『17』

206 11 8
                                    

UNDERTALE
       201X

🌟 Yeryüzü


"Frisk, Siyah renkli papyon mu, yoksa lacivert renkli papyon mu?"
Yavaşça kafamı Asriel'a çevirdim.

"Ah şey... Siyah olan iyi görünüyor."

Kafasını salladı ve aynaya döndü. Kendini neredeyse boğma çabaları devam ederken gülmeden edemedim o ise bana yardım bakışları atıyordu.

"Neden sans'dan yardım istemiyorsun? Sanırım salondaydı."

"Kendimi boğmadan gitsem iyi olacak sanırım. "

Kapıyı kapatarak çıktı ve ben de aynanın önüne geçerek saçlarımı taramaya başladım.

Canavarlarla yeryüzüne çıkalı fazla zaman olmamıştı. Bana elçi olmamı teklif ettiklerinde hemen kabul etmiştim ama cidden bu kadar zor olacağını tahmin etmemiştim. Büyük insanlar biraz fazla ciddiydi ve onlarla konuşup anlaşmak zor olmuştu.

Nihayetinde sans bana yardım etmeyi teklif etmişti ve işleri yoluna yavaş yavaş koymaya başlamıştık. Aniden saçlarımın birkaç kısmının karıştığını gördüm. Ardından gelen gülüşmeler ile derin bir nefes verdim.

"Hadi ama Chara daha yeni düzeltmiştim." Saçlarımı ellerimle düzeltirken aynada beliren chara'ya baktım.

"Bu davet sanırım cidden önemli ha?"

"Evet. Canavarlar ve insanlar birlikte vakit geçirirse daha iyi anlaşırlar. Yani.. sanırım. Kötü bir şey olmaz değil mi?"

"Pff hadi ama en fazla iki tarafta yine bir savaş çıkar."

"Chara! Hiç yardımcı olmuyorsun."

Güldü.

"Taamam bir şey demedim."

Saçlarımı taramaya devam ettim. Bir yandan da chara'ya bakıyordum. Onun için fazlasıyla üzülüyordum. Nefret bulaşması benim suçumdu ve bunu düzeltmek için ne yaparsam yapayım işe yaramamıştı.

Chara ilk başlarda fazlasıyla sinirliydi ama o da fazla ilerleme kaydetmişti. Asriel benim ruhumun yarısı ile kurtulduğundan beri mutlu gibiydi. Yine de Asriel'a onu gördüğümü söylememi istemiyordu. Bu sans, ben ve onun arasında küçük bir sır olarak kalmıştı.

Onu geri getirmeyi çok isterdim. Benim için kesinlikle mühürlü bir ruhtan fazlasıdı. Bir arkadaş,bir abla, bir ortak.

"Hey yine daldın gittin. Ne oldu?"

"Chara. Bana kızgın mısın?" Derin bir nefes verdi.

"Bak bücür bu soruyu bana yüzlerce defa sordun. Sana kızgın değilim. Eskiden kafanı patlatmak istiyordum ama hepsi eskide kaldı frisk."

"Tamam öyle diyorsan." Yavaşça ayağa kalktım.

"Hey dur bakalım sen öyle mi gideceksin davete?"

Üzerimdeki kıyafetlere baktım. Bir sweatshirt ve kot pantolon giymiştim. Gayet rahatlardı.Neden öyle dediğini anlamamıştım.

"Evet böyle gideceğim."

"Giyinmeyi cidden bilmiyorsun. Neyse ki ben buradayım hayatta böyle gitmene izin vermem." Yavaşça dolaba doğru ilerledi.

"Uh.. chara?"

"Sana almanı söylediğim kutuyu hatırlıyor musun?" Kafamı salladım ve dolaba ilerledim. Kapağı açarak aşağıdaki kilitli kutuyu aldım.

"Aç onu" açıkçası şaşırmıştım. Kutuyu alırken asla açmamamı söylemişti. Kutuyu yavaşça yere koydum ve açtım o da yanıma eğilmişti.

Kutunun içinde eski oyuncaklar ve kıyafetler; boyanmış kağıtlar ve kurumuş düğün çiçekleri vardır. Açılmış gözlerimle chara'ya döndüm.

"Bunlar?"

"Evet benim."

Kutunun içindeki çizimlerden birini elime aldım. Resimdeki kişilerin Asriel ve chara olduğuna emindim. İncelemeye devam ettim.

"Kutunun aşağılarında olması lazım umarım yırtık veya sökük yoktur." Yavaşça eşyaları kaldırdım ve kutunun dibindeki elbiseyi gördüm.

Elbiseyi kutudan alarak inceledim. Yeşil renkli elbisenin üzerinde çok güzel motifler vardı. Ayrıca kollarındaki sarı tüller de ayrı bir hava katmıştı.

"Evet işte kıyafetin hazır." Kafamı çevirdiğim zaman gülümseyen chara'yı gördüm.

"Bu çok güzel"

"Hadi eğer hazırlanmazsan geç kalacaksın"

Birkaç dakika içinde elbiseyi giymiştim. Elbise üzerime tam oturmuştu ve aşırı rahattı. Aynanın karşısında bekleyen chara'nın yanına ilerledim.

"Tahmin ettiğim gibi tam sana göre. Şimdi otur da saçlarını yapalım." Kafamı salladım ve oturdum. Chara saçlarıma model verirken ben de heyecanla oturuyordum.

"Ve bitti."

"Çok teşekkür ederim Chara. " Gülümsedim. Ayağa kalktım ve kapıya ilerledim. Fazlasıyla geç kalmıştım.

İçeriye girdiğim zaman tahmin ettiğim gibi Asriel ve Sans buradaydı. İkisi de takım elbiseleriyle giyinmiş beni bekliyordu. Açıkçası ilk defa sans'ı bu kadar resmi giyinirken görmüştüm. Sans bu kadar ciddiye aldıysa Papyrus'u düşünemiyorum bile.

"Vay vay bizim erkek fatma giyinmeyi öğrenmiş." Sırıtan sans'a baktım. Kollarımı birleştirdim.

"Bakıyorum sen de mont dışında bir şey giyebiliyormuşsun." İkimiz de gülerken Bana bakan Asriel'ı yeni fark etmiştim. Hafif buğulu gözlerle bana bakıyordu.

"Hey bir sorun mu var evlat?" Sans'ın sorusuna karşılık Asriel yavaşça yanıma geldi.

"Bu elbiseyi...nereden buldun frisk?"

Ne diyeceğimi bilememiştim. Asriel tabii ki elbiseyi tanımıştı. Birkaç saniyelik beklememin ardından. Yavaşça cevap verdim.

"Ben.. dolapta buldum. "

"Bu elbise Chara'nın dı." Üzgün görünen Asriel'a baktım. Onu üzmek istememiştim. Sans büyük ihtimalle ne olduğunu anlamıştı ve ses çıkartmıyordu.

"Üzgünüm bilmiyordum şimdi çıkartırım."

"Gerek yok sende kalabilir. Hem sana yakışmış." Hafif gülümsedi. Ben de karşılık verdim.

"Tamam Tori'den azar işitmek istemiyorum. Ayrıca canavarların elçisi davete fazlasıyla geç kaldı. O yüzden hadi gidelim."

Kafamı salladım ve yavaşça yürümeye başladım.


~•~
.
.
.
Bir sonraki bölümde görmek istediğiniz karakterleri yazabilirsiniz
.
.
.

UNDERVERSE | ONE-SHOTSHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin