deceived thoughts

538 69 107
                                    

birkaç gün ardından, minho'nun ağzından;

performansın üzerinden neredeyse birkaç gün geçmişti, halkın beğenisiyle kazanan taraf biz olmuştuk ancak jisung hiç bozuntuya vermemiş, aksine tebriklerini sunmaktan çekinmemişti.

yaşadığım rahatlıktan dolayı kalan aylarımı istediğim bir biçimde geçirebilecektim, en verimli şekilde geçirmeye gayret edecektim. yeni bir dil üzerinde a1 seviyesini tamamlayabilir, yeni parçalar üzerinde çalışabilir, girişimci faaliyetler gösterebilir, ya da yurt dışına minik bir gezintiye çıkabilirdim şimdilik.

son sergilediğimiz performanstan sonra iyice bildirim akınına uğramıştım ki, ilgimi çekmiyordu hiçbirisi. bu sebeple sessize almıştım ve pek de açmak gibi bir niyetim yoktu, uzun bir süre bakmayacağım içim son bir kez bakmak adına baktığımda, klasik bir şekilde birçok güzel yorum vardı. evet çok hoşuma gidiyordu ve sevildiğimi hissettiriyordu, yine de hepsine kısa yanıtlar vermeyi tercih etmiştim.

jisung da mesaj atmıştı, dün.

bestdrumm3r;
istersen yarın buluşabiliriz,
evinin yakınındaki kahvecide.

açıkçası pek buluşmak istemiyordum, ayrıca çok daha önemli işlerim olduğu için onunla ilgilenecek vaktim yoktu. ayrıca evimi nereden biliyordu? huzursuz ediciydi.

lordofcha0s;
hayır,
belki daha sonra.

mesajı yazmamın ardından telefonu tamamen bırakıp bizimkilerin yanına geçme kararı almıştım, beraber oyun oynuyorlardı ve ben de katılmak istemiştim. tahminimce hyunjin performans günü beraber performans sergilediğimiz gruptan birisiyle konuşuyordu-adı felix olmalıydı? ve oldukça eğleniyor gibiydi, onun adına sevinerek diğerleriyle takılmak için ortalarına sıkışmaya çalıştırdım kendimi.

girdikleri oyunun kategorisi strateji tarzı bir şey olmalıydı ki, iyiydim de bu tarz oyunlarda nadir bir şekilde. diğerleri muhtemelen öğleden beri içiyorlardı ve leş gibi alkol kokuyorlardı, hepsini toparlayan taraf ben olacaktım ancak geçen senelerin ardından neredeyse alışmıştım denebilirdi.

neredeyse saatlerce oyun oynamamızın ardından yanımdaki iki beden sızmış, hyunjin ise muhtemelen bıraktığım yerde uyuyakalmıştı. teker teker üstlerini örtmemin ardından hava almak için dışarı, bahçeye çıkmak istedim. ılık bir hava vardı, tam olarak üzerine bir hırka geçirip müzik dinlemek için harika gözüküyordu.

dışarıdaki sandalyenin üzerinde bulunan ince hırkayı alıp sırtıma geçirmiş, içimi ısıtması için yanıma aldığım viskiyi de beraberinde getirmiştim. kulaklığımı takıp bir yudum almış, arkama yaslanmıştım.

cvlte - falling apart

genelde müzik tarzım çok karışıktı, ancak moduma göre değerlendiriyordum. sakin ve huzurlu hissettiğim için en sevdiğim sanatçıları açmıştım, hafifçe mırıldanıyordum kulağımdaki ses ile. hatta bir an o kadar dalmıştım ki kulaklığımı bir başkasıyla paylaştığımı fark edememiştim bile. irkilip döndüğüm beden şaşırmadığım bir şekilde jisung olmuştu. çenesini omzuma yaslamış, gülümseyerek bakıyordu.

'ben biraz seni özledim, biraz da seninle konuşalım istedim. zorla gelmiş gibi oldum sanırım ama.. beni geri çevirmeyeceksin değil mi?'

ne diyeceğimi bilememiştim ancak buraya kadar gelmiş olması gericiydi, gece beni izlemesinden bile şüphelenicek kadar paranoyak bir ruh haline girmiştim sayılırdı.

'evimi biliyor olmanı geçtim, bir anda bu şekilde gelmen ne kadar gerici farkındasın değil mi? hem istemememe rağmen geliyorsun, hem de beni korkutacak hareketler yapıyorsun. amacın ne?'

bir an çok sert konuştuğumu düşünsem de olması gerekenin bu olduğuna karar kılmıştım, karşımdakinin dolu gözlerini görene kadar. açıklama yapmak için geri çekilmiş, elleriyle oynuyordu.

'bak, yalnızca sana gerçekten ilgi duyuyorum. ilk çıkış yaptığınız zamandan beri, senelerdir sadece bir defa olsun bir araya gelmek istemiştim seninle, çok başarılı olamasam da sana duyduğum saygı ve hayranlık beni buraya getirdi. yalnızca seninle bu şekilde oturabiliyor olmak bile çok güzelken hislerimi ifade edemiyorum, ben bir yabancıyım gözünde ve olması gereken de o şu anlık senin için. ama izin ver sana kendimi açayım, sana yemin ederim sana asla zarar vermeyeceğim.'

kariyerimin başından beri takıntılı hayranlara sahip olmuştum ancak bu derece ilgi duyan birisine ilk kez tanık oluyordum ve belki de hisleri gerçektir diye düşündüm birkaç saniyeliğine. ne düşünmem gerektiğini bilmiyordum böyle bir durumda, yalnızca iyi hissetmesi için çabalayabilirdim şu anlık.

'pekala, jisung? ismin gerçekten bu mu onu bile bilmiyorum, biraz kendinden bahsederek konuşmayı başlatabilirsin sanırım?'

dediklerimin ardından gösterdiği dolu gözleriyle ifade etmeye çalıştığı sevimli gülümseme, istemsizce mutlu etmeye yetmişti beni.

'ismim gerçekten jisung, han jisung. eskiden müziğe ilgili bile değildim. bundan tam 5 sene önce çıkış yaptığınızda hayranlıkla izliyordum, özellikle seni. ulaşılamaz birisiydin ve benim neredeyse en çok istediğim şeylerden birisi belki de seninle bu halde olmaktı. yemin ederim senelerce çok çalıştım sırf başarı elde edebilmek için, şimdi belki de aynı seviyeye yaklaştık bile. ama bunun sebebi sensin aslında, sen olmasan bu kadar başarılı olamazdım. bateriyi kendim öğrenmedim, senden öğrendim. eğer sen olmasaydın belki de başarısız olurdum. yanımda fiziksel anlamda olmasan da mental olarak hep bu şekilde hayal ettim, kendim kurup kendim oynadım resmen belki delirdiğimi düşüneceksin.'

bu kısımda durup hüzünlü bir gülümseme yerleştirdi yüzüne yalnızca.

'birçok şeyden vazgeçtim bunun için ama pişman değilim, takıntılı gözükmek istemiyorum da. eğer istemezsen senden uzak dururum, minho. bu benim için kolay olmaz tabii ki ama eğer sen istersen yaparım.'

bu uzun soluklu konuşmanın ardından ne diyeceğimi bilemiyordum ancak gerçekten hislerini oldukça saf bir biçimde ifade etmişti ve samimiyetine biraz da olsa inanıyordum. ona kötü davranmamın lüzmu yok gibi görünüyordu.

'anlıyorum seni, bu benim için ani biraz jisung. seninle konuşmayı isterim tabii ki, dinlemeden yargılamamalıydım sanırım, üzgünüm. seninle vakit geçirmek isterim.'

dediklerimin ardından gözleri parlayan bu sevimli çocuk ilk defa şu an güldürebilmişti beni bir anda.

tam konuşmaya hazırlanıyordu ki-hyunjin'in bahçeye dalmasıyla sözü kesilmişti. yeni uyanmış gibi görünüyordu, jisung'u görünce gülümsedi.

'aa..sen, sen felix'le aynı gruptasın değil mi? neden içeri geçmiyorsun? saat geç oldu sana bir şey olsun istemeyiz, değil mi minho?'

geleceğe yönelik fikirleriyle gözleri parıldayan hyunjin, beni ne kadar zor durumda bıraktığının farkında değildi. ancak dediği gibi gerçekten de saat geç olmuştu ve başına bir şey gelebilirdi, başımla onaylamıştım. birkaç defa kabul etmemesinin ardından hyunjin'in içeri sürüklemesiyle içeri girmiş bulunmuştu. viskiden büyük bir yudum alıp arkalarından içeri girdim.

jisung'a yatması için odamın çaprazındaki odayı göstermiştim, evde üç oda vardı, bir odada çalışırdık, diğer iki odada rutinlerimizi gerçekleştirir ve salonda da toplanırdık genellikle. chris salonda yattığı için bu gece yatağa yayılarak yatmanın sevincini yaşıyordum kendi içimde, uzanmış ve gözlerimi kapamışken kapının önünden bir ses işittim.

'boş bıraktığınız oda çok korkutucu, yanında yatabilir miyim?'

violent, minsungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin