8 | Blood Rose: Part 2

93 32 12
                                    

Medya Veronica Sakamaki.

Blood Rose: Part 2 ["Silent mirror."]

Genç adam karşısında ki kadını gözleri ile süzmeye başladı. Ama diyecek bir şeyi de yoktu. Suç tamamıyla ondaydı. Ne de olsa kavgayı kendisi başlattı. "Şey... Aslında." Daha konuşması bile bitmeden karşısında ki kişi hareket etmeye başladı.

İlk başta konuşmasını beklese de artık beklemekten sıkılmış olmalıydı. Çayını narince çay tabağına geri bırakıp kırmızı gözlerini iğrenerek karşısında ki kişiye dikti. Tabii ki de ondan başka bir şey beklemezdi. Ama gene de babası malikaneye gelmeden halletmesi gereken bir meseleydi. Yoksa bu güzel sohbet akşam yemeğine ertelenebilirdi.

"Evet, diyecek bir şeyin yok mu?" Bakışları aynı şekilde devam ederken gözlerini kendisinden sadece 2 yaş küçük olan kuzeninde tutmaya özen gösterdi. Çay bardağının kulpundan tutup özenle çay içmeye devam ederken karşısında duran kişi nihayet konuşmaya karar vermiş gibiydi.

"Ben üzgünüm. Böyle olacağını bilmiyordum!" Ani çıkışı üzerine daha da şaşırdı. Nasıl okulda kavga çıkartıp üstüne üstlük herkesi dövmesinin ardından, olayların bu yönde gerçekleşeceğini bilmezdi. Çay bardağını hızlıca geri koydu. Ortaya çıkan sert porselen sesi ile zaten sessiz olan oda iki kat daha sessizleşti.

"Belki senin aklın olmayabilir. Ama şunu net bir şekilde söyleyebilirim ki, benim aklım gayet yerinde! Ne bekliyordun?! Eve normal bir şekilde geri dönüp hiçbir şey olmamış gibi davranmamı mı?! Ben seni daha kaç kere böyle azarlayacağım?! Söylesene Hiroki!"

"Haklısın. Tamam, ama lütfen başka kimseye söyleme. Lütfen, Veronica." Koltukta oturan genç kadın sadece derin bir iç geçirebildi. Cidden bu muydu? Ne bekleyebilirdi ki? Hiroki, o hep aynıydı! Her zaman okulda bir kavga çıkarırdı. Daha sonrada hiçbir şey olmamış gibi eve gelir ve alay konusu olurdu.

"Bu seferliğine." İki kelime ile ne demek istediğini özetledi. Genç kadına bakarak hızlıca gülümsedi. Eğilerek elinden geldiğince kibar oldu. "Teşekkür ederim, bu iyiliğini unutmayacağım!" Hızlıca odadan kendini dışarı atan genç adam adımlarını hızlandırdı. Pekâlâ, şimdi bir an önce ödevlerini aradan çıkartmalı ve akşam olunca tekrardan kuzeninin yanına gitmeliydi.

Yan koridora bir göz atarak neler döndüğüne bakmaya karar verdi. Gene bu kocaman malikanede kimin başına bir olay geliyordu? Mutfağa doğru ilerlerken duyduğu seslerle aslında hiç gitmemesi gerektiği kanısına vardı. Kimse yanmış bir tencere ile uğraşmak istemezdi.

"Hey yanlış bastırıyorsun!" Kızıl saçlarını yana doğru savururken kuzeninin elinden bezi aldı. Tencereyi kendine çekerek tezgahta biraz uzaklaştı. "Ha?! Ben mi yanlış yapıyorum! Bunu diyene bak! Sanki sen çok iyi yapıyorsun! Bana ver şunu!" Hızlı adımlarla Evelyn'in elinden tencereyi almaya çalıştı. Ta ki genç kız kafasını çevirip Elijah ile yüz yüze gelene kadar, ne ara bu kadar yakınlaştılar?

Ani adım sesleri ile bir çift zümrüt rengi göz ve safir rengi göz Hiroki'ye döndü. Sorgulayan bakışlarla ikisine bakarken bir şey diyemedi. Pekâlâ, kendisi de kuzeniyle yatıyordu. Yani ne diyebilirdi ki? 'Ah, bu yaptığınız çok ayıp!' mı demeliydi? Bu düşüncesine kendisi de güldü.

"Hiroki yanlış anladın!" Onu durdurmaya çalışan erkek kuzenine cevap vermedi. Hayır, buna gerek bile duymadı. Arkasına bile bakmadan mutfaktan ayrılan kuzenlerine bir şey demediler. Ne de olsa aslında haklıydı. Evelyn saçlarını düzelterek hızlıca tencereyi bıraktı. Daha fazla katlanmak istemiyordu. "İstediğin gibi kendin tencereyi temizle." Sessizce odadan ayrıldı. Koridorda yürürken tek yaptığı şey, en baştan beri her şeyin yanlış olduğunu düşünmesiydi. Boş bir oda arıyordu. Ama bulmaya ne hacet! Her odanın bir kullanım amacı vardı.

Nihayet uzun koridor yerini merdivenlere bıraktığında durdu. Bu kadın da kimdi? Hayatında ilk defa gördüğü bu kadını inceledi. İnce telli sarı saçlar, alnını kapatan kahküller, dolgun kırmızı dudaklar, güzel bir yüz ve ender vişne renginde gözleri vardı. Kafasını yana yatırırken arkadan ona seslenen sesle durdu.

"Hmm? Kimi gözetliyordun?" Ah, evet. Bu sesi iyi tanıyordu. Veronica, her zaman en iyileri ve en harika olanlarıydı. En azından dışarıdan öyle görünüyordu. "Birisi gelmiş gibi." Gözleri ile kapıyı işaret ederken topuklu ayakkabıların koridorda yankılanması ile Veronica, kuzeninin bahsettiği şeyi görmek için yaklaştı.

Bu kadını daha önce Ayato amcasının yanında görmüştü. Pekâlâ, aslında o sıradan biri değil. Ama özelde sayılmazdı. İlgisini çekmedi. Bu durumdan kaynaklı buradan uzaklaşmaya karar vermiş gibi gözüküyordu. Topuklu ayakkabıların yönü değişti. "Gidiyor musun?" Kısaca arkasına bakarak siyah saçlarını yana savurdu. "İlgimi çekmedi." Topuklu ayakkabılar koridorda yankılanmaya devam etti.

Evelyn, bir tanecik kuzeninin gidişini izlerken kafasını amcasına geri çevirdi. Bu normal miydi? Veronica için her şey ilginç değildi. Çünkü çoğunlukla her şeyi bilirdi ya da bir şekilde öğrenirdi. Düşüncelerinden ayrılıp uğraşması gereken başka şeyler olduğuna kanaat getirdi. Arkasında bıraktığı amcası hala o kadınla konuşmaya devam ediyordu. Daha fazla bu manzarayı görmek istemedi.

"Yarın tekrar gel." Artık tamamıyla olgun bir birey olan Ayato giden olgun kadına seslendi. "Yarın geleceğim. Ama sana uğramayı düşünmüyorum. Anlıyorsun, değil mi Ayato?" Anlıyor muydu? Yeşil gözlerini, vişne rengi gözlere sabitledi. Onu çok özledi. Ama ne diyebilirdi ki? "Anlıyorum." Sevdiği kadını kapıdan geçirirken arkasından ona yaklaşan yılanı fark etti. Çoktan kadının gittiğini biliyordu. Bu yüzden rahatça konuştu.

"Laito?" Kendisinden küçük olan kardeşine baktı. O hiç değişmedi. Hala aynı şekilde parlayan zümrüt rengi gözleriyle etrafı süzüyordu. "Daha yeni onu uğurlamış gibisin?" Elleri ile saçlarını düzeltip bakışlarını abisine kaydırdı. "Evet." Onu umursamadan ilerleyen abisine yandan tekrardan baktı. Pekala, hala aynı kadına aşık olması gülünçtü. Onun gibi bir ilişki yaşamadı.

Bir kızı oldu. Ama kızı sevdiği veya tanıdığı bir kadından bile değildi. Tek gecelik bir ilişkiden doğan masum bir kız çocuğu oldu. Buna rağmen iyi bir baba olma kararı almış ve kızı ile olan ilişkisini iyi tutmaya çalıştı. Kendi babası gibi iğrenç bir herif olmak istemedi. Malikanenin duvarlarına bakarak ilerlerken aniden kızını gördü.

"Baba, akşam yemeği vakti geldi." Kızının ona olan gülümsemesini karşılıksız bırakmadı. Ciddi yüzünü aniden ortadan kaldırıp gülümsedi. Adımları ile kızına yaklaşırken konuştu: "Pekâlâ~ Hadi yemek yemeye gidelim!" Kızı artık onun bu haline alışmış gibiydi. Babasıyla malikanenin ana kapısından içeriye girerken hızlıca gürültülü masaya uzaktan baktı. Babası ise hala arkasındaydı. Herkes ne kadarda iyi numara yapıyordu?

"Evelyn, hızlıca masaya otur." Amcasından gelen emir ile düşüncelerini susturdu. Hızlanarak masaya oturdu. Çatal bıçaklar masada hareket ederken artık daha da emindi. Herkes hangi rolü oynayacağı konusunda oldukça iyi çalıştı.

Belki de bunu düşünen kendisi bile artık sadece rolüne odaklandı.

______

Hikayenin devamı gelsin istiyorsan, belirt lütfen!

Bölüme 1 ve 10 arası bir puan verebilir misiniz?

Bölümü oylamayı ve bir yorum yaparak gitmeyi unutmayın!

Diabolik Lovers - One ShotsHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin