《 Acıya Duyulan Sempati 》Prenses yüzündeki parmakların ıslaklığını hissettikçe nefesini tutmak zorunda gibi hissediyordu. O ıslaklığın tek kaynağının babasının kanı olduğunu farkına vardıkça sıcaklık basıyordu bedenini.
Pembe dudakları karşısındaki iblisin kendisinden emin konuşuşunu bozmak iste de dediklerinde haklıydı. Sadece sustu ve gözlerini kaçırdı genç kız.
Sukuna hiçbir cevap alamadığında sıkkın bir nefes verip ayağa kalktı.
"Gerçekten sıkıcısın."
Arkasına dönüp sandalyesine doğru ilerlerken prensesin ufak hareketlerini duyabiliyordu. Kendisinden emin bir şekilde gerisine göz attığında gözleri açılmış, yanağını sıyıran ince siyah bıçakla duraksamıştı. Bıçağın yere düşüş sesi kulaklarına ulaştıktan sonra kesikten sızan kan çenesine ulaşırken şaşkınlıkla kaşları kalktı havaya. Prenses hala eli havada bir şekilde bekliyordu. Donuk gözleri lekeli olana odaklandı.
"Ne israf. Kaçırdım desene."
İblisin kaşları çatıldı olabildiğince. İtiraf etmeliydi ki böyle bir şeyi beklemiyordu. Her ne kadar bu insanın sıkıcı olmasından yakınsa da bu kadar küstah olması sukunanın kabul edeceği bir şey değildi. Dişlerini sıkmasıyla çenesi kasıldı ve burnundan sert bir soluk bıraktı. Dilini dudaklarında gezdirirken ağır adımlarını genç kıza doğru attı.
Prenses bir anlık sinirle babasının üzerinde bulduğu bıçağı atmıştı ve birazdan sonuçlarıyla yüzleşeceği için gergindi. Karşısındaki beden ona doğru yaklaşmaya devam ederken gergince birkaç adım geri çekildiğinde sırtı duvara yaslanmıştı. Yine de çatık kaşlarının yerini korku dolu bir ifade almıyordu.
Kalın ses salonda yankılandığında prenses her zamanki gibi irkildi.
"Rahatça davranmana izin verdim diye kendini bir sik sanma, prenses."
Gözleri artık buz gibi bakıyordu imparatorun.
"Yoksa sonuçları hiç iyi olmayacak."
Prenses histerik bir şekilde güldü. Yanağına bulaşmış kanları eliyle sildiğinde kırmızı leke beyaz eldivenine bulaştı.
Gülüşü solarken kaşlarını kaldırdı ve soğuk bir şekilde konuştu.
"Sizin gibi bir pisliğin önünde kedi gibi davranacağıma-"
Boğazına sarılan parmaklar kızın sözünü ve aynı zamanda nefesini kesmişti. Refleksle boğazındaki elin bileğini kavradı ve çekmeye çalıştı. Yine de nafileydi, o kadar sert bir baskı vardı ki, hareket bile ettiremiyordu eli.
Sukuna yüzünü prensesin yüzüne yaklaştırdı, kırmızı ve kan donduran gözlerini gözlerine odakladı. Dudakları iç titreten bir şekilde yukarı doğru kıvrıldığında kalın sesi genç kızın kulaklarını doldurdu.
"Ne yazık.. seni öldürmeyeceğim."
Kızın boğazındaki eli yardımıyla prensesi kendine çekti ve ardından sert bir şekilde duvara itti, tekrar duvarla buluşturdu bedenini. Genç kız sırtının acısıyla beraber duvara çarpan kafasının arkası tüm gücüyle sızlıyordu. Dudaklarından acı dolu bir inleme kaçtığında gözlerini sıkıca kapatmıştı. Kelimeleri tekrardan işittiğinde zorlukla gözlerini açtı.
"Sürüneceksin, prenses. Ölmek için yalvaracaksın, ayaklarımı öpeceksin."
Sesini alçalttı ve boğazındaki parmaklarını gevşetirken genç kızın kulağına yaklaştı. Sıcak nefesi tenine çarparken derince fısıldadı.
"Aciz ve yapayalnız bir koyun, gözü dönmüş kurttan kaçamaz. Ayağını denk almalıydın."
Prenses sonunda derin bir nefes aldığında tekrardan ciğerlerini dolduran ani hava başını döndürmüştü. Kafasının arkasındaki ya da sırtındaki, hatta boynundaki acıyı hissedemez hale gelmişti, hepsi uyuşmuştu geçen sürede.
Kafasından aldığı darbe gözlerinin kararmasına yol açarken ayakta durmakta zorluk yaşıyordu.
Sukuna bu acınası görüntü karşısında tatmin olmuşçasına yukardan baktı acı çeken yüze. Hak etmişti, sorun yoktu ona göre. En başından böyle yapmak istemiyordu, aralarının iyi olacağını düşünmüştü. Sonuçta kimsesiz kalmış yararsız bir kız çocuğuydu sadece, sukunanın gücüne muhtaçtı. O yüzden sonuna kadar izinden çıkmamalı ve yaşamak için yalvarmalıydı. Yine de başının dik olması hayal kırıklığıydı. Keyifli olması bir artı olmasına rağmen.
Sukuna neredeyse bayılacak olan bedenin beline attı elini. Kavradıktan sonra kendisine çekti, genç kızın başı imparatorun göğsüne yaslanmıştı. Prenses neler olduğunu takip edemiyordu bile, hareketsiz bir şekilde yönlendirmelere uydu.
Sukuna hem onu hem de kendisini sıradan bir misafir odasına ışınlamıştı. Bedeni kolayca kucağına aldıktan sonra geniş yatağa doğru attı adımlarını. Prensesin sırtı yatakla buluşurken kafasının yastığa yerleşmesiyle yastığın beyaz örtüsü kana bulanmaya başlamıştı. Sukuna sıkıntılı bir nefes verdi ve prensesin zorlukla açtığı gözlerinin odağından çıktı.
"Seninle ilgilenmek için birileri gelecek. Sorun çıkartma."
Prensesin yavaşça gözleri dolmaya başlamıştı. Elini acıyı hissettiği yere, kafasına götürdüğünde eline bulaşan ıslaklıkla parmaklarını çekip baktı. Kanları gördüğünde ağlaması arttı. Hıçkırıkları pembe rengin hakim olduğu yatak odasını doldururken zorlukla konuştu titreyen sesiyle.
"..Ben bunları hak edecek ne yaptım? B-ben herkesin suyuna gitmek için uğraştım.. Her gün babamın gereksiz isteklerini yaptım, insanlarıma yaranmak için rahatsız oldukları her şey hakkında çabaladım."
Nefes aldı zorlukla ve gözlerini sildi ellerinin tersiyle.
"Hiçbir zaman sevilmedim, hep hor görüldüm ve şimdi yaşadığıma bak."
Ağlamaya devam ederken acı dolu kahkahası odayı doldurdu.
"Deli bir şeytan beni satın almaya çalıştı ve birden gaza gelip babamı öldürdü. Şimdiyse onun oyuncağı oldum."
Kahkahası bir süre odayı doldurmaya devam etmişti, tamamen delirmiş gibi hissediyordu.
Sukuna tüm bu sözleri ifadesiz bir şekilde dinlerken aklında prensesin gerçekten delirmiş olabileceği hakkında şüpheleri vardı. Hangi salak kendisini öldürmeye çalışan birine ağlayarak içini açardı? Sanırım o kişi sadece bu yararsız kızdı.
Sukuna bıkkın bir şekilde saçlarını geriye doğru taradı parmaklarıyla.
"Ağlaman sadece acını arttıracak. Kafandan gayet iyi bir darbe almış olmalısın. Şu.. haline bakarsak.."
Prenses utançla yüzünü yastığa gömdü. Ağlaması kesilmişti çoktan ve hüznünün yerini sadece sıkıntı kaplamıştı. Titrek sesi duyuldu.
"Çıkın lütfen, yalnız kalmak istiyorum."
Sukunanın sorarcasına kaşları havaya kalktı. Yatakta yatan bedeni incelerken hala bunu diyebilecek cesareti neresinden kazandığını merak ediyordu. Keyifli kahkası odayı doldururken arkasını döndü ve kapıya doğru ilerlerken konuştu.
"Burada ben hariç kimseye yaranmana gerek yok. Benim dışımda kimse sana el süremez çünkü."
Prenses bacaklarını kendine çekti ve yastığa gömdüğü yüzünü kaldırıp kapanan kapının ardından baktı. Yanakları kızarmıştı.selam agalarım uzun süre sonra ben
bölüm hakkındaki düşüncelerinizi yazın da bileyim mal mal bir şeyler uydurdum çünkü
hadi eyw