2

2.4K 176 51
                                    

                    《 Karşılaşma  》

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

                    《 Karşılaşma  》

    Phaedra İblis İmparatorluğu,  etrafındaki ülkelerin ticaretini engellemek için birtakım yollar izliyordu. Bunu halletmek de onlar için çok kolaydı çünkü deniz yolları hariç diğer yollar bu ülkenin sınırlarından geçiyordu. İmparatorları da, bütün iblisler gibi sonu gelmeyen bir açgözlülükle doluydu. Bu aralar ise niyeti insanların eline geçmeye başlayan güçteydi. Geçtiğimiz günlerde de aldığı insan kokusuyla o et parçalarının bir şeyler çevirdiğine emindi.
   Emrindeki bir bölüğe etrafı kolaçan etmelerini sıkı bir şekilde emretmişti. Gelen raporlar, tahminlerini doğruluyordu.
   Odaya bir şövalyenin girmesiyle oturduğu koltukta dikleşti ve düz bakışlarıyla adımlarını takip etti. Şövalye tek dizi üstüne çökmüş, konuşabilmesi için komut verilmesini bekliyordu. Sukunanın tok sesi geniş odaya yayıldı.
"Raporunu ver."
Mor ve siyah takımı olan yüksek sınıf iblis onu cevapladı.
"Emredersiniz.. Ülkeye giren yaklaşık 20 insan bulundu. İçlerinden bir kadının prenses olduğunu doğruladık. Diğerleri de şövalyeleri olmalı."
Sukuna bir müddet düşündü. İnsanlar ona çoktan bir elçi göndermiş, kralın kendisinin bir anlaşmaya varmak için geleceğini buyurmuştu.
O gördüğü kadın, muhtemel prensesti.
Dudakları kıvrıldı ve söylendi.
"Şu anlaşmayı bir görelim."
Yere diz çökmüş olan şeytanın içi titremişti bu ses kulaklarına ulaştığında. Duyduğu derin ses, emindi ki arkasında birçok kirli planları barındırıyordu. Soğuk gözleri şövalyeyi buldu.
"Siz etrafta sürtüyor muydunuz sadece? O insanlar buraya nasıl girdi, bunun cevabını yakın zamanda alacağım."
Boynuzlara sahiplik yapan kafa hafifçe yukarı kalktığında sukunanın çelik kadar sert bakışları onu bulmuştu.
"Demek hiçbir sik becerememene rağmen gözlerini bana çıkarmaya cüret edebiliyorsun."
Sukuna oturduğu koltuktan masaya doğru eğildi.
"Onları ben yuvalarından çıkarmadan önce indir."
Elini salladı odadan çıkmasını istediğini ifade etmek için.
Şövalye korkudan titriyordu. Sukunanın sözleriyle gözlerini yere indirmişti bile tekrardan. Aldığı emirle ayağa kalktı ve eğilip titrek sesiyle konuştu.
"B-bağışlayıcı kişiliğiniz için teşekkür ederim majesteleri. Özürlerimi sunarım, saygısız davrandım-"
İmparator koltuğundan kalkmış, kitaplığa ilerliyorken işittikleriyle nefes verdi ve sözünü kesti şeytanın.
"Tekrarlatma beni."
Şövalye hızlı hareketlerle arkasını dönmüş ve odadanın kapısını açıp çıkmıştı.

   İnsan krallığının prensesi, sonunda başkente ayak basabilmişti bu ülkenin. İlerlediği her adımda şeytanların pis kokuları burnuna doldukça kusacak gibi oluyordu. Buna rağmen gözlerini etrafta gezdirip kayıta değer bir bilgi arıyordu. Kudretli babası, yani ülkesinin imparatoru, ona bu zorlayıcı görevi verdiğindendi direnme hevesi. Neyse ki, etraftaki düşük iblisler onun kokusunu alıp insan olduğunu anlayamazdı. Çünkü çoktandır insanlığını gizlemek için sayılı üretebildikleri iksirlerden içmişti.
Yine de gizlenmesi korkusunu biraz bile azaltamıyordu. O kendini savunabilecek biri değildi. Tek bildiği şifa büyüleriydi. Kendi birliğinde olan beyaz barış şövalyelerini de çoktan geride bırakmıştı.
Sıradan görünmesini de engellemek için birkaç kostüm giyinmişti. Mırıldandı acıyla sızlanarak.
"Tanrım.. babam nasıl bu kadar gram düşünülmemiş bir görevi bana verebiliyor?"
Birkaç dedikodu, imparatorun zayıflığıyla ilgili tek bir işaret. Azıcık istediği türde bir bilgi bulabilse içi rahatlayacaktı. Bir bok beceremezse günlerce sarayın karanlık odalarından birinde aç kalacağını tahmin edebiliyordu. Bu düşünce kalbine ağırlık bırakmaya yetiyordu.
   Adımlarını şehrin sokaklarında atmaya devam ederken şu ana kadar duyduklarını biraz düşündü.
Bu ülkenin imparatoru, oldukça gaddar bir şeytan. Bunun aksine ülkesine de bir o kadar bağlı. Yaklaşık 200 yıldır buranın tek yöneticisi. Emrindeki şeytanları bile hatalarında kolaylıkla öldürebilen biri, yani hatalara göz yummaz. O sonsuz güce ve en hızlı iyileşmeye sahip. Şuanki bedeninin kendi bedeni olmadığı hakkında da birkaç duyum var.
Bunların hepsini zihninde maddelere ayırıp yazmıştı. Sıkıntılı bir nefes verdi. Buralarda dolanmasa bile bunları herkesten duyabilirdi. Diğer ülkelerde bile oldukça popülerdi sonuçta.
   Aslında istediği gibi bir bilginin edinilmesi oldukça zordu. Çünkü üstünlüğü daima hüküm kurduğu için bu ülkede hiçbir varlık kötü söz etmeye kalkışamıyordu.
Yenilgisini kabul ederek gördüğü bir oturma alanına kendini atmış, mutsuz bir şekilde ayakkabılarını izliyordu. Bir süre sonra geçende iyileştirdiği ormandaki iblise takıldı aklı.
Acaba nasıldı? Kendini iyi hissediyor muydu?
Etrafta kalabalığı ve sesleri hissedince kafasını düşünceli bir şekilde kaldırdı. O anda açık bir arabanın üstünde oturan adamı görmesiyle dudakları aralık kalmıştı.
Acaba ne yapıyordu- Bu kişi.. o!
Sesler kulağında yankılanıyordu.
"İMPARATOR SUKUNA!"

böle iste
okuyun okuyun

sukuna x readerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin