Taeyong hiç elimi bırakmıyordu. Havaalanında, arabada, şimdi de bi evin önünde tutuyordu elimi.
"Taeyong burada ne işimiz var?" Gülümsemiş sonra da beni çekiştirmeye başlamıştı. Bir şey demeden yürümüş, ona yetişmiştim. İçeri girer girmez gördüğüm manzarayla da ağzım açık kalmıştı.
"Burası çok güzel." Evin bir duvarı komple camdı. Altında öyle bir manzarası vardı ki şok olmuştum. Güzel bir oturma takımı ve açık renkleriyle çok aydınlıktı.
"Sen çok girmezsin ama mutfağa bak." Beni mutfağa götürmüştü. Bu sefer amerikan mutfak değildi. Ortada kocaman bir adası vardı. Taeyong ben hayran hayran etrafıma bakarken ellerini tezgaha dayamış, beni kendisiyle tezgah arasında bırakmıştı.
"Bilerek amerikan mutfak yaptırmadım." Yüzü o kadar yakındı ki.. kalbim deli gibi atıyordu. Dudağımın kenarına bir öpücük bırakırken gözlerimi kapattım. Sırıtmış, elimden tuttuğu gibi merdivenden yukarı çıkartmıştı.
"Burası Lele'nin."
"Burası Youngho'nun. Her ne kadar ikimiz tek yaşasak daha hoşuma gitse de onlarsız yapamayacağını biliyorum." Bunları dediği için gülümsemiştim. Birkaç tane misafir odasının ardından bu sefer geldiğimiz kapıda içeri girmemiş, bana bakmıştı.
"Burası bizim. İkimizin." Kapıyı açmıştı. İkimiz aynı odada kalıyorduk. Bu en özlediğim şeylerden biriydi. Onsuz uyumak çok zordu. Geniş odada iki kişilik büyük bir yatak, sade bir dolap, bir masa ve sandalye, bir de banyosunun kapısı vardı. Sanırım en güzel manzara bizim odamızdaydı. Bu ev bizimdi! Yeni aklıma gelen şeyle ağzım açık kaldı.
"Taeyong bu ev-"
"Tam hayalindeki gibi. Bir bahçesi var. Sadece arkadaşlarımız ve biz." Yanıma gelip ellerime ellerini geçirmişti.
"Her şey için çok özür dilerim güzelim. Ben sensiz yaşayamadığımı öğrendim. Sana bir şey olunca nefesimin kesildiğini biliyorum."
"Umrumda değil. O kadar çok iğrenç şey oldu ki senden uzak kalarak kendimi ve seni cezalandırdım. Kalbim her zaman sendeydi. Sadece bu beynim beni sevmiyorsun diye bağırıyordu bana. "
"Her şeyden çok seviyorum seni. Hepsini unutturacağım sana." Kocaman gülümsedim yeniden. Gözlerimden yaşlar gelirken zorla çıktı sözler dudaklarımdan.
"Seni.. seni çok özledim." Kafam anında önüme düşerken ellerimle oynamaya başladım. Taeyong başımı kaldırıp yüzümü sildikten sonra yüzümün her yerine öpücükler bıraktı. Teker teker her santimini öptü.
"Ben de seni bebeğim." Dudaklarımı öpmeye başladığında verebildiğim kadar karşılık verdim.
Taeyong'dan
Yuta. İnsanı. Delirtir.
Uzun zamandır muhtaç olduğum beden ellerimin altındayken çıldırıyordum.
Çok güzeldi.
Çok güzeldi.
Çok güzeldi.Ellerimi beline koymuş, sıkıca tutuyordum. Vücutlarımız birbirine değerken onun dudaklarını öpüyordum. Uzun zamandır hep uyurken çaldığım öpücüklerin acısını çıkarıyordum. İkimiz de birbirimizi her anlamda çok özlemiştik ve öpüşmeyle başlayan bu olayın nasıl biteceğini az çok tahmin edebiliyordum. Eskiden yaptığım şey aklıma geldiğinde gülümsedim ve kalçasından tutup kucağıma kaldırdım. Bacaklarını etrafımda sarmıştı. Oturup onu öpmeye devam ederken ellerimi belinde sıkılaştırıyordum. Elimin altında kayboluyordu resmen. Nefes almak için ayrıldığımızda hızlı bir hareketle altıma aldım kucağımdaki bedeni. Boynuna öpücükler bırakıyor bazı öpücüklerimi kendimden izlere dönüştürüyordum. Yuta altımda resmen titriyordu ve onun görüntüsü bana hiç iyi değildi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
pista de hielo - yutae
Fanfiction"küçücük bir çocukken onun buzun üstünde durmasını sağlayan adam, bir gece ortadan kaybolmuş en büyük düşüşü yaşatmıştı ona." Nakamoto Yuta × Lee Taeyong #1 yutae ²⁷¹⁰²¹,⁰⁵⁰³²³