from home

356 45 65
                                    

beach weather - sex, drugs, etc.

chris'in ölümünün üzerinden haftalar geçmişti, nihayetinde az da olsa kendilerine gelebilmişlerdi ve günleri normal geçmeye başlamıştı. bu iki grup da birbirleriyle yakınlaşmış, daha sık vakit geçirmeye başlamıştı her biri.

jeongin, hyunjin ve minho'nun yalnız olduğu bir kahvaltı masasında eskisi gibi gülmeye ve eğlenmeye başlamışlardı biraz olsun, bir anda ciddi bir ifade takındı jeongin, dudaklarını araladı konuşmak için.

'gülüyoruz, eğleniyoruz ama artık bir şeyleri konuşmanın vakti geldi.'

masadakileri germişti bu durum, ifadelerinin değişmesine neden olmuştu. jeongin sessizliğin ardından konuşmaya başladı.

'hyunjin, o gün hiçbir şey demedim bu konu hakkında çünkü hepimiz kötü hissediyorduk ve birbirimizi anlayışla karşılamamız gerektiğini düşündüm. ve şimdi neredeyse toparlanmamızın ardından bunu konuşmalıyım. o gün çekip gittin ve seni ertesi gün gördük. o süre içerisinde ne yapıyordun? chris'le aran hiçbir zaman iyi olmadı ve onu çoğu zaman kıskandın. bir gözyaşı bile dökmedin, o günden sonra konusunu bile açmadın. aynı gruptayız ve birçok şeyi paylaştık ama bu senin chris'i öldürmeyeceğin anlamına gelmiyor.'

jeongin'in dedikleriyle diğer ikisi tamamen şoka uğramış, ne diyeceklerini bilemiyorlardı. minho'nun dili tutulmuş, şaşkın bir ifadeyle jeongin'e bakıyordu. çünkü bu aklından asla geçmemişti ve jeongin'in böyle düşünmesi beklemediği bir şeydi.

hyunjin bir şeyler demek için dudaklarını aralıyordu ama cümlelerini bir araya getiremiyordu. tırnaklarını avuç içlerine geçirmiş, sakinleşmeye çalışıyordu. gözleri şimdiden dolmuştu ve nefesinin daraldığını hissedebiliyordu.

'böyle düşünmene gerçekten inanmak çok güç, ama biliyor musun keşke chris ölmeseydi de sen ölseydin. hatta seni öldürmüş olmayı dilerdim, senden iğreniyorum.'

hyunjin içindeki sinirin verdiği gülümsemeyle ayağa kalkmış, kapıya doğru yönelmişti. dışarıyı adımını atmadan önce arkasını döndü.

'bu eve bir daha tam anlamıyla dönmeyeceğim, her şey bitti.'

hyunjin kapıyı çekip çıkmıştı, ne yapacağını bilmiyordu tek ihtiyacı olan şey lix'ti. aylardır aşina olduğu numarayı tuşladı. ikinci çalışta açmıştı kalbini hızlandıran kişi. sesi titrer bir şekilde konuşmaya çalışmıştı hyunjin.

'efendim, bir sorun mu var hyunjin?'

hyunjin konuşmak için kendini zorluyordu, kendini rahat bırakmasıyla birlikte gözyaşları süzülmeye başlamıştı.

'sana ihtiyacım var, lütfen evin yakınındaki parkta buluşalım.'

felix, hyunjin'in sesini duymasıyla endişelenmiş ve onaylar bir biçimde konuşup aramayı bitirmişti. dakikalar içerisinde arkadaşlarına haber verip evden çıkmasının ardından hızla yolu koyulmuştu.

hyunjin

yaklaşık on dakika boyunca beklemiştim, ardından yerdeki çakıl taşlarının hareketli sesleriyle birlikte yanıma gelen bedene dikmiştim gözlerimi. tüm endişelerimi alıp götürecek güce sahip bu beden, sevimli gülümsemesini sunarak bile rahatlamamı sağlamıştı. oturduğum yerden kalkıp bedenine sıkıca sarıldım, hissettiğim rahatlıkla birlikte bir anda akan gözyaşlarım ile omuzuna yasladım başımı. bir şey söylemedi, saçlarımda gezdirdi parmaklarını ve öpücüklerini bıraktı saçlarıma. evimde hissediyordum, aylardır yaşadığım bu his beni evimde hissettiriyor, hiç tatmadığım bir duyguyu tatmama sebep oluyordu. geri çekilip yüzüne baktığımda gülümseyerek gözlerimin içine baktı, ne oldu dermişçesine, elinden tutup bir salıncağa oturmasını sağlamış, karşısına da ben oturmuştum.

'seni bunun için rahatsız ettiğim için özür dilerim lix, gerçekten berbat hissediyordum ve yalnızca sana ihtiyacım vardı. sanırım çok ağır sözler söyledim arkadaşlarıma ve yüzlerine nasıl bakacağımı bilmiyorum, ama çok kırgındım ve dediklerimden oldukça pişmanım şimdiden. yapabileceğin bir şey yok aslında ama anlatmak istedim sadece, bana sarılman bile yeterli rahatlatmak için nasıl olsa.'

içimdeki sevgiyi susturamıyordum ve sürekli dile getirmek istiyordum bu eşsiz güzelliğe karşı.

'hyunjin, böyle bir şeyin beni rahatsız etmeyeceğini bilmelisin senin için her zaman buradayım ve her zaman burada olacağım. hepimiz hata yapıyoruz, ama önemli olan hatanı anlaman ve bunu düzeltmek için çabalaman. onların da seni anlayışla karşılayacağına eminim zaten, çünkü sen harika bir insansın, onlar da senin bilerek kırıcı davranmayacağının farkındadır. ben seni her zaman destekliyorum, onlara karşı daha iyi bir tutum sergileyeceğine inanıyorum ve güveniyorum. ve aslına bakarsan....'

yere doğru bakarken gülümsedi bir süre, daha sonra yutkundu ve yeniden gülümsemesini takınarak bana doğru döndü.

'seni seviyorum, bayağı hoşlanıyorum senden. sana her şekilde güveneceğim, her şekilde destekleyeceğim bu yüzden. seni çok uzun süredir tanıyorum, nihayet seninle tanışabilme fırsatı bulduğumda büyük bir sevinç yaşamıştım ve kesinlikle bunu kaçırmamalıyım diye düşünmüştüm. senin nasıl birisi olduğunu belki senden daha iyi biliyorum bu yüzden kendini bana karşı kötü hissetme. senin özüne bile aşinayım ben.'

duyduklarıma inanamıyordum, hiç olamayacağım kadar mutlu hissediyordum belki de şu an. duygularımı açıklamak konusunda kötüydüm, ancak lix'in işleri bu denli kolaylaştırması hem beni utandırmış hem de hoşnut etmişti. kızaran yanaklarımla birlikte yaklaştım felix'in yüzüne doğru. gözlerinin içine baktım uzunca, bu defa içimdeki sevinçten dolayı gözyaşı dökmeye başlamıştım. parmaklarıyla gözyaşlarımı sildi yavaşça, aynı şekilde yüzümde gezdirdi ellerini. yalnızca gülümseyerek mayışmış bir ifade ile yüzüne bakabiliyordum. hiç beklemediğim bir anda parmaklarını dudağımda gezdirdi, tüm sevgisini ve şefkatini parmak uçlarından bırakırcasına. kalbim hızlı bir şekilde atmaya başlamıştı şimdiden ve bu beni çok heyecanlandırıyordu.

daha da yakınlaştı, birleştirdi dudaklarımızı. bir olmuştuk, bir arada olmuştuk bir anda. soluksuz kalana kadar bir olmak istiyordum onunla. gözlerimi kapatmıştım, kendimi yalnızca anın güzelliğine bırakmak ve bu şefkat dolu dudaklarla bir olmak istiyordum. bir süre sonra yavaş bir biçimde, biraz da tutkulu bir manada ayrıldı dudaklarımız birbirinden. yalnızca gülümseyebildim ve ellerini tutabildim.

'lix, ben de sana karşı çok...çok güzel hislere sahibim. bir arada olduğumuzda çok farklı hissediyorum, yanından ayrılmak istemiyorum.'

zaten biliyormuşçasına dediklerime yalnızca tebessüm eden felix, gözüme oldukça sevimli gelmiş ve defalarca öpme isteği uyandırmıştı içimde. birlikte oldukça uzun vakit geçirmiştik aslında bunları konuşurken ve geçen dakikaların farkına varamamıştık. birtakım sorumluluklara sahiptim ve bunları yapmam gerekiyordu artık. ayağa kalktım ve benimle birlikte kalkan bedene sıkıca sarıldım.

'benim için geldin, çok teşekkür ederim. şu an sanırım gitmeliyim ama bundan sonra lütfen daha sık buluşalım, sevgilim.'

benim hakkımda her şeyi beklediğine emindim ama eminim ki buna şaşırmıştı, yüz ifadesinden de belli olduğu üzere. tepki veremediği süre boyunca gülümseyerek bir öpücük bırakmıştım boşluğundan yararlanırmışçasına. vedalaşmak zordu ama gitmem gerekiyordu. elimi sallayıp eve doğru yürümeye koyuldum.

diğerlerine tam olarak ne diyeceğimi bilmiyordum ama şu an hissettiğim mutluluk ile her şeyi çözecekmişim gibi hissediyordum.

benim de hatalarım vardı o gün ile alakalı, yaptıklarım asla doğru değildi. kullandıkları üslubun beni delirtmesi sonucu böyle bir tepki koymuştum ortaya ama yanlıştı. hepsini olgunca konuşup çözeceğimizi düşünürken zaten kısa mesafede olan eve varmıştım. zili birkaç kez çalıp beklemeye başladım.

violent, minsungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin