eight

45 8 11
                                    

Hyun-woo elindeki papatya buketini anıtın yanındaki taştan vazoya yerleştirdi. Bağdaş kurup yere oturdu, dışa bir nefes verip karşısında bulunan annesinin fotoğrafına sessizce baktı. Buraya her geldiğinde ne söylemesi gerektiğini bilmeden saatlerce oturur sonra da giderdi. Omuzunda hissettiği baskı ile kafasını kaldırdı gelen Hoseok'du buruk bir tebessüm sundu oturan arkadaşına.

-Hadi gidelim Hyun-woo.

Hyun-woo kafasını sallayıp arkadaşından destek alarak ayağa kalktı.

-Minhyuk ve Jooheon nerde?

-Diğerleriyle dışardalar bizi bekliyorlar.

Hyun-woo tekrar kafasını sallayıp Hoseok'un peşinden ilerledi. Diğerlerinin yanına geldiklerinde kızarmış gözleriyle oturan bir Jooheon ve onu neşelendirmeye çalışan bir Changkyun vardı. Minhyuk da başını Kihyun'un omuzuna koymuş düşünceli şekilde önüne bakıyordu. Hyun-woo güçlü gözükmek için yüzüne yerleştirdiği gülümseme ile Minhyuk'un omzuna hafif bir yumruk attı. Minhyuk yalancı bir ifadeyle omuzunu ovaladı.

-Ahh! İmdaat şiddet uyguluyolarr.

Hepsi Minhyuk'un komik tavırlarına gülümsemişlerdi Hoseok ellerini cebine yerleştirip gülüşen arkadaşlarına baktı.

-Hadi bir şeyler yiyelim acıktım ben.

Minhyuk omuz silkip kolunu Kihyun'un omuzuna attı.

-Sen ısmarlıyosan neden olmasın.

Hoseok gülerek kafa salladı.

-Tamam tamam bendensiniz.

Hepsi memnun olmuş şekilde kafa sallamış keyifle yürümeye başlamışlardı. Kihyun Hyun-woo ya dönmüştü.

-Hyungwon'a da haber verelim. Sen söylersen gelir.

Diğerleri de kihyun'u onaylamıştı. Hyun-woo ilerlerken cebindeki telefonu çıkartıp Hyungwon'un isminin üzerine bastı ancak açan olmamıştı birkaç kez daha denemiş yine başarılı olmamıştı. Jooheon elini telefonun üzerine koyup tebessüm etti.

-Büyük ihtimalle Bayan Chae'nin yanındadır. Bırakalım rahat etsin.

Minhyuk elleri cebinde başını yere eğdi.
Hyungwon için işlerin daha zor olduğunu biliyordu. Onların ailesi daha küçükken öldüğü için zamanla acısı hafifliyordu ancak Hyungwon için öyle değildi. Annesi karşısında erirken onunda ruhu eriyordu. Hyungwon'un içten güldüğünü veya ağladığını görmeyeli o kadar uzun zaman olmuştu ki, başlarda onun için çok çabalamışlardı ancak sonunda kendi haline bırakmışlardı yine de her zaman yanında olmaktan vazgeçmemişlerdi.

Hyungwon Bayan Chae'nin yanına gelmiş 9 yıl önce Bay Chae'nin odanın köşesine koydurttuğu piyanoda annesinin en sevdiği parçaları çalıyordu. Parça bitmiş son notaya da bastıktan sonra parmaklarını piyanodan çekmişti. Yavaşca oturduğu yerden kalkıp çantasının içinden bu ay katıldığı yarışmadan kazandığı ödülü çıkartıp diğerlerinin yanına koydu. Annesinin yatağının yanındaki sandalyeye oturup Bayan Chae'nin güçsüz ellerini ellerinin arasına aldı. Çok şey anlatmak istiyordu annesine ama anlatamıyordu. Eskiden her gün annesinin yanına gelirken Bay Chae'nin yasaklamasıyla ayda sadece iki ya da üç kez gelebiliyordu. Odaya giren hemşire ile kapıya dönmüştü genç çocuk.

-Ziyaret saatiniz bitti efendim.

Hyungwon kafasını sallayıp acıyla tebessüm ederek bakmıştı annesine. Kalın dudaklarını annesinin ellerine bastırmış çantasını da alıp odadan ayrılmış babasının odasına doğru ilerlemişti. Odanın önüne geldiğinde kapı aralık kalmış babası birisiyle konuşuyordu. Konuşulanlar Hyungwon'un dikkatini çekmişti kulağını kapıya dayayıp konuşulanları dinliyordu. Babasının konuştuğu kişi Bay Lee'ydi.

Secret   [Monsta X]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin