1. Gün

11 2 0
                                    

Günde dört saatlik okul maceramın bugünkü süresi de doldu. Bugün coğrafya, anatomi ve kuantum fiziği dersleri hakkında yükleme yapılmıştı zihnime. Şimdi tek yapmam gereken yüklenen bilgilerin kalıcı hafızama geçmesi için eve gidince tekrar etmekti. Zihin makinesi size sadece bilgileri yüklemeye yarıyordu. Unutmamak için tekrar etmek zorundaydık. Çünkü bu bilgiler sınav için gerekliydi. Her sabah girdiğimiz sınavlarda yeterince başarılı olamazsam olacakları düşünmek bile istemiyorum. Başarım belli bir puanın altında olursa daha düşük sınıf bir eğitim almam kaçınılmaz olurdu. Bu zengin ve ayrıcalıklı olma hayalimin de sonu demekti. Bu nedenle diğerlerinden daha fazla ve daha yoğun çalışmalıydım. Ayna karşısına geçerek vaktimi harcayamazdım. Birkaç arkadaşla buluşup eğlenmek gibi bir lüks söz konusu bile edilemezdi. Sabah kalkmalı, okula gitmeli, okuldan çıkıp oyalanmadan eve gitmeliydim. Yarım saat içerisinde yemeğimi yiyip yatma saatine kadar çalışmalıydım. Bazen bir robot gibi olduğumu düşünürdüm. Ama şu anda robot gibi yaşamak ileride fakir bir kukla olmaktan iyidir diyerek motive ediyorum kendimi. İleride mükemmel bir hayatım olacaktı. Bunun hayali bile yetiyordu bana.

Cebimden öğrenci kartımı çıkardım. Turnikeden gelecek olan onaylama sesinin sinir bozucu ama özgürlüğü anımsatan sesinin ardından sokağa adımımı atmış oldum. Tam köşeyi dönüm evin yoluna doğru hızlı ve emin bir adım atmıştım ki yerdeki şey beni yerime çiviledi. Sabah gördüğüm ağabeyin defteri önümde duruyordu. Etrafa bakındım. Acaba bu devlet tarafından düzenlenmiş bir test miydi? Alıp almayacağıma mı bakacaklardı? Şu andan sonra görmemiş gibi yanından geçip gitmek mümkün değildi. Eğer beni başından beri izlediler ise defteri gördüğümü çok belli etmiştim. Görmemiş gibi yapmak en yanlış hareket olur. Peki en doğru hamle ne olurdu? Yerden içine bile bakmadan kenarı kaldırabilirdim yada içine bakabilirim. Tabiki içine bakmak daha mantıklı olur. Belki ismi yazıyordur. Hatta belki daha iyisi. Eğer adresi yazıyorsa iyi bir vatandaş olarak defteri ona götürmem sınavı geçmemi sağlayabilirdi. Evet son kararım bu, içine bakmak. Büyük ihtimalle ilk sayfaya yazmıştır düşüncesiyle kapağı yavaşca araladım. Ancak yazan şey tahminimden çok farklıydı. "Elinde tuttuğunuz defter bir başkasına ait. Lütfen nerede bulduysanız oraya bırakın. Yerini değiştirmediğiniz takdirde oraya geri gelip defteri bulmam daha kolay olur. Ve sana bir tavsiye, eğer defteri satmayı planlıyorsan hiç uğraşma. Sizin dünyanızda bu kağıttan şey ve içinde yazanlar beş para etmez. Ama eğer satmak yerine bana geri getirmeyi planladıysan kendini mükemmel bir insan olarak görmene gerek yok. Kayıp eşyaları sahiplerine ulaştırmak seni kahraman yapmaz."
Okuduklarım bende şok etkisi yaratmıştı. Diğer sayfaları çok merak etmiştim. Ama bize her zaman merak kediyi öldürür derlerdi. Sırf bu nedenle başıma bir sey gelmesinden korkuyordum. En sonunda merak galip geldi. En ortalardan rastgele bir sayfa açtım. Sayfayı açmamla birlikte defteri bir ateş parçası misali yere fırlatmam bir oldu. Sayfalardaki yazılar başka bir dildeydi. Anayasa derslerinden hatırladığım kadarı ile yaşam tesisleri sınırları içerisinden resmi dilimizden başka bir dil kullanmak kesin geri dönüşü olmayan bir sürgün cezası ile sonlanırdı. Bu defteri buraya koyan devlet olamazdı. Koşmaya başladım. Olabildiğince çabuk oradan uzaklaşmam gerekliydi. Fakat aklıma gelen şey yere kapaklanmama neden oldu. Defterdeki yazıları gördüğümde yapmam gereken şey onu yetkililere bildirmekti. Ama ben bunun yerine oradan kaçmayı tercih etmiştim. Ya birisi beni deftere bakarken gördüyse. Benden sonra deftere bakıp yetkililere sorumlusu olarak benim adımı verirse mahvolurdum. Var gücümle az önce kaçtığım yere koşuyordum. Defter attığım gibi duruyordu. Başkana şükürler olsun(başkan tesislerin kurucusu olduğu icin bizler için yaratıcımız kadar değerlidir) kimse deftere dokunmamıştı. Hiçbir şey düşünmeden defteri montumun içine sakladım. Okula gelirken çanta kullanmadığımız için defteri saklayacak başka bir yerim yoktu. Şimdi eve gitmeliydim. Annem ve babam iki saatten erken eve gelmeyecekleri için endişelenmem gereken bir şey yok diye düşünmeme rağmen bir taraftan da ben bu defterle ne yapacağım diye içim içimi kemiriyordu. Sahiden şimdi ben bu defterle ne yapacaktım?

_ _././._./_._././_._/._.././._./..
_.../.._/._../_ _/._/._../../.../../_./

Eve girdim. Odama girdim. Kapıyı kitlemeli miyim? Hayır kilitlersem annem geldiğinde şüphelenebilir. Acaba defterin içindeki yazıyı deşifre etmeli miyim? Eğer önemli şeyler değilse yakarım yada yetkililere teslim ederim. Peki içinde önemli şeyler yazıyorsa ne yapmalıyım? Kesinlikle asıl o zaman yakmam gerekir. Okunabilecek en küçük bir harf bile kalmamalı. Ama defteri deşifre etmek için cam küreyi kullanmak çok tehlikeli olur. Yasadışı bir şey yapmış olmak istemiyorum. Buldum! Kütüphane sitesine girip eski yazıtları deşifre etmek için kullanılan web sitesi üzerinden defterin sırrını çözebilirim. Umarım işe yarar. Eğer yaramaz ise ne yapmam gerektiği hakkında en ufak bir fikrim bile yok...

Bölüm 1, sayfa 3

BİR DELİ'NİN NOT DEFTERİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin