noah cyrus - lonely
Mark arkadaşlarıyla çocukken tanışmıştı.Kanada'dan döndüğünde alışkın olmadığı bu şehir bomboş gelmişti ona. Ne zaman ailesine şikayet etse aynı cevabı alırdı; "Dışarı çıkıp sosyalleşebilirsin."
12 yaşındaki Mark ayaklarını sürüye sürüye evden çıkmıştı. Her zamanki gibi markete gidip karpuzlu şekerlerinden alacak ve evine dönüp yatacaktı.
Dönüş yolunda, normalde yanından geçip gittiği parkta farklı olan bir şey dikkatini çekmişti. 4 çocuk arka arkaya oturmuş kahkahalar atarak geniş kaydıraklardan kayarken en arkadaki, daha esmer olan rahat durmamış ve herkesi ittirmişti.
Yere kapaklanan çocuklar sinirle bağırırken Mark çocuğun yaptığı şeye gülmüştü. Yavaşca yanlarına ilerledi ve çekinerek yerde oturan çocuklara ellerini uzattı.
"Merhaba, ben Mark..."
Anıları tek tek gözünün önüne gelirken karşısında oturup pizza yiyen arkadaşlarına baktı. Tümörünü öğreneli bir hafta olmuştu ve isteksiz olsa da bilmeleri gerektiğini düşünüp arkadaşlarına söylemişti.
Başta hepsi bir şaka olduğunu düşünmüştü hatta Renjun onu işkence etmekle bile tehdit etmişti. "Hadi ama Mark! Böyle bir şeyin şakası olmaz. Komik değilsin."
Mark bunun bir şaka olmasını her şeyden çok isterdi. Ama hayat onun düşündüğünden daha acıydı .
İşin ciddiyetinin farkına vardıklarında olan olmuştu. Jaemin ve Jeno kendini tutamayıp sessiz sessiz ağlamaya başlamış, Hyuck ve Renjun ise şok içinde bir süre Mark'ı izlemişlerdi.
"Ağlamayı kesin..." Mark arkadaşlarına gülümseyerek söylendiğinde daha çok canı yanmıştı herkesin. Şu an yüzündeki buruk gülümseme çok anlam içeriyordu aslında.
Mark kimsenin kendisi için ağlamasını istemiyordu. İnsanları üzmekten nefret ediyordu, o bunları görmemek ve yaşamamak için mücadele verirken karşısında onun için hıçkıra hıçkıra ağlayan insanlar ona hiç yardımcı olmuyorlardı.
Bir süre tedavi hakkında konuşulduktan sonra Hyuck kendini toplamış ve gülümseyerek "Tıbbın ne kadar geliştiğinin farkındasın değil mi? Atlatacaksın ve birlikte üniversite hayatının canına okuyacağız!" demişti.
Renjun bir elini Mark'ın omzuna koyup destek verircesine sıkmıştı. "Savaşacaksın değil mi Mark? Pes etmeyeceksin."
Herkes gözlerinin içine bakarken ne söyleyeceğini bilemedi o an. Kafasını sallarken arkadaşlarının tebessümlerini gördü tekrar.
Kimseden ayrılmak istemiyordu, sadece onlar için bile savaşmak istiyordu.
Mark yaşamak için savaşacaktı.
Ama bir yandan da deliler gibi korkuyordu. Unutmaktan korkuyordu en çok. Şu an yaşadığı şeyler ileride anı olarak kalacaktı.
Ve Mark bir gün dönüp baktığında, o anıları hatırlamayacağından ölesiye korkuyordu.
Tümörünün anılarını alıp götürme ihtimalinden nefret ediyordu.
回忆
[yalanların insanları mutlu etmek için söylendiğini sanardım hep, peki neden canım bu kadar fazla yanıyor?]
ŞİMDİ OKUDUĞUN
blasé
Fiksi PenggemarMark Lee her an ölüm korkusunu hissetmekten, artık ölümü beklemekten bıkmıştı. mark lee fanfiction [completed] angst au¡ • book cover by @_moonnlightt_ © laviniabel | 2021 all rights reserved