Üçüncü bölüm

8 1 4
                                    




Günler birbirini takip ederken okulda Tristin'i gözlemeye ve Fransızca kurslarını kaçırmamaya dikkat ediyorum. Bu arada annemle yaptığımız bir konuşma sonucunda sahildeki dondurmacıda işe girme kararı alıyorum. Çalışanlardan birisi üniversitedeki yoğunluğu nedeniyle işi bırakmak zorunda kalmış. Böylece yaz tatilinde annemle Avrupa'yı gezme planım için biraz para biriktirebilirim.

Küçük dondurmacıda benim dışımda iki çalışan daha var ve birkaç günde yapmam gereken her şeyi öğreniyorum. Salı, perşembe, cumartesi ve pazar günleri çalışıyorum ve saat başına 8 pound alıyorum. Haftada 24 saat çalışıyorum yani haftalık maaşım 192 pound ediyor. Bu para motivasyonum oluyor ve sonraki iki hafta yorgunlukla ve rutinlerle geçip gidiyor.

Ancak pazartesi günü Fransızca kursunda garip bir şey oluyor. Gabrielle dersi bitirip gereksiz neşesiyle bize veda ederken Jesse, şu siyaha takmış oğlan, yanıma geliyor.

''Selam.''

Duraksadığımı görse de cevap vermemi bekliyor. ''Selam.'' diyorum ama sesim uzun süredir konuşmadığım için kısık çıkıyor.

''Duraklara doğru yürüyeceksen sana eşlik edebilir miyim diye sormak istiyordum.''

''Evet ama çembere doğru gidiyorum. Yukarı değil.'' Defterimi bana getirdiğinde yukarı tarafa gittiğini görmüştüm.

''Ben de çembere gitmek istiyorum zaten.'' Gülümsüyor. Gözleri kısıldığında sevimli birine dönüşüyor. Ben de kafamı sallayarak masanın üstündeki eşyalarımı çantama sokuyorum ve birlikte sınıftan çıkıyoruz. Kapıdan geçerken benim önden geçmeme müsaade ediyor ve binadan dışarı çıkana kadar hiç konuşmuyor. Hava geçen haftalardan daha sıcak değil ama yerde hiç buz yok. Yine de dikkat ederek yürüyorum. Çembere kadar birkaç dakikamız olduğu için aramızdaki sessizlik garip bir hal almaya başlıyor. Sonunda o konuşuyor. ''Tokanı sevdim.''

Bunu beklemediğimden biraz şaşırıyorum ve elim saçıma gidiyor. Saçımda büyük siyah bir kelebek tokası var. ''Saçını bozdun.'' diyor ve önüme geçip duruyor. Ona çarpmamak için durduğumda elini saçıma uzatıyor. Ancak ani hareketi yüzünden irkilerek bir adım geri gidiyorum. Bana kırılmış gibi bakıyor. ''Teşekkürler.'' diyorum. ''İltifatın için teşekkürler ama saçımı kendim düzeltebilirim.'' Omuzlarını silkiyor ama yüzündeki ifade aynı kalıyor. Sonunda bana arkasını dönerek yürümeye devam ediyor, ben de onu takip ediyorum. Birkaç adım ilerlediğimizde bana doğru bir bakış atıyor. ''Özür dilerim. Bir an düşünmeden hareket ettim.'' Artık yan yana yürüyoruz. '' Sorun değil.'' diyorum. Aslında ikimizin de yanlış yaptığı bir şey yok ama yine de onun kim olduğunu bilmeden bana yaklaşmasını istemiyorum.

Duraklara gelene kadar ikimiz de tek kelime etmiyoruz. Sonunda ikimiz farklı duraklara giderken bana el sallıyor. ''Görüşürüz Ophelia, umarım kabalığımı affedersin.'' Ben ise yalnızca ''Görüşürüz.'' diye mırıldanabiliyorum.

Otobüsü beklerken ve hatta eve giderken aklımda Jesse var. Kendisini düşündüğümde aklımdan bir tek kelime geçiyor: garip.

Annemle birlikte akşam yemeği için Castlepoint'e gidiyoruz. Nando's'ta akşam yemeği yiyoruz ve sonraki iki saati alışveriş merkezinde dolaşarak geçiriyoruz. Annem eve yeni bir kahve makinesi ve kendine bir mont alıyor, ben ise kendime yeni çizmeler alıyorum. Annem deri çizmelere bayılıyor ancak Ciara'nın bunlardan nefret edeceğimden adım kadar eminim. Eve gitmeden önce mutfak alışverişini de yapıyoruz ve arabayla biraz dolaşıyoruz. Annemle aylık kız kıza geçirmemiz gereken zamanı böyle doldurmuş oluyoruz.

Gece on biri geçerken nihayet eve geliyoruz. Annem odasına çekilirken ben de aldıklarımızı mutfağa yerleştiriyorum. Uykum olmadığı için duş alıyorum ve saçlarımı örerek Instagram'da zaman harcıyorum. Tristin'in hesabına giriyorum ama hesabı zaten bildiğim gibi kapalı. Takip etme butonu ile parmağımın arasında yalnızca milimetreler var ama yine de bir şey yapmıyorum. Parmağımı sağa doğru kaydırarak Tristin'in hesabından çıkıyorum. Kendisinin bu saatte uyuduğundan emin olduğum halde çizmelerimin fotoğrafını çekip Ciara'ya atıyorum. Sonunda yapacak daha iyi bir şey bulamadığımda ışığı kapatıp yatağıma uzanıyorum. Nemli saçlarım beni rahatsız etse de kurutmak için bir şey yapmak istemiyorum ve sağıma dönüyorum.

NAIVEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin