"Hazır mısın?"
Tatlı tatlı yüzüme bakarak sordu Lee Jeno. Kahvaltıdan sonra mutfağın arka bahçeye açılan kapısında öylece durmuş evin gerisindeki tepeleri izliyordum. Boğulacak gibiydim, birilerine vurmak ve ağlamak istiyordum ama tek yaptığım hemen karşımdaki kapının pervazına yaslanmış adama baş sallamaktı.
Taeil ocakta kuru kayısı kaynatıyordu ve göz ucuyla bizi izliyordu. Chenle ise verandada oturmuş birkaç yeni çiçek dikiyordu küçük saksılara. Kahvaltıdan beri keyifsiz olduğumu fark eden Chenle ve Jeno üstüme gelmiyordu, hastayım sanıyorlardı. Moon ise yüzüme bile bakmamıştı.
Dün akşam bir saat kaldığım banyodan beni şişmiş gözlerimle çıkarınca anlamıştı sonucu. Ona ağzımı açıp tek kelime etmememe rağmen okumuştu yaşlı gözlerimden çizginin iki tane olduğunu. Önce üstüme gitmemişti, herhalde bu durumu sindirmem için beklemiş ve dikkatli davranmıştı. Ama geceye doğru hep birlikte öylece bahçede dolanırken Jeno yarın hastaneye gitmemizle ilgili konuştuğunda koca koca gözlerle bana bakmıştı. Kenara çekip benimle konuşmaya çalışmış ama sözlerinden korktuğum için Jeno'nun yanına kaçmıştım.
Ne yapmamı bekliyordu ki? Jeno'nun boynuna sarılıp bir bebeğimiz olacak diye sevinç göz yaşları dökmemi mi umut ediyordu?
Bizim bir ilişkimiz yoktu. Öylesine sevişmiştik ve onun sonucu oluşan bu durumu daha da büyüyüp bizi yutmadan ortadan kaldıracaktım. Aklımdaki plan doktorun yanına yalnız girmek, operasyonu ayarlayınca da, ne zaman olur hiçbir tahminim yok, hastanede bir süre yatmam gerektiğini söyleyip onu çiftliğe göndermekti. Yanımda kalamazdı çünkü yarın misafirlerimiz gelecekti, ben de bu arada bebeği aldıracaktım. Sonrasında birkaç gün çiftliğe geri gelecek ve şehre dönmek istediğimi söyleyecektim. Berbat bir insandım, farkındayım ama başka çarem olduğunu düşünmüyorum. İkimizi de çok üzecek bir şey yapacaktım ama birbirimizi unutacaktık sonuçta. Hem Jeno avantajlı taraftı, bebekten haberi bile olmadığı için eski hayatına dönmesi daha kolay olurdu.
Benim ise ne yapacağım hakkında en ufak bir fikrim yoktu. Ailem yoktu, arkadaşım yoktu, işim yoktu ve başımı sokabileceğim bir evim yoktu.
Taeil'in delici bakışlarını görmezden gelip "Bir dakikalığına tuvalete gitmem gerek. Sonra çıkarız." dedim. Jeno başını sallayıp kapıdan çıkarken "Ben arabayı çalıştırayım." dedi, benim yüzümden o da durgundu bugün. Üstünde mavi bir tişört vardı, altında da açık mavi bir kot. Çok güzeldi, hem saçlarını da taramıştı. Ayağına beyaz spor ayakkabılarını giyerken verandada yere oturmuş saksı dolduran Chenle'ya laf atmıştı. Ben onun arkasından mutfaktan banyoya geçtim, bu durum sürekli tuvaletimi getiriyordu. Midem bulanmaya da devam ediyordu, üç hafta olacaktı, farkına varmadan bunlara alışmıştım.
Sıkıntılı bir nefes verip ellerimi yıkayarak banyo aynasından bakışlarımı çektim. Zaten zayıf olan yüzüm daha da solmuşken göz altlarım çökmüştü. Bütün gece uyuyamamıştım, bir ara bahçeye çıkıp dolanmıştım bile ama bir damla uyku bile haramdı sanki bana.
Banyo kapısını usulca açar açmaz önümde beliren Taeil'i görünce yerimde sıçradım. Benim tepkimi umursamadan kolumdan tutup çaprazda kalan odasına çekiştirdi. Açık kapıdan içeri girince kızgın gözleriyle sanki yüzüme ateşler fırlattı, bakışlarına karşılık veremeyip yeşil yatak örtüsüne baktım. "Jaemin ne yapıyorsun?" Yüksek çıkan sesini derin bir nefes alarak kısıp tekrar beni köşeye sıkıştırdı.
"Aklından ne geçiyor? Jeno'yla birlikte hastaneye gidip, onu ayakta uyutarak bebeği aldıracak mısın?"
Boğazıma dizilen yumrulardan kurtulamazken ona cevap vermedim, veremedim. "Konuşsana Jaemin! Jeno'ya böyle önemli bir şeyi söylemeden nasıl kafana göre davranabilirsin. Senin kadar onun da hakkı var bu bebekte!" Sağ eliyle siyah tişörtümün içindeki dümdüz karnımı işaret etti. Gözleri yuvalarından fırlayacak gibiydi, kapının önünde Chenle olmasa ne kadar bağıracağını kestiremiyordum bile. Ama sadece susmalıydı, böyle başıma dikilip doğruculuk yapamazdı. Benim neler yaşadığımı bilmiyordu, birine gerçek anlamda güvenmenin ne kadar zor olduğunu bilmiyordu. Anne babasız büyümüşken nasıl ebeveynlik yapabileceğimi düşünmüyordu. Jeno'nun bir bebeği kabul edip etmeyeceğini bilmiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
yeni dünya bebeği⋅nomin
Fiksi PenggemarŞehirdeki eski, soluk hayatıma dönmektense her sabah Jeno'nun gülümseyince kısılan gözlerini görmek isterdim. Benim için çok imkansız bir şeydi ebeveyn olmak, bir aileye sahip olmak. Ancak o parlak gözlerini üstüme dikmişken, en büyük hayalinin baba...