³⁴

4.4K 568 80
                                        

"Benim suçum değil Hyunjin! Kumandayı elimden çeken sensin!" diye bağırdım sinirle kuzenime doğru. Felix'in yatağında oturuyor ve dört kişi oyun oynuyorduk. Kafamın biraz dağılması için sabaha karşı otobüse binmiş ve Soo Ah ile Busan'a gelmiştik.

O ikisi bir grup olmuşken, ben de Hyunjin ile bir grup olmuştum ama bu tamamen bir hataydı. Heyecanlandığı ve gerildiği için sürekli benim hareketlerime karışıyor, kumandayı benden alıp kendi oynuyordu.

Yine bir oyun kaybettiğimizde, sinirlenip ona çıkışmıştım. Diğer grup ise bir hayli mutlu bir şekilde abur cuburlardan yiyordu. Göz devirdim. En az benim kadar öfkeli olan kuzenim arkasına yaslandıktan sonra telefonunu eline alıp onunla ilgilenmeye başlamıştı.

İçeri giren Chan ile yataktan kalkıp koltuğa ilerledim. O da benim yanıma gelip oturmuştu. Bizden birkaç saat sonra gelmişti. Normalde Kore'ye daha geç döneceğinden dolayı biraz ani olmuştu ama bulduğu ilk uçakla gelmişti.

"Pekala bir sorum var. Büyükannemin sizi nişanlı sanmasına nasıl katlanıyorsunuz?" omuz silkti Soo Ah. Hala Hyunjin'e karşı soğuk yapıyordu. Bence yapmakta haklıydı. Süreklı kızı romantik öneriler için darlıyordu.

"Hasta olduğu için... İyileştiğinde öyle olmadığımızı bilecek." dedi arkadaşım. Hepimiz kapının çaldığını duyduğumuzda ayağa kalktı ve açmaya gittiğini söyleyerek bizi erkek erkeğe bıraktı.

Chan, bu yalnızlıktan faydalanarak biraz dikleşti. Daha sonra Felix'e yönelerek sırıttı. Kuzenim ona bir süre baktı. İmalı bakışlarını anlamaya çalışıyordu ama başarılı değildi.

Ben de onun gibiydim. Kaş göz hareketlerini normalde olsa anlardık ama şimdi bir hayli farklıydı. Pes ederek göz devirdi. "Ondan hoşlanıyorsun değil mi?" duyduğu şeyle gözleri irileşti. Başını hızlıca iki yana salladı. Dudaklarını ıslatıp öyle olmadığını söyledi.

Açıkçası en büyük kuzenim dedikten sonra ben de bir saniye için şüphelenmiştim ama bu zaman kadar hiç gözüme batmamıştı. Felix arkadaşımı sevse bunu bilirdim.

Hyunjin vücudunu ondan tarafa döndürerek, merakla sordu. "Buna emin misin? Bana neden söylemedin?"

"Saçmalamayın o sadece arkadaşım. İyice kafayı yediniz." oyun kumandasını kullanıp kendi için yeni bir oyun açtı. Tek başına zaman geçirmeye başlamıştı. Telefonuma ard arda gelen bildirimlerle cebimden cihazı çıkarmış ve ekrana göz atmıştım.

Minho'dan durmadan mesajlar geliyordu. Derin bir nefes aldım. Şu an ne onunla konuşmak ne de mesajlarını okumak istiyordum. Bu yüzden sessize alıp masanın üzerine koydum. Chan, yüzümün düştüğünü fark etmiş ve bana destek olurcasına elini omzuma koymuştu.

Geldiğimde onlara her şeyi anlatmıştım. Benim de düşündüğüm gibi biraz ara vermem gerektiğini önermişlerdi. Annemle babama da sadece büyükannemi merak ettiğim için geldiğimi söylemiştim. Birkaç gün sonra onlar da burada olacaktı.

"Hyunjin!" aşağıdan Soo Ah'ın sesi duyulduğunda sevgili kuzenim oflayarak ayağa kalktı. İkisi konuşmadıkları için onu iş yaptırmak için aradığını falan sandı. Oyalanmaya çalıştı. Fakat bir süre sonra birim yanımıza geldiğinde yüzündeki gerginle mutsuz karışımı ifade hepimizin şaşırmasına sebep olmuştu.

"Biraz daha aşağı inmezsen Bayan Han sevgilini öldürecek." o hızlıca aşağı koşarken, ben de neler yaşandığını sordum. Gerçekten memnuniyetsiz bir suratla Felix'in yanına, yatağa oturdu.

"Manitası geldi. Kendini tanıtınca da büyükannen deliye döndü. Yok işe o nişanlı falan..." gülmemek için kendimi zor tuttuğumu anlamış ve ölümcül bakışlarını bana sunmuştu. Elimle özür dilediğimi belirten bir hareket yaptıktan sonra koridora çıktım.

arcane ✧ minsungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin