1.Bölüm

122 8 80
                                    


Sanki biri tarafından yönlendirilen bir kuklayım.
Her defasında farklı bir karaktere bürünüyor bedenim.
Gün geçtikçe omuzlarımda ki yük artıyor.
Ve benim dünya da gittikçe silikleşiyor rolüm.
Tek omzuma taktığım çantamı tutarak kalabalığın arasından geçmeye çalışıyordum.
Koridorun yarısında sağ tarafta ki araya doğru döndüm ve dolabıma yöneldim.
Siyah çantamın iç tarafında bulunan bölmeyi açıp içinden anahtarımı çıkardım.
Dolapların önü birkaç kişi dışında boş olsa da yüksek sesle birbiriyle konuşan kızlar yüzünden gürültülüydü.
Dolaptan aldığım birkaç kitaptan sonra dolabı kilitledim.
Koridora çıktığım da herkes sınıflara girmeye başlamıştı.
Koridorun sonunda ki merdivene yöneldiğimde basamakları tırmandım ve dinlediğim şarkıyı durdurup kulaklığımı çıkararak sınıfa girdim.
Sınıfa hızlıca göz gezdirdikten arka sıralardan birine doğru ilerledim.
Beni izledikleri biliyordum.
Çantamı sıranın üstüne koyarak yerime oturdum.
"Mia arkadaşımız da buradaymış." İğneleyici cümlesi kulaklarıma ulaştığında her zaman ki gibi tepkisiz kalmayı başardım ve sesin geldiği yere doğru döndüm.
Ses, adını birkaç gün önce öğrendiğim Kuzey'den geliyordu.
Hassas noktamı bulmaya çalışan sayısız kişiden biriydi Kuzey.
Sınıf mevcudu az olsa da çoğu kişinin adını bile bilmiyordum.
Ama herkes benim adımı biliyordu.
"Gerçekten hâlâ nasıl okula gelebiliyorsun?" dediğinde gülümsedim ve önüme döndüm.
Her hafta hiçbir şey yapmasam bile tüm okulda sürekli konuşuluyordum.
En kötüsü benim hakkımda uydurulmuş türlü senaryolardı.
Dersin bitimine kadar fısıltılara aldırmadan soru çözmüştüm.
Bu yıl, lise de geçirdiğim son yıldı.
Sınıfın çoğu okul sonunda yapılacak baloya odaklansa da ben çoktan sınava odaklanmıştım.
Tahtanın hemen üzerinde duran saatte baktığımda dersin bitmesine çok az kaldığını gördüm.
Ayağa kalktım ve sınıftan çıktım.
Tuvaletin kapısını açtığımda bakışlar anlık olarak bana döndü.
Aynalar saçını düzelten, makyaj yapan kızlarla doluydu.
Ağır parfüm kokusuna aldırmadan aynanın önüne geçtiğimde yan tarafımda makyaj yapan kız bana doğru döndü.
"Sen..." dedi ve birkaç saniye düşündü.
"O kızsın, değil mi?" Cümlesi diğer kızların bana daha dikkatli bakmasını sağladı.
"Hangi kız?" dedim ondan daha soğuk bir sesle.
Saçlarını parmaklarına dolayıp oynamaya başladı.
"Her gün konuşulan o garip kız işte." dedi bana yaklaşarak.
Her gün konuşulan o garip kız...
"Benim." dedim aynada ki yansımasıyla göz göze gelerek.
"Konuşulanlar doğru o zaman."
"Bunu kimse bilemez." dedim ve saçlarımı arkaya atarak kapıya doğru yürüdüm.
Tam kızın yanından geçecekken kız kolumu kavrayarak beni durdurdu.
"Cesur olduğunu sanmıştım."
"Buna sen mi karar vereceksin?" dedim gülerek.
Kolumu ondan kurtardım ve tuvaletten çıktım.
Sınıfın kapısında sohbet eden grubu yok sayıp içeriye girdiğimde sınıf birkaç kişi dışında boştu.
Sıranın üstünde duran çantamı kucağıma alarak yerime oturdum.
Sınıfta kahkaha ve konuşma sesleri kulaklarıma uğultu hâlinde geliyor, kafamda defalarca yankılanıyordu.
Ders başladığın da şakaklarımda ki keskin sızıyı geçirmek için içtiğim ağrı kesicinin etkisini göstermesini bekliyordum.
Ders bitmesine yakın içeriye müdür yardımcısı girdi ve evlerimize dağılabileceğimizi söyleyip sınıftan hızla çıktı.
Sıranın üstünde duran eşyalarımı topladıktan sonra sınıfın kapısına doğru yürüdüm.
Çantamdan kulaklığımı ve telefonumu çıkarmaya çalışırken koridorun ortasında durmak zorunda kaldım.
Aniden biri tarafından boş bir odanın bulunduğu araya çekildiğimde ağzım bir el tarafından kapatıldığı için çığlık bile atamadım.
Kapının kilitlenme sesini duyduğumda hâlâ beni sımsıkı tutan kişiden kurtulmaya çalışıyordum.
"Dur artık!" dedi boğuk bir ses.
Oda da pencere olmadığı için etraf karanlıktı.
Bileklerimde ki baskı kaybolduğunda önüme gelen saçlarım karşımda ki kişiyi görmemi engelliyordu.
Saçlarımı hızla geri atıp o boğuk sesin sahibinin kim olduğunu gördüm.
Karşımda ki kişi bana yapılan onca şeye rağmen sessiz kalan sayısız kişiden biriydi.
Toprak.
"Bak, saçmalıklarını dinleyecek zamanım ve tahammülüm yok." dedim derin nefes alarak.
"Burada sadece gerçekleri konuşacağız." dediğinde odadan çıkmak için harekete geçtim ama iki yanımda duran kollarının arasından çıkmama izin vermedi ve beni tekrardan duvara yasladı.
"Gerçekler?" dedim alaycı bir sesle.
O kadar çok zorbalığa uğramıştım ki, artık hiç kimseyi umursamıyordum.
"Kimsenin bilmediği gerçekler." dediğinde ilk defa gözlerine baktım.
Bal rengi gözlere sahip olan karşımda ki yabancıya baktım.
Adını bilmeme rağmen onu hiç tanımıyordum.
"Sahi aslında ne kadar hassas olduğunu veya o küçük sırrını kimse biliyor mu?" Tek kaşını kaldırarak sorduğu soruya rağmen tepkisiz kalmaya devam ettim.
Neden burada olduğumuzu veya neden bunları konuştuğumuzu hâlâ anlayamıyordum.
"Bunu sorgulayacak son kişi bile değilsin."
"Gerçekler hoşuna gitmedi sanırım." dediğinde kahverengi saçlarımı geriye attım.
"Sende onlardansın ve asla beni anlayamazsın." bedenini sertçe iterek geri çekilmesini sağladım.
Tam konuşacakken kapıyı sertçe çarparak dışarı çıktım.
Kendime geldiğimde bir caddenin başındaydım ve zorlukla nefes alıyordum.
Kendimle yüzleşmeye hâlâ hazır değildim.
İçimde ki o karanlığa çok alışmıştım.
Birinin hassas noktamı öğrenmesi felakete neden olurdu.
Bir taksi durağı gördüğümde o yöne doğru ilerledim.
Taksi durağının önüne geldiğimde tamamen okuldan uzaklaşmıştım.
Taksicinin beni yönlendirmesiyle sırada ki taksiye bindim ve kapı kapandı.
Sırt çantamı koltuğun üstüne koyarak kulaklığımı ve telefonumu çantanın içinde aramaya başladım.
Taksici bana doğru döndüğünde ona hızlı bir şekilde evin adresini verdim.
Okul eve bir saatlik uzaklıktaydı.
Telefonumdan en son dinlediğim şarkıyı açtım ve dışarıyı izlemeye başladım.
Bugün boş olduğum sayılı günlerden biriydi.
Bir grup günlerini spora ayırsa da bir grup günlerini dinlenmeye ayırıyordu.
Bir saat sonra taksi evin önünde durduğunda kulaklıklarımı çıkardım ve taksinin ücretini ödeyip dışarı çıktım.
Kapının şifresini tuşlayıp içeri girdiğimde kapıyı arkamdan kapattım.
Asansörden inip kapıya doğru yürürken deri ceketimin cebinden evin anahtarını çıkardım.
Anahtarla kapıyı açarak evin içine girdim ve kapıyı arkamdan kilitledim.
Soğuk bir duştan sonra kendime yeni gelebilmiştim.
Saçlarımı kurularken şarkı açmak için yatağa attığım telefonumu elime aldım.
İki yabancı numaradan cevapsız çağrılarım vardı.
Bu iki yabancı numara büyük ihtimal beni dalga geçmek için aramıştı.
Rastgele bir şarkı açıp telefonu tekrardan yatağa bıraktığım anda telefon tekrardan çalmaya başladı.
Elimde ki havluyu bir kenara bırakıp aramayı reddettim.
Ama beni arayan kişi telefonu açmam için çok ısrarcıydı.
Telefonu açtığımda ilk önce karşımda ki kişinin konuşmasını bekledim.
"Sonunda telefonu açtın." dedi karşımda ki tiz sesli kız.
"Ben Selin, dil sınıfından." dediğinde kızın yüzü gözümde canlanır gibi oldu.
Konuşmama fırsat vermeden "Bu akşam doğum günü partim var, senin de gelmeni istiyorum." dedi.
"Gelmek isterdim ama..." dediğimde cümlemi yarıda kesti.
"Söz veriyorum çok eğleneceğiz." dedi sesi ısrarcıydı.
Fazla düşünürsem, oraya gidemeyeceğimi biliyordum.
Birkaç saniye sessiz kaldıktan sonra "Tamam geliyorum." dedim.
"Sana konumu ve partinin başlayacağı saati mesaj atarım, gerçekten çok teşekkür ederim Mia."
"Bekliyorum, hoşça kal." diyerek telefonu kapattım.
Dolabıma doğru ilerledim ve ne giyeceğimi aramaya başladım.
Dolabın içini biraz karıştırdıktan sonra siyah tulum giymeye karar vermiştim.
Makyaj malzemelerine de karar verdiğimde konum ve saat mesaj olarak gönderilmişti.
Siyah tulumu üzerime geçirdim ve aynada kendimi inceledim.
Kahverengi saçlarım göğsümün tam üzerindeydi.
Uzun bacaklarım ve beyaz tenim ön plana çıkmıştı.
Kendimi incelemeyi bırakıp makyaj malzemelerini elime aldım.
Pastel tonlarında ki makyajımı bitirdiğimde geriye sadece saçlarım kalmıştı.
Saçlarımı tarayıp şekil verdim.
Artık tamamen hazırdım.
Telefonumu açıp gelen konum ve saate baktım.
Partinin başlamasına iki saat vardı.
Hafif topuklu ayakkabılarımı ayaklarıma giydikten sonra taksi durağını aradım ve eve bir taksi istedim.
Siyah bir çantaya telefonumu koyduktan sonra kapıyı kilitleyerek asansöre bindim birkaç dakika da apartmandan çoktan çıkmış, taksiyi bekliyordum.
Taksiye bindiğimde rüzgardan dolayı dağılmış saçlarımı düzelttim.
Konumu taksiciye gösterdiğimde taksici başını salladı ve araba hareket etti.
Yaklaşık bir buçuk saat sonra partinin olacağı villanın önündeydim.
Taksinin ücretini ödedikten sonra aşağı indim.
Müzik sesleri buraya kadar geliyordu ve fazlaca gürültülüydü.
Demir kapıyı aralayıp bahçeden içeri girdiğimde evin kapısı açıldı ve beni Selin karşıladı.
Kısa bir konuşmadan sonra bahçeye doğru yürüdük.
Bahçeye geldiğimizde etrafa hızla göz gezdirdim.
Renkli ışıklandırmalarla süslenen bahçenin ortasında büyük bir havuz vardı ve etraf hızla kalabalıklaşıyordu.
Selin boş olan havuz kenarında ki masayı işaret parmağıyla göstererek oraya doğru yürüdü.
Bende arkasından gittiğimde müziğin sesi daha çok arttı.
Selin masanın üzerinde duran alkolü tek seferde bitirip yanımdan dans ederek hızla uzaklaştı.
Masanın üzende duran yiyecek ve alkol bardaklarından herhangi birini seçerek etrafı izlemeye başladım.
Herkes grup olarak gelmişti, tek ben yalnızdım.
Renkli ışıklandırmalar havanın kararmasıyla güzel bir ortam oluşturmuştu.
Herkes dans edip birbiriyle sohbet ediyordu.
Ben de elimde ki alkolden küçük yudumlar alarak karşı taraftaki şehrin ışıklarını izliyordum.
Birisi bana hızla çarptığında dengemi kaybettim ve önünde durduğum havuza düştüm. Bir türlü havuzun dibinden suyun yüzeyine çıkamıyordum.
Bütün gücümle çırpındıkça daha çok dibe batıyordum.
Çok su yutmuştum ve aldığım nefes bana yetmiyordu.
Bilincimi kaybetmek üzereydim, korkuyordum.
Suda bir dalgalanma hissettiğimde artık gücüm tamamen tükenmişti.
Birisi beni sudan çıkardığında şiddetle öksürmeye başladım.
İnsanların sesi hâlâ çok uzaktan geliyor gibiydi.
Gözlerimi bir türlü açamıyordum.
Ama birisinin kucağındaydım ve bir yere taşınıyordum.
Yumuşak bir yere yatırıldığımda bütün bedenim titriyordu, hiçbir şey duyamıyordum.
Şiddetli bir şekilde vücudum biri tarafından sarsılıyordu.
Gözlerimi yavaşça araladığımda etraf çok bulanıktı.
Dakikalar sonra gözlerimi birkaç defa kırpıştırdıktan sonra etraf netleşmeye başladı.
O an beni kurtaran kişinin Toprak olduğunu gördüm.
Sesleri de artık net bir şekilde duyuyordum.
"İyi misin?" diye sorduğunda başımı aşağı yukarı salladım.
Çok yorgun ve hâlsiz hissediyordum.
Kapı çaldığında başımı kapıya doğru çevirdim.
Selin bana birkaç parça kıyafet getirmişti.
Selin tam içeriye girecekken Toprak onu durdurdu ve kapıyı Selin'in yüzüne kapattı.
"Neden onu içeriye almadın?" dedim kısık sesle.
"Her şeyin sorumlusu o olduğu için." dediğinde gözlerim istemsizce büyüdü.
"Nasıl yani?" dedim yatakta toparlanmaya çalışarak.
"Okuldan birkaç kızla anlaşma yapmış, seni o yüzden buraya çağırmış."
Kıyafetlerle birlikte yatağa oturduğunda gözlerim dolu bir şekilde onu izliyordum.
Neredeyse boğulacaktım ve bunun sorumlusu benden nefret eden birkaç kızdı.
Bu kadarı çok fazla değil miydi?

Merhaba, az önce Kukla'nın ilk bölümünü okudunuz.
Bu bölüm size çok klasik gelmiş olabilir ama sonra ki bölümler de kitabın klasik olmaktan çok uzak olduğunu göreceksiniz.
İkinci bölüm için 75 yoruma ihtiyacınız var.
Şimdilik hoşça kalın!!🎉🌠

KUKLAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin