"Evet millet ! Toplanın bakalım"
Evet Profesör Dumbledore ders programında pazartesi günün ki ilk dersini karanlık sanatlara karşı savunma dersi yapmıştı. Burdan kendisine hürmetler dilerim. Sağolun profesör.
Jimin bu derste aşırı iyiydi hatta çoğu zaman Saxa ve Markı bile geçebiliyodu bu derste. Bu yüzden Profosor Lupinin gözdesiydi.
"Bugünki dersimizde böcürtülerle başa çıkmayı denicez. Böcürtünün neye benzediğini bilen var mı aranızda peki. "
Saxa hemen kolunu gözüme sokarak elini kaldırmıştı. Onunla birlikte Mark'da kaldırınca Tae ile milli görevimiz olarak gözlerinin içine tehlikeli olduğunu düşündüğümüz bakışları atıyoduk. Biz ona bakınca Yoongi de bize sert bakışlarını atmıştı ve işte tam o anda Taeyi kaybetmiştik.
İki grup arasındaki gerginlikten dolayı çok sevdiğim Profesör Lupin kendim seçicem diyip beni seçmişti. Sağolun Profesör. Bugün iki profesör de beni çok seviyo.
"Immm şeye benziyolardır. Şeye işte ya..."
İşte o an duyuldu güzeller güzeli sarışınımın sesi. Kurtarmıştı bugün yine beni.
"Tam olarak neye benzedikleri kesin değildir. İnsanın en korktuğu şekle bürünürler. Bazen ufak bi kediye , bazense kocaman bi ejderhaya. "
Ne güzeldi o kadifemsi sesi öyle. Saatlerce dinleyebilirdim onu. Ne de güzel kurtarmıştı beni. Ah be sevdiceğim. Sen böyle davranırsan ben senden nasıl ayrı kalabilirim.
"Çok iyi Jimin. Slytherine 10 puan"
Yandan bi sırıtışla Yoonginin omzuna attığı koluna biraz daha sığındı ve asasının işlemeleri ile oynamaya başladı. Siyahtı onun asası. Benimki gibi kahverengi değildi onunki. Mat siyahtı. Asası bile onun gibi asildi.
"Pekala , Jimin denemek ister misin peki "
Kafasını kaldırdı hemen. Sanki görmemesi gereken bir şeyi görmüş gibi gözleri kocaman açıldı. Yanındaki Yoongi'ye baktı. Ardından kafasını yana sallayarak çok keskin bir biçimde reddetti.
"Hadi Jimin korkuların ile yüzleşmen lazım. Hem bir şey olursa arkadaşların ve ben burdayım."
Terliyordu. Alnında oluşan küçük su damlacıklarını görebiliyodum. Aynı zamanda elleri titriyodu. Mark ve Yoongi ona destek vermek için elleri ile dirsek üstlerini okşuyolardü.
Profesör eli ile Jiminin elini tuttuğunda sert bir şekilde geri çekti elini."Hayırın nesini anlamıyorsunuz" diyip kitabını alıp sınıftan çıktı. Ne yaptığımı bilmiyordum ama o çıkar çıkmaz bende çıktım sınıftan. Koşar adım bahçeye gidiyodu.
Tam köşeyi dönerken tuttum kolundan. Sinirle dolu gözleri ile baktı bana. Tabi o alışık değildi böyle durumlara. Kimse ona dokunmayı bırak bakarken bile iki kere düşünürdü.
"Bırak beni " diyip çekmeye çalıştı kolunu. Anlık refleks ile daha sert tuttum.
Noluyodu bana böyle.
"Hayır Jimin. Anlat bana lütfen. Noldu bu yıl sana böyle onu anlat. Neden korkularınla yüzleşmek yerine kaçtığını anlat. Sabaha kadar sürsede umrumda değil. Yeterki konuş benimle. Lütfen."
Bianda koptu o an. Dolu gözlerindeki yaşları rahatça akıtmaya başladı. Bunda bir sorun yoktu sorun KAFASINI NEDEN GÖĞSÜME YASLAMIŞTI.
Arada hıçkırıkları iç çekişlerine dönüyodu. Sarı saçlarını arada kedi gibi boynuma sürtüyodu. Tam rahatladı derken tekrar hatirlamiş gibi tekrardan bırakıyodu kendini. Ah be sarışınım noldu sana böyle.