1/1

176 25 44
                                    

Sevgili günlük,

Yoksa sevgili Louis mi demeliyim?

Herhangi biri işte. Hangisi olduğu önemsiz. Günlüğümün bu sayfasını sana ayırmaya karar verdim. Sanki çok günlük yazıyormuşum gibi. Sadece sana yazmaya ihtiyacım var. Duygularımı bir şekilde dışarı atmam gerekiyor. Bu yüzden bu yöntemi deniyorum.

Seni bir deftere aktarmak zor olurdu, tamamen, en başından anlatamazdım. Bu yüzden sana yazmaya karar verdim. Bunu okuyamayacağını bilerek.

Sen gideli 3 gün oluyor, her şey çok yeni. Ne hissetmem gerektiğini, ne yapmam gerektiğini bilmiyorum. Sadece boşluktayım. İlk öğrendiğim anda hissettiğim tek duygu bu oldu.

Gerçekliğini kavrayamadım. Bilirsin, ben hiçbir zaman gerçeklerle yüzleşen biri olmadım. Her zaman gerçeklerden kaçardım. Saçma sapan bir şaka yapardım ve kurtulurdum. Veya sadece görmezden gelirdim. O sorun hiç yokmuş gibi davranırdım. Hiç var olmamış gibi.

İşte ilk gün böyleydi. Asla inanamadım gittiğine. Şaka olduğuna inanmak istedim. Sadece, büyük bir şaka.

Ne yazık ki, değildi. Annenle konuştuğumda buna ikna oldum. Kadın sadece ağlıyordu, o ağladıkça ben de ağlıyordum. Bana bir şeyler anlatmaya çalışıyordu ama açıkçası onu pek dinleyemedim. O an gözyaşlarımı akıtmamak için büyük bir çaba sarf ediyordum. Karşısında güçlü kalmaya çalışıyordum. Ama bu çok zordu. Her hıçkırığında içimden bir parça kopuyordu.

Sabah uyandığımda büyük bir gerçekle yüzleştim. Yoktun. Bir daha asla var olmayacaktın, tamamen gitmiştin. Sonsuzluk. Ve derin bir uyku.

Bu beni düşündüğümden daha kötü yaptı. Ne kadar ağladım bilmiyorum, ağlamaktan başım çatlıyordu, gözlerim kan çanağına dönmüştü ve acıyordu.

Daha önce hiçbir şey bu kadar gerçek olmamıştı. Yokluğunun hissi iliklerime kadar işliyor. Tamamen boşlukta gibiyim.

Beyin tümörü dediler, bilmiyordum. Son 1 yıldır varmış. Sadece 1 yıl savaşabilmişsin bununla. Güçsüz düşmüş bedenin sonunda. Son birkaç hafta zor geçmiş, canın çok acıyormuş. Baş ağrıların artmış. Ölümün ise sessiz olmuş. Derin bir uykuya dalmışsın, ardından uyanamamışsın bir daha.

Tek dileğim, çok acı çekmemiş olmaman. Bunu gerçekten istemezdim. Acı çekmiş olman düşüncesi beni delirtiyor. Seni o hastane yatağında acı içinde kıvranırken düşünmek inanılmaz bir acı veriyor bana. Nefesimi kesiyor, kalbim atmayı kesiyor gibi. Seni o şekilde düşünmek istemiyorum.

Keşke yanında olabilseydim Louis. Bunu bana hiçbir zaman söylemedin. Gerçi konuşmuyorduk, seni suçlayamam. Yine de, bana bunu söylemen gerekirdi. Senden bunu beklerdim.

Eğer söyleseydin asla yalnız bırakmazdım seni. Bu kadar aptal davranmazdım. Her anımızın kıymetini bilirdim. Çok aptalım, çok çok aptalım. Tek yaptığın bana beni sevdiğini söylemekti. Senden zaman istedim, bunun benim için yeni olduğunu, alışmam için beklemeni söyledim. Kabul ettin, her zaman bekleyeceğini söyledin. Ve bir daha yazmadım. Çok çok üzgünüm. Tekrar, gerçeklerden kaçtım. Tam olarak benden beklenen bir hareketti. Fark etmediğim şey ise zamanın da benden kaçtığıydı. Ne ara geçti, bilmiyorum. Seni sürekli erteledim. Bilmiyordum, özür dilerim.

Yarınlar yıllara dönüştü. 1,5 yıldır görüşmedik. Arada bana yazardın. Nasıl olduğumu, beni özlediğini söylerdin. Ben de sana yapardım aynısını. Sık değildi ama düzenliydi. Konuşmalarımız kısa sürerdi. Ne diyeceğimi bilemezdim. Şimdi anlıyorum yazma amacını. Bir yanıt bekliyordun. Küçük de olsa bir geri dönüş. Hiçbir zaman geri dönmedim. İstediğin o konunun üstünü tamamen kapatmıştım ben.

A Moment of Silence Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin