En derin düşüncelerin ardından dağılan kafam ile birlikte dikkatimi dağıtan noktaya odaklandım. Yine bir girişim içerisindeydiler. Fakat ben bu karanlığa ve soyutluğa alışmışken yapamazdım ki. Bilmem ne kadardır gerçek dünyadan soyutlamıştım kendimi. Sadece elimdeki bilgisayarla birlikte uzun bir süredir buradaydım. Yapabilecek daha iyi bir şeyim yoktu. Çıkmak aklıma bile gelmiyordu. Çıkarsam gerçeklikle yüz yüze gelecektim. Acıyı tadacaktım. Korkak gibi kaçmak mı denirdi buna bilemem ama yalnızlığı ve karanlığı tercih etmiştim her zaman. Sinirle yerimden doğruldum.
"Kızım Slywia haydi bebeğim. Bak ne kadar zaman oldu artık unutmalısın herşeyi. Böyle bir yere varamazsın. Çık dışarı biz birlikte bir çözüm üretelim sorununa olmaz mı?"
Hah. Çözüm müş müş. Sadece yalnız bıraksanız belki herşey hallolacak. Ama siz sadece kendinizi ve itibarınızı düşüyorsunuz da ondan. Kapıya sertçe bir tekme indirdim.
"Def olun gidin buradan pislikler. Sizden iğreniyorum. Yeter artık yeter. Rahat bırakın beni. Kendi saçma salak hayatınıza devam edin tamam mı ?!!"
***
^3 yıl önce^
"Bu ne demek oluyor Matt?"
Kafamda filler sevişiyor gibi hissediyordum. Ne düşüneceğimi tamamen unutmuş ve tüm hislerimi ameliyat ile aldırmışım gibi idim. Göz yaşlarım sınırlarını zorluyordu. Patlamaya hazır bir volkan gibi tıpkı. O an hiç tatmadığım bir duyguyu tattım. Ama hiç bir zaman tatmak istemeyeceğim bir duyguydu. Aldatılmak..
En yakın arkadaşım ile sevdiğim papatya kokulu adamı yatakta görmek sadece bir anlığına beynimin ve kalbimin error vermesine neden oldu. Tüm söyleyeceğim kelimeler teker teker boğazımdan aşağı geri kaymıştı. Tüm hücrelerim ne kadar bölünebilirse o kadar parçaya bölünmüştü. Kalbim milyarlarca parçaya ayrılıp etime batıyordu. Etimi yırtıp geçen parçalar hızla yere çarpıp tok bir ses çıkarıyordu sanki.
"Hiçbirşey açıklamayacağım, herşey gördüğün gibi."
İşte parçalar teker teker toplanıp ruhumu parçalamaya başlamışlardı bu sefer. Bu kadar sakin söylediği her bir harfin sivri ucu göz irislerimi oyarak beynime ulaşıyordu. Beynim idrak etmeyi reddediyordu. Her bir haf bu sefer beynimi delip geçiyordu.
O an ilk kez soyutlanmış hissediyordum. Öyle bir acı saplanmıştı ki ruhuma yere yığılmak üzereydim. Gözlerimdeki yaşlar akmayı değil göz pınarlarıma saplanmayı tercih etmişlerdi. Elimdeki telefon son hızla yere çarpıp parçalanırken ne kadar benzediğimi düşündüm. O anda paramparça olmuştu. Aynı benim gibi.
Tek kelime çıkamadı ağızımdan. Yapmadım. Bu nedenle kendimi aciz hissetmiştim. Uzun zamandır hissetmediğim acizliği bütün hücrelerime kadar hissetmiştim.
Matthew ile ilk tanıştığımız günden beri bu şekilde hissetmemiştim. O bana değerli olduğumu hissettirmişti. Fakat kendim kaşınmıştım. Bir erkeğe hiçbir zaman güvenilmemesine inanan bir kadınken bir adama güvenmiştim. Çok saçma bir ironi oluşmuştu beynimin içinde.
Kalbimin nasıl attığını hala merak ediyordum. O gözlerindeki soğuk bakış beynimi delip geçmişti ve yanındaki şıllık bana alay eder gibi bakıyordu. Bana o an nasıl baktığını kafama kazımak istercesine bakıyordum ona. Ne zaman bu duygu yerine sevgiyi getirecek olsa bu bakışları hatırlayayım diye. Hafızama kazımak istercesine baktım sevdiğim adama.
***
Yine o gözler geldi aklıma. Nefret , iğrenti ve alay dolu o gözler
düne kadar bana aşkla bakıyordu halbuki.
Ve bana unutmamı söylüyordunuz değil mi siz. Anlamanızı beklemezdim zaten. Ergenlik dönemini çoktan geçtim sayın ev ahalisi. Sadece bir süre yalnız kalmak istiyorum. Belki bir yıl, belki üç-beş yıl. Çok güzel olurdu. Karanlık odada ne olduğunu bile bilmediğim bir şeyi tekmeledim. Tok bir ses çıkararak duvara çarptı. O kadar karanlık ve o kadar karışıktı ki oda. Kapıyı bulduğuma bile emin olamıyordum.
Evet benim meşhur arkadaşlarımdan biri ayağımı kesmiş bulunuyordu. Tam ayağımın altına saplanan jilete alayla baktım. Canımı yakabileceklerini düşünmeleri komiğime gidiyordu. Ben canımı kimse daha çok yakamazdı ki. Papatyalara bir daha elimi bile sürmedim Matthew. Yemin ederim. Bir kere bile koklamadım papatyaları. Dokunmadım, elime almadım, yapraklarını koparıp beni sevip sevmediğini sormadım.
Biliyordum çünkü. O gece açıklayıcı olmuştu bana bence. Ben kendi kendime acı çektiriyorum Matthew. Senin bıraktığın acıdan daha büyük bir acıyla kendime o acıyı unutturmaya çalışıyordum. Senin vücudumda bıraktığın o izleri jiletle kazımaya çalışıyorum Matt.
Ama maalesef. Ne bu acı yerini daha büyük bir acıya bırakacak, ne de izlerin vücudumdan geçecek.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
UÇUK PEMBE
Chick-LitBazı şeyler en derinden hissedilebilir. En büyük kırgınlıklar, kızgınlıklar... En büyük aşklar... En derinde bir kız daha ne kadar derine batabilir ? Bu hikaye duygularının en derinine ineceğiniz pembe saçlı genç kızın hikayesi. Bir kızın hayatını b...