1

5.3K 246 103
                                    

          《  Yardıma muhtaç beden 》

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

   
      《  Yardıma muhtaç beden 》

   Şeytan krallığında, şeytanlıktan çıkıp yaratıklaşmaya başlamış canlılar vardı. Büyük cüsseleri, kaba yüzleri, sivri dişleri ve pis kokuları vardı. Aslında onlar da bu krallıkta yaşayanların kalplerinde kök salan günahlardı. Onlar korkudan, çığrından çıkmaya başlamış arzulardan, şehvetlerden, kıskançlıktan oluşurlardı. İnsanlara nazaran bu duygular kendilerinde daha yoğun olduğu içindi bu karmaşa. Kontrol edilemezse, yok edilirdi. Bazenleri yaratık yok edilse de, yaratığın kaynağı olan şeytan yok edilmeden bu işin sonu gelmezdi. Öyle zamanlarda da, yaratığın sebebi olan şeytanı sonu gelmeyen pis ve karanlık bir kuyuya atarlardı. Elbette bundan önce kalpleri de çıkarılırdı. Bilirsiniz, şeytanlar kolay ölmüyordu. Tabii birden fazla kalpleri olduğu için bu bazen zahmetli bir işe dönüşebiliyordu.
    Parmaklarının kavradığı siyah mat kılıçtan yere damlayan kanlar, ağır havası olan bu yeşil ormanda farklılık yaratan tek renkti. Yüzünde lekeleri olan adam ciddiyetle karşısında saldırmaya hazırlanan yaratığa bakıyordu. Kılıcını savurmak için düzgün bir pozisyon alıp beklemeye başladı ilk saldırıyı. Kendisinden büyük olan yaratığın gözleri damarlanmış, durmadan hırlıyor ve ağzından tiksindirici salyalar akıyordu. Aklından geçen tek şey zarar vermek ve varoluşunun nedeni olan açlığı yok etmekti.
   İlk saldırı kısa sürede geldiğinde adam kolaylıkla kendini savundu ve karşı atağa geçti. Yaratığın asker yeşili derisine derin bir yarık bıraktığında yaratık acı ve sinirle kükremiş, adamın kolunu sivri dişleri arasına almaya yeltenmişti. Geri çekilecekken burnuna dolan koku ile duraksamıştı lekeli olan. Yeşil canlının bunu fırsat bilip kolunu kapması kısa sürmemişti. Şeytanı kendine getiren şey kuvvetli acıydı. Kılıcını canavarın boynuna sapladı hızlıca ve kolaylıkla ölmesini sağladı. Ciğerlerini sızlatan keskin kokuyu merak ederken bir yandan da acıdan yüzünü buruşturmuştu. Bu onun için pek de büyük bir sızı sayılmazdı gerçi. Kılıcını dik tutup kolunu havaya kaldırdı ve hala yaratığın ağzında olan kolunu kesip kurtardı kendini. Yere litrelerce kan dökülürken o umursamadan gözlerini iç karartan ormanda gezdirmeye devam etti. Kanları kılıcını yana savurarak sıçramasını sağlandığında dikkatlice kınına yerleştirdi. Çıkan metalik ses etrafta yankılanmıştı. O kokuyu tekrar burnunda hissedebilmek için kanlardan uzaklaşması gerekiyordu. Yaratık toz halinde yok olsa da koyu kırmızı sıvılar aynı yerdeydi.
Adımlarını ilerletirken kopuk olan kolunu hala iyileştirecek gücü yoktu. Bundan önce defalarca savaştığı için vücudu yorgun düşmüştü. Dudaklarından sert bir küfür savurduktan sonra bir ağaca yaslandı ve yavaşça yere oturdu. Adım sesleri duymasıyla kaşları çatıldı. O kokuyu tekrar hissediyordu, şeytanlardan tamamen farklıydı. Adım sesleri belki 200 metre ötedeydi.
Ses yakınlaştıkça, koku da belirginleştikçe, onun bir insan olduğunu rahatlıkla anlamıştı. Bu ülkeye insanlar giremezdi. Girseler de yaşamazdı. Nasıl bir cesaretle etrafta dolaşabiliyordu diye düşündü. Gözlerini kapattı kafasını geriye yaslayıp. Beklemeye başladı sessizce, aynı zamanda etraftaki tüm sesleri dinliyordu. Kısa sürede gözlerini açtığında karşısında endişeli bakışlarıyla bir genç kızı görmeyi beklemiyordu. Düz bakışlarını onda tutarken genç kız yere dizlerini yerleştirdi ve gerginlikle konuştu.
"İ-iyi misiniz, bayım?"
Kızı incelerken içinden sırıtmasına engel olamadı. Gerçekten bir insandı. Sıradan bir kadın.
Tabiki yüzüne yansıtmadı, biraz rolün zararı gelmezdi. Onun neler yapabileceğini merak ediyordu.
Yüzüne acı bir ifade ekleyip kafasını iki yana salladı. Sert ses tonu yankılandı ormanda.
"Yaratıklarla savaşıyordum, malesef ki kolumu kaptırdım."
Kız gözlerini adamın koluna çevirdiğinde korkuyla elini dudaklarına götürdü. Yeni fark etmiş olmalıydı. Bu görüntü, şeytanlardan farklı olarak kaldırabileceğinden fazlaydı. Yine de kızın da bir numarası vardı.
Elini yavaşça kan akmaya devam eden et parçasına götürdü ve gözlerini kapattı. Kadifemsi sesiyle, karşısındaki adamı rahatlatmak istercesine konuştu.
"Lütfen rahatlayın, acınızı dindireceğim."
Yüzünde lekeleri olan adam merakla bekledi. Bir yandan da kızın yüzünü incelemekten alıkoyamıyordu kendini.
Zarif kız birkaç tanıdık sözün ardından diğer eliyle adamın gözlerini kapattı. Gergince yutkunduktan sonra gücünü serbest bıraktı ve önce yarayı iyileştirdi. Ardındansa kolunu tekrar oluşturmuştu yavaşça. Adamsa sadece ufak bir gıdıklanma hissediyordu ve vücudundaki tüm yük havalanıp gidiyordu. Yine de gözlerinin neden kapanması gerektiğini anlayamamıştı.
Kız elini çektiğinde bakışlarını koluna götürdü. Gerçekten de, yarayı kapatmakla kalmayıp bir de kolu yerine gelmişti. Gözlerini onun elmas gibi yansıyan gözlerine çevirdi.
İnsanlar büyü öğrenme konusunda oldukça ilerlemiş olmalıydı.
Kadın mutluca gülümsedi. İçinden başardım, diyerek seviniyordu.
"Daha iyi misiniz?"
Adam hafifçe gülümsedi.
"Sizin sayenizde güzel leydi."
Kadın, bunların sahte tepkiler olduğunu hiç düşünmemişti.

Birkaç dostun isteği üzerine.
sugaberus
yuicchiii
heartafila

sukuna x readerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin