıkıştıracak. En sağlam kalkan olursun, ona bir şey olmasın da sana ne müsibet gelirse gelsin.
Annem benim doğumum esnasında ölmüş, her daim benim gibi yalnızmış. Onun da ne annesi varmış ne babası, anneannesinin evinde yaşamış, onun hakkında tek bildiklerim bunlar. Amcam hiçbir şey anlatmazdı bana, annen için zorlu bir hamilelik olmuştun zaten demişti, daha fazla da dayanamamış. Babam ise en başından ebeveyn olmaya uygun bir insan olmamış, annemle ilgilenmemiş. İşini bahane edip onu evde bırakıp gitmiş, umursamaz, keyfine düşkün herifin tekiymiş. Limanda çalışıyormuş, orada tanıdığı çokmuş, amcam söylenirdi bununla ilgili. Ben de çocuk aklıyla onlar beni ne zaman istemeseler gideceğim derdim, büyüyünce o limana gidecek babamı bulacağım, yakasından tutup zorla getireceğim yanıma. Küçükken görmediğim faydasını o zaman mı görecektim halbuki! Çocukluk işte, insan her şeyi kendi açısından görüyor yalnızca.
Büyüdüm, bana hiçbir şey veremeyen babamın arkasından ağlamamı beklediler ancak o zaman da tam aklımın başıma vurduğu dönemdi. Lisede, kafede çalıştığım bir akşamüstü telefon çalmıştı acı acı, belki de kötü haber vereceğindendi, bir yanılsamaydı. Amcam "Baban ölmüş." demişti, elimdeki servis tepsisini bomboş hissettiğim göğsüme bastırıp sesimi çıkarmadan onu dinlemeye devam etmiştim. "Halat mı ne kopmuş, bir kazaymış." Dolan gözlerimi kırpıp görüşümü düzeltmiştim, amcam hattın diğer ucundan güneydeki o limana gidip defin işlemlerini halledeceğini söylemişti, hiçbir şey düşünmediğim o anlarda, kafenin yağmur damlalarıyla dışarıdan ıslanan ve içeriden buğulanan camlarından yoldan gelip giden benim için babamdan farksız insanları seyretmiştim. Sonra amcam çok sigara içmekten dolayı hasar gören boğazını zorlayarak temizlemişti.
"Başın sağolsun Jaemin."
Karşılık vermemiştim, sana da dememiştim. Patronum seslenene dek ısınmış telefonu kulağıma bastırmaya devam etmiş ve sonra da müşterilere geri dönmüştüm. Hiç görmediğim babamın, hiç alamadığım sevgisi... Benim hayatımda hiçler çoktu ama tek biri sevgisizlik kadar düşürmemişti omuzlarımı, ben sevmeye değer değil miydim, babam niye karısının kaybının ardından dahi olsun evladına sahip çıkmak yerine kardeşine verip, çekip gitmişti.
Hiçbir doğum günümde hediye almamıştım, hiçbir başarımda tebrik edilmemiştim, her eylül ayında rahatsızca yerimde kıpırdanırken diğerlerinin aile bireylerinin okul bahçesini bir an önce terk etmesi için yalvarırdım. Şehirdeylen en son ne zaman içten bir kucaklama almıştım, kim benim için endişelenmişti? Bunlar aslında günlük yaşamın öyle dikkat edilmeyen taşlarıydı ki! Ben hepsini, en azından birkaçını hak etmez miydim; her insan hak ederdi tabii ki, ama her insan elde edemezdi.
Ancak en azından şimdi yalnız değildim, karnımda birini taşıyordum, benden bir parça, sevgi ve değer görmeyi hak eden yepyeni bir yaşam. Verebilecek miydim hak ettiklerini? Annem gibi onu dünyaya getirirken kendi dünyamı geride bırakırsam ne olurdu? Benim gibi yarım büyümesini istemiyordum, herkesin ihtiyacı olurdu sırtını sıvazlayacak birine. Jeno'ya güveniyordum, asla ondan şüphem yoktu, zorlanır fakat pes etmezdi. Ama ben arkamda eksik bir parça bırakırsam bir kere daha nefret ederdim benliğimden.
Peki ya ona sevgimi veremezsem ne olurdu? Ben zor bir insandım, her şeyi öyle dillendiremezdim, bu bebeğe gereken ilgiyi gösteremezdim belki de. Paramparçaydım ben hep, onu da parçalamaya ne hakkım vardı, babasını sevmeyen bir bebeğim olursa nasıl başa çıkardım. Bebek. Küçücük bir insan. Benim. Karnımda büyüyor, zayıf da olsa hareketleri hissedilir artık, elleri ve ayakları var. Benimle besleniyor, beni duyuyor, bana bağlı. Hayatımda hiç bu denli önemli birisi olmamıştı, umuyorum ki onu ben büyütecektim, benimle büyüyecekti. Onu sevmeliydim, korumalıydım, özen göstermeliydim, iyi olmasını sağlamalıydım; bana ihtiyacı olacaktı, bize. Bilmediğim bir kitabın yapraklarını hızlı hızlı karıştırır gibi geçmişti her şey, aniden. Durup bunları düşünmemiştim, belki de onu fiziksel olarak ilk ciddi hissedişim nedeniyle böyle farkındalık kazanmıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
yeni dünya bebeği⋅nomin
Fiksi PenggemarŞehirdeki eski, soluk hayatıma dönmektense her sabah Jeno'nun gülümseyince kısılan gözlerini görmek isterdim. Benim için çok imkansız bir şeydi ebeveyn olmak, bir aileye sahip olmak. Ancak o parlak gözlerini üstüme dikmişken, en büyük hayalinin baba...