Nine

44 9 17
                                    

Teneffüs zili çalmış sıkıcı geçen Matematik dersi sonunda bitmişti. Jooheon derin bir Ohh çekip arkasına yaslanmıştı. Sırtında hissettiği dürtü ile arkasında oturan Hyungwon'a döndü Hyungwon önceden yazdığı not defterindeki yazıyı arkadaşına gösterdi

"Biraz uykusuzum revire gidicem."

Jooheon kafasını salladı.

-İyi olduğuna emin misin? İstersen seninle gelebilirim.

Hyungwon tebessüm edip iyi olduğunu belli edecek şekilde kafasını salladı ardından ayaklanıp sınıftan çıktı. Jooheon'da yanaklarını şişirip sınıfa göz gezdirdi. Şımarık kızlar, kendi halinde takılanlar, test çözenler sıkıntıyla bir nefes verip sınıftan çıkıp iki sınıf ileride olan Changkyun'un sınıfına gitmeye karar verdi. Sınıftan içeri girip sırasına
kafasını yaslamış uyuklayan Changkyun'un yanına gitti. Ensesine hafifçe vurup uyanmasını sağladı. Changkyun sinirle uyanıp sandalyesinde sertçe kalkmıştı. Arkasına dönmüş dudaklarını aralamış bağıracakken burnunun dibindeki jooheon ile şaşkınca gözlerimi büyültüp geri çekilmişti elini saçına daldırıp karıştırdı.

-H-Hyung ne zaman geldin. Ben sen olduğunu anlamadım. Neden gelmiştin?

Jooheon gözleri kısılacak şekilde gülümsemiş karşısında utançtan kızaran çocuğun omzuna dokunmuştu.

-Sınıfta sıkıldım ben de yanına geleyim dedim.

-Anladım. Hyungwon hyung nerde?

-Revire gitti.

-Neden? Nesi var? Sen neden gitmedin?

-Ah, Changkyun sakin ol. Sadece uykusuzmuş. Resmen yanına geldiğime pişman ettin beni gidiyorum ben.

Jooheon suratını asıp kapıya yönelirken Changkyun büyüğünün elini tutmuştu.

-Tamam yahu özür dilerim. Hadi bahçeye çıkalım.

Jooheon keyifle tuttuğu eli sıkılaştırıp sınıftan çıktı. Kolidorda ilerlerken bazılarının hayran, bazılarının ise iğreltili bakışlarına maruz kalıyolardı ancak pek de umurlarında değildi. İkili bahçeye çıkmış her zamanki ağacın altına oturup tıpkı küçükken yaptıkları gibi gökyüzünü seyretmeye başladılar. Changkyun bulutlara bakıp komik şekiller verirken Jooheon Changkyun'u seyrediyordu. Changkyun gözlerini bulutlardan çekip kendisini seyreden jooheon'a döndü. İkili birbirlerinin yüzlerini hafızalarında kazımak ister gibi incelerken kalpleri hızla atıyordu. Changkyun gözlerini kırpıştırıp yutkunmuş jooheon'un bakışlarını küçüğünün yukarı aşşağı inen Adem elmasına kaymıştı. İkilinin anlamlı bakışlarını ne yazık ki zil bölmüştü. Changkyun kendisine gelmiş hızla yattığı yerden kalkmıştı kızaran yanaklarını gizlmek için jooheon'a bakmadan konuşmuş ardından koşarak okula girmişti.

-Ben gideyim hyung geç kalmayın.

Jooheon hızla ayrılan küçüğün arkasından bakakalmıştı.

-Has*ktir bu neydi şimdi.

Jooheon ensesini kaşımış ardından ayaklanıp sınıfına ilerlemeye başladı.

Hyungwon revire gelmiş boş yataklardan bir tanesine uzanmıştı. Günlerdir gözüne  uyku girmemiş aklındaki düşünceler beynini kemirmişti adeta. Uyuma umuduyla geldiği revir de fazlasıyla sesliydi, üzerindeki çarşafı tamamen kafasına kadar örtüp gözlerini sıkıca kapattı. Birkaç dakika sonra perdenin arkasında konuşanların sesi ile yerinden doğruldu.

-Chankyun ve Jooheon çıkıyor mu?

-Bilmiyorum ancak yakınlıkları mide bulandırıyo.

Yanındaki çocuk alayla kahkaha attı.

Secret   [Monsta X]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin