spicy vibes

431 56 65
                                    

gece oldukça uzundu. havanın aydınlanmasına biraz az kalmış, açık kalan camdan içeri giren ılık rüzgar, gözlerindeki yaşlarla uyuyakalan iki bedene çarpıyordu yavaşça.

minho gözlerini araladı, ağlamaktan yorgun düşmüş bedenleri birbirinin üzerine yığılmıştı. vücudundaki ağrı kemiklerine kadar işlemiş, her bir hareketinde acı çekmesine sebep oluyordu.

yerinden jeongin'i rahatsız etmeyecek bir şekilde kalkmış, üşümemesi için üzerine bir pike örtmüştü. uyku tutmuyordu, yalnızca yaşadığı acıyı biraz olsun dindirmek istiyordu.

chris'in odasına doğru attı adımlarını, yapacağı hiçbir şey yoktu. yalnızca en içten duygularıyla güvenebildiği dostunun yasını tutabilirdi, elinden başka hiçbir şey gelmemesi canını sıkıyordu. kapının kolunu indirdi yavaşça, attı içeriye adımlarını.

ilk olarak gözüne çarpan şey, birlikte oldukları resimdi. artık birlikte vakit geçiremeyecek olmamaları canını o kadar yakıyordu ki, belki de çaresizliği en dipte hissettiği noktalardan birisiydi. resimi eline aldı ve yatağa oturdu, içeriye hafiften sızmaya başlayan günışığı bakış açısını aydınlatıyordu.

resmin çekildiği günü hatırladı, birbirlerine karşı çok naziklerdi ama eğlenmesini de biliyorlardı. birbirlerini korumak için söz vermişlerdi, chris ve minho. grupça çok iyi bir uyumları vardı elbette, ancak bu ikili özellikle birbirlerine ilgiliydiler, aileleriyle erişemedikleri yakınlıkları dolduruyorlardı belki de, kim bilir?

sanatçıların suikastlere uğraması artık normal bir durum olarak nitelendiriliyordu, ünlerinin yanında kötü şeylere sebep olacağını da biliyordu ancak chris'i kaybetmektense elindeki tüm her şeyi kaybetmeyi tercih ederdi.

uzun bir süre boyunca dalmıştı anılarına, gerçekliğe dönmesi duyduğu sesle birlikte mümkün olabildi. içeriden gelen uğultu / sızlanma arası ses ile jeongin'e bir şey olduğunu düşündü, elindeki resmi yatağa bırakıp gözyaşlarını silerek miniğinin yanına ulaştı.

muhtemelen kötü bir kabus görüyordu jeongin, sıkıca sarıldılar birbirlerine. akıtacak gözyaşı kalmayan ikili, mental açıdan hissettikleri yorgunluk ile birbirlerini sakinleştirmeye çalışıyordu yalnızca. ancak hyunjin'in hiçbir şey olmamış gibi çekip gitmesi, minho'yu sinirlendirmişti. böyle bir durumda birbirlerine destek olmaları gerekirdi.

kucağına aldığı bedenin saçlarının arasında parmaklarını gezdirerek sakinleştirmeye çalışan minho, yavaşça gözlerini kapatıyordu bunun yalnızca kötü bir kabus olmasını ve henüz uyanamadığını dileyerek.

anathema - flying

sabah, 10:47

minho

chris şimdiden neredeyse ortalığı birbirine karıştırmıştı. insanlar duyarlı davranmaya çalışıyorlardı, çoğu kişi şimdiden grubun dağılacağını söylüyor, çoğu kişi ise destekleyici eylemlerde bulunuyordu. hiçbiri umurumda değildi, hyunjin daha ortalıkta yoktu bile. muhtemelen chris için bugün bir yas töreni düzenlenecekti, her şey için çok yorgundum ve bir şey yapmak istemiyordum. ancak yalnızca en yakın dostum için bugünü özel kılmak istiyordum, son gününü.

düşüncelerimden sıyrılmaya çalışırken, zilin çalmasıyla irkilmiştim. jeongin'in birilerini davet ettiğini düşünerek yöneldim kapıya, henüz uyurken kendisi.

kapıyı aralamam ile üstüme atılan ve sıkıca sarılan bedenle sarsılmıştım. bu jisung'tu, ağlıyordu hıçkırarak. peşinden ise grup arkadaşları gelmişti, sanırsam baş sağlığı dilemek adına. jisung yüzünü omzuma gömerken, diğerlerine içeriye geçmelerini rica edip jisung'u sakinleştirmek adına kapıyı hafifçe aralık bırakarak dışarı çıkmıştım. konuşmak için dudaklarımı aralamışken benden önce davranmıştı.

violent, minsungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin