10 | My Fake Boyfriend: Part 3

83 31 0
                                    

My Fake Boyfriend: Part 3 ["Our is a totally fake relationship."]

Okul hayatının bu kadar sıkıcı olacağını kim bilebilirdi ki? Tek yaptığım şey kafamı kaldırıp tahtanın yanında ki saate bakmaktı. Öğretmen tamamıyla ders odaklıyken öğrenciler bıkmıştı. Zaman geçmiyordu ya da hayat bana oyun oynamaya başladı. Bir kez daha kafamı sert bir şekilde sıraya yapıştırmamla olduğum sırada ölmek istemeye başlamıştım. Normalde dersleri severim. Ama ders en ufak bir şey anlamadığım Vibora Klanı hakkında olunca cidden ölmek istemiştim.

Beni ilgilendirmeyen nesli neredeyse tükenmiş olan bir soy hakkında neden bilgi edinmek zorundaydım? Bu benim gibi melezi ilgilendirmemeliydi. Hemen yanımda oturan kız Sakura'da benimle aynı duyguları yaşıyordu.

"Ne zaman ders bitecek?"

"Dayan son beş dakika."

Dersin bitmesinin ardından kendimi dışarıya atıp Miranda'nın sınıfını aramıştım. Şu an olduğu ders modern sanatlar olmalıydı. Müzik odasında olacağını tahmin etsem de hemen yanında olan Shuu'yu görmemle geri adımladım. Çifte kumruları rahatsız etmek istemezdim. Ama aslında aralarında olan ortam ne aşıkların ne de sevgililerin yaşayabileceği bir şeydi. O gergin durumla onları baş başa bırakmaya karar verdim. Aslında bunu yapmamam lazımdı. Ama ben çoktan kararımı vermiş bir şekilde ilerlemeye başlamıştım.

Bir sonraki ders gene tarihti. Bu yüzden tarihte ki ünlü büyücüler ile ilgili kitaplara bakmaya karar verdim. Okulda bulunan kütüphaneye doğru ilerlerken başıma geleceği en son şey olarak nitelendirdiğim olay olmuştu. O gıcık çocuk buradaydı. Ayato'dan haz etmemem oldukça normaldi. Ama etrafında ki kızların ona olan bakışları tam bir kusma nedeniydi. Onda ne buldukları cidden tam bir merak konusu... Pek de umursamadan aradığım tarihte olan büyücülerle ilgili kitabı bulup buradan uzaklaşmam lazımdı.

"Ayato-kun~"

"Biliyorum. Mükemmelim. Beni çok övüyorsunuz~"

"Her zamanki gibi kazandınız! Nasıl olabilir?!!"

Neyi kazandı? Bahsettikleri şeyin basketbol maçı olduğunu anladığım da pek de umursamamıştım. Ne de olsa ağabeyim de bu okuldaydı. Oldukça iyi basketbol oynadığından okulun basketbol takımı başkanlığını almıştı. Kulak kabartarak yanından geçerken erkeklerden bir tanesinin bana attığı laf ile şaşırdım.

"Hey, güzellik~! Akşam ki partiye gelsene?!"

Doğru bu okul zenginlerin çocukları ile dolup taşan bir okuldu. Anne ve babaları onlara yeteri kadar para verir ardından da etrafa saçmalarına izin verirlerdi. Partinin asıl sahibi çağırmadığı takdirde gitmezdim.

"Pek benim tarzım değil."

"Ah, deme öyle. Emin ol, oldukça eğlenirdik."

"Partinin sahibi oldukça popüler bir çocuk! Eğer gitmezsen sen kaybedersin yeni kız."

"Kaybetmek? Beni güldürmeyin."

Gözlerimle onlara kaybolun işareti verirken gözüm çok daha farklı bir noktaya kaymıştı. O adam Shuu değil miydi? Kitaplığın arkasında ki köşede bir kızla öpüşüyordu. Gördüğüm şey beni şoke etse de ona hesap soramamıştım. O Miranda'yı aldatmıyor. Öyle değil mi?

Daha dün bir birlerinden ayrılmayan ikili gibilerdi. Sakin kalarak uzaklaşmıştım. Ama Miranda'yı bulup ona olan şeyleri göstermemin daha iyi olacağını düşünmüştüm. Elimde ki kitabı hemen masaya atıp kütüphaneden çıktım. Bütün belalar beni mi buluyordu? Kendimi dışarı atmış bütün bahçe boyunca Miranda'yı aramıştım. Onu bulamayınca okula geri dönüp sınıfına gittim. Ama orada da yoktu. Yoksa çoktan öğrendi ve ortadan kayıp oldu?

Diabolik Lovers - One ShotsHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin