3 yıl önce
Barın'dan
"Başta dayanamayıp biraz sesimi yükselttim. Üzülmemiştir, değil mi? Kesin üzülmüştür. Of! Neden bağırıyorum ki? Kalbini kırdım işte. Çok kızgın mıdır bana? Bir de git dedim. Ama gerçekten daha fazla kavga etmeyelim diye dedim. Ağlamış mıdır?"
Sabahtan beri, gerçekten sabahtan beri arkadaşlarımın başını etini yiyordum. En son içlerinden biri dayanamadı.
"Oğlum, kız karşı kafede. Gitsene yanına bu kadar kafanda kuracağına. Kırılmışsa da ortaya çıkar, üzgünse de."
"Evet, mantıklı. Neden bunu daha önce söylemediniz ki?" dediğimde ve ayağa kalktığımda "Söylemedik mi?" diye karşılık verdi biri. "Bu yedinci söyleyişimiz filan. Sekiz de olabilir. Bir yerden sonra çok saymadım, dokuz bile olabilir."
Omuz silktim. Cüzdanımı aldıktan sonra kafeden çıktım. Soğuk kış rüzgarı vurdu yüzüme, caddenin karşısına baktım. Rüya oradaydı. Hissetmişti sanki, o da çıkmıştı dışarı. Belki de en başından beri orada bekliyordu, çıkmamı ümit ederek.
Gülümsedim. Aramızdaki mesafeye rağmen onun da gülümsediğini seçebildim. İçim mutlulukla doldu, çok güzel gülüyordu. Gerçekten.
Kollarımı kaldırdım hafifçe, birbirimize doğru ilerledik. Gülümseyişinin daha da büyüdüğünü zar zor seçebildim. Zar zor diyordum çünkü hemen sonrasında bir araba sesi duymuştum ama ne olduğunu anlayamadan yolun dışına itildim. Sonra bir fren sesi, bir çarpma sesi, bir iki çığlık, ayaklarımın dibine düşen bir beden ve onun yanına kar taneleriymişçesine serpilen cam kırıkları...
Çevirdim başımı onun olduğu tarafa. Yerdeydi. Kanlar içinde hem de. Kumral saçları yüzünü kapatmıştı, mavi kazağının üzerindeki kırmızı leke her an biraz daha büyüyordu.
"Rüya'm..." dedim başını kucağıma alırken. Saçlarını yavaşça kenara ittim, yüzündeki kan ortaya çıktı bu sefer. Şakağından da kan akıyordu, yanağını okşadım titreyen ellerimle.
"Bak, ben buradayım. Beni duyuyorsun, değil mi? Bak, ben buradayım."
Bir damla gözyaşım onun yanağına damladı, yüzündeki kanı yararak ve izini belli ederek asfalta düştü o damla.
Etrafımız insanlarla sarılıydı, uğultuluydu her yer. Anlamıyordum hiçbir şey. Sevdiğim kız kollarımdaydı şu an, kanlar içinde.
"Meleğim, aç gözlerini." diye fısıldadım. "Rüya'm... Hadi aç gözlerini. Bak, yanındayım. Rüya, aç gözlerini. Rüya! Rüya, hadi, uyan! Özür dilerim, her şey için. Hadi, uyan. Söz, bak... Daha hiç kavga etmeyeceğim seninle. Ne dersen kabul edeceğim. Yeter ki uyan."
Insanlara baktım. Yeni yeni kendime geliyordum sanki. Daha sonra bu zamanları hatırlarken orada neler dediğimi tastamam hatırlayamadım hiçbir zaman.
"Ambulans nerede kaldı?" dedim sanırım. "Rüya'm, uyan." dedim bolca, emindim bundan. Yanağını okşadım.
Bir de...
Bir de ağladım. Hayatımda hiç ağlamadığım kadar ağladım. Ağlamak istemiyordum aslında çünkü ağlayınca görüşüm bulanıklaşıyordu, o zaman da doğru düzgün bakamıyordum güzel kalplimin güzel yüzüne.
Hem ağladığımı duysa ne kadar üzülürdü, kızardı bana. Uyanınca gözlerimi kızarık da görmemeliydi. Canı acırdı, şu an canı acıyor muydu acaba? Ya acıyorsa... Ama ya... Acımıyorsa?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Rüya | Texting
Storie brevi(Tamamlandı.) 05***: Bugün çok yoruldum. 05***: İki tablom vardı bitmemiş. 05***: Onları bitirdim. 05***: Yarım kalmasınlar diye. 05***: Aklıma sen geldin resim yaparken, 05***: Saşırdın mı? 05***: Ben şaşırmadım. 05***: Aklımda çalan müzikle...