ü ç

1.5K 176 404
                                    

"afiyet olsun abi."

yamaguchi, kageyama'nın karşısındaki sandalyeyi çekip otururken garip bir gülümseme ile kageyama'ya selam verdi. siyah saçlı oğlan ise ondan yalnızca bir yaş küçük olanın ona hala neden abi diye hitap ettiğini çözemiyordu.

"ne konuşmak istersin?" kageyama'nın üç kelimesi bile tüylerini diken diken ederken yamaguchi terleyen ellerini pantolonuna sildi ve yutkundu. iletişim kurmakta oldu olası hep zorluk çekmişti ama karşısındaki öğrencinin yaydığı baskı onu daha da geriyordu, belki de sadece evham yapıyordu.

"benim bir arkadaşım var da o da sayısalcı işte... ama kimya yapamıyor yani, kimyagerlik çok istiyor ama kimyayı pek anlamıyor. abi yani anladın mı kötü kimyası bok- affedersin abi yani çok kötü kalıyor devamlı ama valla çok zeki abi yani demeye çalıştığım şey ders verebilir misin, abi?"

kageyama, elinde tuttuğu çatal ve hafif aralanmış ağzıyla karşısında hızlı hızlı konuşan çocuğa baktı ve bir kaşını havalandırdı. "yavaş konuşsana amına koyayım, hiçbir şey anlamadım."

kageyama'nın küfrü, yamaguchi'yi daha da strese sokmuştu. "abi... benim bir arkadaşım var. ders verebilir misin diyecektim."

kageyama, elindeki çatalı tepsisine bıraktı, bir avucunu çenesinin altına dayadı ve düşünüyormuş gibi bir surat ifadesine büründü. aradan bir iki dakika geçti belki ama bu yeşil dağınık saçlı oğlana iki saatmiş gibi geldi.

"olabilir, çarşamba akşamları boşluğum var. hangi sınıfta arkadaşın, tanıyorumdur belki."

eyvah. eyvah ki ne eyvah. yamaguchi, terleyen ellerini bir kez daha pantolonuna sürttü ve mırıldandı. "abi o anadoluda."

"anlamadım?" duymadığı belli olan kageyama, biraz öne doğru eğildi. yamaguchi tekrar mırıldandı. "anadolu."

"lan, anlamıyorum." yamaguchi, ajda pekkan'ın üst dudağı kadar gerilmişti artık, göte giren şemsiye açılmaz, diye düşündü. "arkadaşım anadoluda okuyor."

şimdi ise masalarına sessizlik hakimdi. buraya kadar olduğunu biliyordu, kageyama çok ön yargılı bir insandı, anadoludakilerin notları yüksek olsa da küçük görüyordu onları, hinata'ya ders vermesi imkansızdı.

"ders çalışmayan bir öğrenci ile işim olmaz benim-"

"ÖYLE DEĞİL." yamaguchi, sesini yükselterek ayağa kalktı ve ellerini masaya koydu. "arkadaşım gerçekten zeki ve çalışıyor, sadece bazı sağlık problemleri var ve sınavda yapamadı. dediklerimi anlamadın ama diğer sayısal dersleri tam not, sadece kimya öğretmenleri çok kötü. kimyager olmak istiyor. lütfen..." ellerini çekti ve hızla eğildi. kafeteryadaki insanlar onlara bakıyorlardı ve bu her şeyi daha da utanç verici yapmıştı. "yalvarırım, arkadaşıma ders verin!"

kageyama, bir sınıf altındaki bu çocuğun kendisine ecel terleri döktürtürken yutkundu ve sandalyeden kalkıp kafasına vurdu. "kalk, kalk bize bakıyorlar."

yamaguchi, utanarak doğruldu ve yanağını kaşıdı. kageyama ise tekrar yerine oturdu ve derin bir nefes aldı. "niye kimyagerlik istiyor kendisi?"

"abi babası çok iyi bir kimyagerdi nobel ödülü falan aldı. çok kral adamdı, abi ama rahmetli oldu işte bizimki de kafaya koydu dedi ben kimyager olucam öyle işte abi."

kageyama, şaşkınlıkla ağzını araladı. "nobel mi aldı?"

gergin hissedince yalan söylemek. eğer rick riordan'ın da söylediği gibi insanların ölümcül hataları varsa pekala yamaguchi tadashi'ninki buydu ve bu sefer ağır sıçmıştı. ''aynen abi. ama adam tarihe karıştı yani... DEMEYE ÇALIŞTIĞIM ŞEY VEREBİLİR MİSİN?!''

chemistry | kagehinaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin