3.Bölüm

55 4 1
                                    

Denize bakan bir uçurum kenarındaydık.
Saçlarımı savuran rüzgara karşı gözlerimi kapatmış, denizin dalga seslerini dinliyordum.
Omzuma dokunarak “Artık gitmemiz lazım.” dediğinde istemsizce irkildim.
Başımı aşağı yukarı salladım ve arabaya doğru yürüdüm.
Arabaya binmeden önce deniz kokusunu içime çektim.
Araba asfalt yola çıktığında  "Birkaç gün evine gidemezsin, kızın ne söyleyeceğini bilmiyoruz.” dedi yüzüme bakarak.
“O yüzden benim evime gidiyoruz.”
Onunla birlikte kalamazdım.
“Sana nasıl güvenmemi bekliyorsun?” dedim saatler  sonra ilk defa konuşurken.
“Bana güvenmeni beklemiyorum.”  dedi net bir sesle.
“Şu an yanında olan tek kişi benim ve sana yardımcı oluyorum.”
“Neden?” dedim camda ki yansımasıyla göz göze gelerek.
“Yapılan hiçbir şeyi hak etmedin.”  dediğinde sadece başımı salladım.
“Telefonunu kapatman lazım.” dedi Ceketimin cebinde olan telefonumu elime aldığımda.
Telefonu seri bir şekilde kapatıp cebime koydum.
Dakikalar sonra araba bir evin önüne durduğunda kapıyı açıp aşağı indim.
Arabayı kilitleyip yanıma geldi ve anahtarla kapıyı açarak içeri girdi.
Onun arkasından içeri girdiğimde gergindim.
Asansör bulunduğumuz katta olmadığı için birkaç dakika bekledik.
Biraz sonra çatı katında ki evinin kapısını açtığında spor ayakkabılarımı çıkarıp onun arkasından içeri girdim.
Oturma odasında ki L koltuklara oturduğumda evi inceleme fırsatı bulmuştum.
Karşımda ki siyah duvarda büyük bir tablo asılıydı.
Oturma odasıyla mutfak birleşik olsa da oda zevkli bir şekilde döşenmişti.
Yanıma bir bardak suyla oturduğunda bardağı bana uzattı.
Uzattığı bardağı alarak “Teşekkür ederim.” dedim.
Sudan birkaç yudum aldıktan sonra bardağı masanın üzerine koydum.
“İyi misin?” dediğinde kendime gelip ona baktım.
“İyi olursam, her şey geçecek mi?” dedim yorgun bir sesle.
“Hissettiklerin hep seninle kalacak.” dedi gerçeği yüzüme vurarak.
Birkaç dakika sessizlikten sonra “Ne yemek istersin?”  diyerek masanın üzerinde ki telefonu gösterdi.
Başımı cama doğru çevirip dışarıya baktım.
Hava kararmaya başlamıştı, gerçekten zamanın nasıl geçtiğini anlamamıştım.
“Pizza?” dedim telefona bakarak.
Soruma başını salladı ve telefonu eline aldı.
Pizzaları sipariş ettikten sonra telefonu masaya tekrar koydu.
Yaklaşık yarım saat geçtiğinde kapı çaldı.
Toprak elinde ki pizza kutularıyla odaya döndü, pizzaları masaya koyduğunda ben de onunla birlikte yere oturmuştum.
Boş pizza kutularınla birlikte ayağa kalktım ve mutfağa doğru yürüdüm.
Hâlâ gergindim ama gerginliğimi belli etmemeye çalışıyordum.
Kutuları çöpe attıktan sonra ellerimi yıkadım.
Telefon çaldığında odaya dönerek koltuğa onun yanına oturdum.
“Okulda kavga çıkmış, duydun mu?” dedi telefonda ki kişi.
“Duymadım.” dedi Toprak hiçbir şey bilmiyormuş gibi.
“Kızlardan bir tanesi hastanedeymiş, diğer kız ortadan kaybolmuş.”
“Aranan kız da senin havuzdan çıkardığın kız, her yerde o kızı arıyorlar şimdi.”
“Çoğu kişi kızın yanında olma ihtimalini konuşuyor, gruptaki mesajları okumadığın için sana haber vermek istedim.”
“Olayla bir ilgim yok.” dedi bana bakarak.
“Yine de dikkat et kendine, görüşürüz.”
“Görüşürüz.”
Telefonu kapattığında arkama yaslandım.
“Bir şey söylemeli miyim?”  dedim ona bakarak.
Benim yüzümden başı belaya girecekti.
“Burada olduğunu kimse bilmeyecek.” dedi çözemediğim bir ses tonuyla.
Buraya gelmem hataydı biliyordum ama buradan gidersem her şey daha kötü olacaktı.
Yanımdan kalkıp gittiğinde koltukta oturmaya devam ettim.

Zihnim uyuyamayacak kadar gürültülüydü.
Soğuk havayı umursamadan bir balkonda bacaklarımı karnıma kadar çekmiş, yerde oturuyordum.
Gökyüzünün karanlığını şehir ışıkları aydınlatıyordu.
“Mia, ne yapıyorsun burada?” Sesini duyunca irkildim ama yerde oturmaya devam ettim.
Birkaç dakika tepki vermemi bekledi, tepki vermeyeceğimi anladığında o da yanıma oturdu.
“Seni oda da göremeyince gittiğini düşündüm.” dediğinde yüzüne baktım.
Gitmek istemiştim, her şeyden kaçmak belki de boş sokaklarda saatlerce dolaşmak...
Gözlerimde nasıl  bir ifade olduğunu bilmesem de yüzünün nasıl değiştiğine şahit oldum.
“Bütün yaptıklarınıza değdi mi?” dedim soğuk bir sesle.
“Ben sana hiçbir şey yapmadım.” dedi tereddüt bile etmeden.
“Her defasında sessiz kaldın.”  dediğimde gözlerimi birkaç saniye kapatıp konuşmaya devam ettim.
“Hepiniz sessiz kalacak kadar korkaksınız.”   Sesimde ki nefret ilk defa bu kadar belliydi.


“Seni odaya çektiğim gün, iki kişi tuvalette seni konuşuyorlardı.”
“Sakin kalmaya çalıştım ama konuşma şekilleri...” dediğinde ellerini yumruk yaptığını gördüm.
“O iki kişiyi bayıltana kadar dövdüm.”
Konuşmaya devam edeceğini anladığımda yutkunarak gözlerine baktım.
Ben ona bakarken o yıldızlara bakıyordu.
“Seni orada boğulurken gördüğümde her şey bitti sandım...” İstemsizce gülümsedim.
“Belki de her şey çoktan bitmiştir?” dediğimde aniden ayağa kalkıp içeri girdi.
Elinde ki biralarla balkona geri döndüğünde “Bira?” dedi elinde ki bira şişelerini göstererek.
Başımı aşağı yukarı sallarken gülümsüyordum.
Bira şişelerini bana vererek yanıma oturduğunda elimde olan iki şişeden birini ona verdim.
Tuhaf bir şekilde kendimi şu ana ait olduğumu hissettiğim ilk andı bu an.
Biramdan büyük bir yudum aldıktan sonra  “İlk defa yalnız değilim tuhaf.” dedim elimde ki şişeye bakarak.
“Yalnız olduğunu mu düşünüyorsun?”
“Düşünmüyorum, öyleyim.” dedim ve gözlerimi ona çevirdim.
Birasından birkaç yudum aldığında “Senden bir farkım yok o zaman.” dedi.
“Sen de hiç tanımadığın biriyle bira içer misin?”
Bana tek kaşını kaldırarak baktığında  “Herkes tarafından aranıyorken ben burada oturmuş, hiç tanımadığım biriyle bira içiyorum.” dedim.
Cümleme karşılık sadece gülümsedi.
Birkaç dakika sessizlikten sonra “Daha ne kadar beni saklayacaksın?” dedim.
“En fazla uzaklaştırma alırım o da umurumda değil.”
Elinde ki boş bira şişesini kenara koyarak yanımda duran bira şişesine uzandı.
“Yaptığın şey senin hatan değil, alacağın uzaklaştırmaya sessiz mi kalacaksın?”  dediğinde biradan büyük yudumlar almaya devam ettim.
“Şimdilik sessiz kalacağım ama sonra herkes beni dinleyecek.” dedim kendimden emin bir şekilde.
Biradan birkaç yudum aldıktan sonra boş bira şişesini yere koyarak dolu şişeyi aldım.
“Neden bu zamana kadar sessiz kaldın?”
Sessiz kalmamıştım her defasında avazım çıktığı kadar bağırmıştım. Sadece kimse duymak istememişti.
“Sessiz kalmadım, sadece kimse duymak istemedi.” dediğimde yıldızlara baktım.
Dakikalar sonra üçüncü şişemi bitirmek üzereydim.
Hafifte olsa sarhoştum zihnim bulanıktı.
“Küçükken, insanlarla arama çok kalın bir duvar ördüm. Sonra kimse o duvardan içeri giremedi.” dedim ve birkaç dakika bekledim.
“Küçüktüm ama kalbim paramparçaydı.” dediğimde gözlerim doluydu.
“Artık uyuman lazım Mia.” dedi ve elimdeki şişeyi aldı.
Ayağa kalmak istedim ama başım çok dönüyordu.
Toprak bunu anladığında beni kucağında içeri taşıdı.
Beni koltuğa yatırıp üstüme bir battaniye örttü.
Yanımdan geçip gidecekken “Gitme, burada kal.” dedim.
Hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağını anlamıştım.
Bu gece yalnız kalmak istemiyordum.
Hiçbir şey söylemeden karşıma oturduğunda bir süre gözlerim dolu bir şekilde onu izledim.
Birkaç dakika sonra gözlerim karanlığa teslim oldu.

Devam edecek...

Kukla'nın yeni bölümü için en az 75 yoruma ihtiyacınız var.
Umarım çabucak yeterli yorum sayısına ulaşırız.
Sizi seviyorum.
Yeni bölüm de görüşmek üzere.

KUKLAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin