"biraz sakin olmayı dene aşkım."
soobin, sevgilisinin stresten neredeyse titreyen ellerini kavradı ve sıktı. buna rağmen kai gergin görünüyordu. "ilk defa bir sevgilimin ailesiyle tanışıyorum, sen de beni anlasana biraz."
bu stres normal bir stres değildi, yüzü bile bembeyaz kesilmişti. soobin onu göğsüne çekip sarıldı ve kulağına fısıldadı. "neden korkuyorsun?"
kıvırcık saçlının gözlerinden tereddüt ettiği anlaşılıyordu. hem onu rahatlatmak, hem de mayıştırmak için üzerindeki ince gömleğin üzerinden sırtını okşamaya başladı. birkaç saniye sonra kai'ın başı omzuna düşmüş, kasılan bedeni de biraz gevşemişti.
"ailen ya beni sevmezse? ayrılmamızı istemelerinden korkuyorum." sesi tıpkı bir bebek gibiydi. o kadar sevimliydi ki soobin onu göğsüne saklamak ve sonsuza kadar orada sevmek istemişti. eğer ailesi kai'ı sevmezse, ki buna pek de ihtimal vermiyordu, soobin onların fikirlerini önemsemezdi. sevgili olan onlardı, bu zamana kadar ailesi yüzünden pek çok şeyi yaşayamamışken bir yenisini eklemeyi düşünmüyordu.
"emin ol seveceklerdir, hem lia'nın seni ne kadar şirin bulduğunu unuttun mu? ve ailem seninle olmamı istemese bile seni bırakmam. sen benim en değerlimsin kai."
bu konuşma yoğun ortamı biraz olsun yumuşatmıştı. küçük olanın yüzüne renk gelmişti, soobin onun pembe dudaklarına ufak bir öpücük kondurdu ve el ele odadan çıktılar.
salonda oturan beomgyu soobin'e gözleriyle mutfağa gelmesini işaret etti. uzun olan onaylar anlamda başını salladı ve kai'a arabasının anahtarını verdi. onu almaya gelmişti ama rahatlatmak için uğraşırken vaktin nasıl geçtiğini anlamamıştı.
mutfağa beomgyu'nun arkasından girdi. beomgyu ona bir bardak su uzattı ve kalçasını tezgaha yasladı. "soobin, ailen kai'ı üzecek bir şey söylemez değil mi? o çok hassastır, lütfen kalbini kırmasınlar."
kai'ın ne kadar doğru bir ev arkadaşı seçimi yaptığını görünce duygulansa da hemen cevapladı sarışını. "kimsenin onu incitmesine izin vermeyeceğim."
beomgyu'nun rahatlayan ifadesi onu da rahatlattı. arkadaşıyla vedalaşıp arabada heyecanla oturan sevgilisinin yanına indi. her şeyin iyi olacağına inanıyordu.
---
"soobin de çok düzenli bir insandır, benziyormuşsunuz bak." soobin'in annesi bayan choi neşeyle oğlunun küçükken yaptığı haylazlıkları anlatıp gülüyordu. soobin birkaç kez annesini susturmak istese de kadın onu hiç umursamadan konuşmaya devam etmişti. kai ona minnettardı, ona buz gibi gözlerle bakan bay choi'ye nazaran bayan choi gayet sıcakkanlı yaklaşmıştı.
lia annesinin yanından kalktı ve mutfağa giderken güven vermek adına kai'ın omzunu hafifçe sıktı. işe yaramıştı ki kai mutlu gözlerini soobin'in güzel gözleriyle birleştirdi.
"soobin, kai. gelin masayı kuralım." mutfaktan gelen emirle ayaklandılar. bayan choi, "kai sen kalkma ben hallederim canım." dese bile kibarca güzel kadını reddetmişti. kaçarcasına mutfağa gelmesinin sebebi kesinlikle bay choi'ydi. küçük gözlerini iyice kısarak ona dikiyor ve dikkatle her hareketini inceliyordu. buna anlam verememişti.
soobin'in onu yanağından öpüp tabakları içeri taşımasıyla kıkırdadı ancak lia'yı görünce kızarık yanaklarıyla sessiz olmaya çalıştı. lia buna karşılık gülümsemişti. "benden çekinmenize gerek yok canım, başından beri olmasa da uzun zamandır biliyorum ilişkinizi. soobin'in seni ne kadar çok sevdiğini de biliyorum. annem de seni çok sevdi zaten, merak etme o babamı ikna eder."
bu uzun konuşma o gün kai'ı rahatlatan en mühim konuşmaydı. içi sıcacık olurken ailesi gittikten sonra soobin'i kocaman öpmeyi aklına not etti.
soobin'in kaçamak elleyişleri ve öpüşleri ardından masa nihayet donatılmıştı. iki kardeşin ellerinin lezzetli olduğu sırf şu manzaradan bile anlaşılırdı.
herkes yerlerine geçti. kai ve soobin bir tarafa, choi çifti ve kızları bir tarafa oturmuştu. soobin küçüğün rahat edemeyeceğini düşündüğü için bilerek babasının karşısına oturmuştu. aslında babasından böyle düşmanca bir tutum beklemiyordu. çoğu konuda katı kuralları olsa da bugüne kadar lia'nın sevgililerini hiç kötülüğü dokunmamıştı.
çorbaların bitip asıl yemeğe geçildiği sırada bay choi nihayet kai'a yönelik konuştu. "oğlum." kai bir an için şaşkınlıktan elindeki çatalı düşüreceğini sansa da hemen toparlandı ve çatalı sakince masaya bırakıp gülümsedi. "buyrun efendim?"
bay choi gözlerini mümkünmüş gibi daha da kıstı ve otoriter sesiyle sordu. "senin david huening ile bir bağın var mı acaba?"
ucu açık olan soruya karşın artık ne olacaksa olsun dedi kai. "evet efendim, onun oğluyum."
ilginç bir şekilde, bay choi'nin yüzünde kocaman bir gülümseme oluştu. "o benim üniversiteden arkadaşımdır. kusura bakma geldiğinden beri sana bakıyorum ama yüzün çok tanıdık geldi. babanı çok severim, çalışkan adamdır..."
bay choi hararetle eski arkadaşından bahsederken kai nihayet derin bir nefes aldı. açıkça rahatladığı sırada masanın altından elinin tutulduğunu hissetti. yana baktığında soobin'in ona gülümseyerek baktığını görünce o da gülümsedi, ardından ellerini sıkıca kavradı.
yanlış atılan bir mesaj yüzünden başlayan ilişkileri, ikisinin de kalbini sevgiyle ısıtan bir aşka dönüşmüştü ve onlar bundan oldukça memnundu.
---
final
umarım hikayemi beğenmişsinizdir, şahsi olarak en sevdiğim hikayelerimden biriydi.
karakterlerde sevdiğiniz ya da sevmediğiniz bir özellik var mıydı onu çok merak ediyorum.
keyifli okumalar, başka kurgularda görüşmek üzere <3

ŞİMDİ OKUDUĞUN
send nude, sookai ✓
Фанфикsoobin: nude istedin, attım texting + düzyazı ©rozeixs | 23.02.2021 - 04.05.2021