10

1.1K 111 66
                                    

                        《 CEZA 》

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

                        《 CEZA 》

  şeytan imparator çoktandır dizlerinin üzerine çökmüş olan bedeni izliyordu hüküm süren bakışlarıyla. huzuruna kendi ayakları ile gelen genç büyücü kafasını eğmiş, majestelerinden bir söz duymayı bekliyordu. sessizlik en korkutucusuydu çünkü, megumi affedilmek falan da istemiyordu. bir an önce kafasının boynundan ayrılmasını istiyordu. yine çünkü, sukunanın yaşatacağı cehennem ölümden daha koyu bir kırmızıydı, daha zalimceydi.

sukuna oturduğu tahtında arkaya yaslanarak nefes verdi. çatılı kaşları bir saniyeliğine bile gerginliğini bozmadan dudaklarını araladı ve sözlerini yanında duran şövalyelerin başına iletti.

"kılıcımı getir."

net bir şekilde niyetini belli eden kelimelerden sonra şövalye ufak bir baş onayının ardından geri çekildi. megumi hafifçe yutkunmuş, majestelerinin bakışları altında eziliyordu. sukuna kılıcını aldığında kınından çıkarırken metalik ses geniş taht odasına yayıldı ve megumi olabilecek en büyük tedirginliği yaşadı, hissetti iliklerine kadar. tok ses tekrardan büyü kulesi efendisinin kulaklarına ulaştı.

"seni öldüreceğimden emin gibi görünüyorsun, megumi. haklısın.."

imparator tahtından kalktı ve kılıcını taşıyarak 4 katlık merdivenden indi. başı hala eğili, alnından soğuk terler döken genç büyücüye yaklaştı. dudakları kıvrıldı ve yüzüne korkutucu bir gülümseme yayıldı.

"ne var ki öleceksin, öleceksin ve tekrar öleceksin."

megumi çoktandır tuttuğu nefesini titrek bir şekilde kurumuş dudakları arasından bıraktı.

"e-ekselansları.. huzur içinde ölmeme-"

genç büyücünün sözlerini kesen şey sukunanın sert hareketleriydi. meguminin üniformasının yakasından tutmuş, bedenini kendine çekmişti. megumi refleks olarak gözlerini ona çıkaracağını hissettiğinde zorlukla kendini durdurdu ve onlara doğru bakan şövalyelerde gezdirdi bakışlarını. hızlıca ölmek için kendini ciddi şekilde yaralayabilir, ne var ki kalbini bile büyüsü ile yerinden sökebilirdi.. fakat imparator buna daha çok sinirlenip megumiyi tekrardan canlandırır, bu sefer son nefesine kadar işkence ederdi.

"sen.. bana hakaret ettin. bana ve tüm imparatorluğa hakaret ettin sözlerim dışına çıkıp sahip olduğuma el sürerek. bu durum karşısında hükmüm ise şu, ona dokunan parmaklarını tek tek keseceğim. onun ismini telaffuz etmene yardımcı olan dilini koparacağım. ona bakan gözlerine ise.."

sukunanın yüzüne geniş bir sırıtma yayıldı. göz bebekleri derin bir karanlığa hapsoldu, büyüdü ve kahkahası duyanların kalbini korkuyla titretti.

"bıçağımı sapladıktan sonra yuvalarından çıkaracağım!"

megumi acıyı defalarca tatmış biri olsa dahi bunlar fazlaydı. nefes alış verişleri hızlanmış, akciğerlerinin saklayabileceğinden fazla nefes çekiyordu içine. majestelerinin söylediği her şey adım adım zihninde zaten canlanıyordu ve hayallerinin ötesinde bir acı yaşama olasılığı zihnini perişan ediyordu.

sukuna meguminin korkmuş yüzünü gördüğünde hissettiği haz ile dudaklarını birbirine bastırdı. aslında bu onun da içini sızlatıyordu.. bir zamanlar o gerçekten iyi bir çocuktu, idealleri ve hayalleri vardı. bitmek bilmeyen gayreti ile büyücü kulesi efendisi olmayı bile başarmıştı o çöplüğün ardından. ne var ki sukuna hiçbir sadakatin sonsuza dek sürmeyeceğini fazlasıyla iyi bilirdi. ayrıca ona yapılan her yanlış, sonuna kadar cezalandırılmalıydı.

"sanırım en kolayından bileklerini kesmeliyim. megumi.. bana en güzel çığlıklarını sun."

sukuna meguminin yakasını bıraktı ve kollarını titrek hareketlerle uzatan meguminin ilk önce sağ koluna bağlı bileğini kesti bir hışımla. büyücünün kopan bileği geniş odanın bir yerine savrulurken megumi kafasını geriye attı ve çığlıklarını serbest bıraktı. hissettiği acı daha başlangıç olmasına rağmen başının dönmesine yeterliydi.

boşalan kanlar eşliğinde sukuna memnun bir gülümseme yerleştirdi yüzüne ve birkaç mırıltı çıkardı. diğer bileğini de aynı hızla kestiği zaman o da aynı şekilde odanın bir tarafına yöneldi. gözyaşlarına bulanan gözleri ile büyücü acıya direnmek için kendini sıkıyordu son raddesine kadar.

bir süre sonra meguminin bakışları keskinleştiğinde yavaş yavaş acıdan vücudu uyuşmaya başlamış, zihnen kontrolü yitiriyor gibiydi. büyücü gözlerini sukunaya diktiği zaman imparatorun kaşları alayla kalktı ve dudakları kıvrıldı.

"şimdi bile gururundan vazgeçmiyorsun, ha?"

hala devam eden bakışlara karşılık sukuna hafifçe nefes verip kana bulanmış kılıcını bir kenara attı.
adımlarını tahtına doğru yönlendirirken kalın sesi kulaklara doldu.

"sende sevdiğim şey işte bu, çocuk. ne kadar zayıf kalırsan kal, sonuna kadar diklenebiliyorsun. belki de.. seni o gün o yüzden kurtarıp himayeme aldım."

şövalyelere döndü ve devam etti konuşmasına eldivenleri çıkartıp yere atarken.

"onu zindana götürün, kollarını da sarın."

megumi titrek bir nefes bıraktı odaya. vücudu elinde olmadan titriyor, kollarını, neredeyse vücudu dahil hiçbir yerini hissedemiyordu. kızarmış gözlerini hala akmaya devam eden kanlarda gezdirdi.

ölmek belki de daha iyiydi. bir an önce canı alınsaydı, tanrıya şükredip kendini şanslı sayacaktı.

tekrardan sukunanın sesi duyulduğunda megumi irkilerek bakışlarını yerden kaldırdı.

"bu arada, kurtulduğunu sanma. sözünün eri bir şeytanım, dediklerimi en sonunda yapacağım. o zamana kadar keyfine bak, çocuk."

...

öyle yazdım işte bir şeyler.
nasılsınız? umarım keyfiniz yerindedir.
iyi geceler bebekler♡♡

sukuna x readerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin