pleasant tension

560 72 49
                                    

ne diyeceğini bilememişti karşılaştığı duruma, üstelik bir anda gelişmişti ve bir şey söyleyemeden odayı terk etmişti. yaşadığı şok ile karışık öfke duygusuyla silkelenmeye çalışıp ayağa kalktı ve odadan dışarı çıktı minho.

performasına dakikalar kalmıştı, ardından onların sahnesi vardı ve kendini oldukça kararlı, hazır hissediyordu hepsi. görünmeyeceğini düşündüğü bir köşeye yerleşerek neredeyse başlayacak performansı izlemeye başlamıştı minho.

girişi hoşuna gitmişti, slow bir ritim tutuyorlardı ve üzerine adını bile henüz bilmediği best drummer gözüne özellikle sinir bozucu gelmeye başlamıştı. onu nereden gördüğünü anlamadığı bir biçimde olduğu tarafa bakıp gülümsediğinde, daha çok gerilmişti minho, yaptığının yanlış olduğunu düşünerek. pekala doğruya doğru, güzel çalıyordu en az onun kadar.

performanslarının bitiminin ardından istemsizce hafiften hayranlık duymuştu bile. onun seneler sonra ortaya çıkardığı başarıyı kariyerinin neredeyse en başında ortaya koymuştu ve bu ilgi çekiciydi, yine de minho'ya karşı olan tutumu hoş değildi ve bu başarı ile örtülemezdi. ya da bu bir bahaneydi.  

uzunca süren başarılı performanslarının ardından sahneye yerleştiklerinde en ön sıradayken, jisung'un gözleri tam olarak minho'num üzerinde olmasaydı belki şarkıya yanlış bir biçimde girmeyebilirdi. grup arkadaşlarının yaptığı hataya şaşırması üzerine özürlerini sunup dikkatini toparlamış, daha odaklı bir biçimde önüne dönmüştü başarılı baterist. o tarafa bakmayacaktı, eğer bakarsa yeniden hata yapardı çünkü dikkatini dağıtıyordu olabildiğince.

birkaç dakikalık bir performansın ardından-ki girişine göre oldukça başarılıydı, derin bir nefes alarak, gülümseyerek birbirlerine sarıldılar sahne arkasında. birbirlerini tebrik ederken, gösterdikleri emeğin karşılığını almalarından oldukça memnundukar. bunun üzerine içmeye gitme kararı almıştılar. içerisinde bulundukları odanın kapısından gizlice bakan ve gülümseyen best drummer yine varlığını unutturmamıştı. odadan çıktıklarında minho gitmelerini, geleceğini söylemişti. bir şey olup olmadığını sormalarının ardından çıkıp gitmişlerdi.

zaten oldukça dar olan koridorda karşılaştığı minho'dan biraz kısa olan bu yetenekli çocuk, sinirlerini sınamaya başlamıştı bile minho'nun. ani bir hareketle kolundan tutup duvara yaslamış, duvarla kendi arasına almıştı bir anda. hala gülümserken daha da sinirleniyordu ve artık bunu bilerek yaptığına inanmaya başlıyordu.

'sıkıntın ne senin? bence artık söylemelisin çünkü can sıkıcı olmaya başladın.'

ciddi bir yanıt beklemiyordu ama yüzündeki tebessüm yavaşça kendini ifadesizliğe bırakmıştı.

'neden bu kadar rahatsız oluyorsun ki? yalnızca çok ilgimi çekiyorsun, minho. açık konuşmak gerekirse bagetlerimi elime aldığımda tek düşündüğüm şey sensin, bayağı bir süredir. bana kötü davranma, sana zarar verecek herhangi bir şey yapamam.'

uzun soluklu konuşmasının ardından ince ama minho'nun parmaklarına kıyasla kısa olan parmaklarını yavaşça yüzünde gezdirmişti. minho'nun kalbi hızlanırken jisung fırsatı kullanıp yanağına minik bir öpücük bırakıp şok halinden yararlanmış, kaçıp gitmişti. kalbinin çarpmasının sebebi ya etkilenmesiydi ya da aniden gerçekleşmiş olmasaydı. ikinciye ihtimal vermeyi daha çok tercih ediyordu.

boş koridorda doğrulup parmaklarını gezdirdiği yerlerde gezdirmişti parmaklarını istemsizce, çok geçmeden telefonuna gelen bildirim ile anın etkisinden çıkabilmişti nihayet.

bestdrumm3r;
ben jisung bu arada,
seninle bir gün vakit
geçirmeyi çok isterim
eğer sen de istersen.

yalnızca düşündü biraz, bir buluşmadan zarar gelmezdi, belki de abartıyorumdur, dedi.

lordofcha0s;
olur, yer ve zamanı
belirlediğinde haber
edersin.

sign of the times - harry styles

violent, minsungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin