"Hayır! Yanıma hiç kalın bir şey almamışım oraya gidince hava soğuk olursa naparım."
Sunoo, okul gezileri için için hazırladığı minik sırt çantasına bakıp bağırmaya başladı. Tüm bunların arasında birde başlarına üç günlük bir okul gezisi çıkmıştı. Dört genç Jay'in evinde bunun için hazırlanmaya çalışıyordu. "Benim siyah ceketimi al yanına Sunoo!" diye bağırdı Jay üst kattan.
"Teşekkürler hyung!"
"Aman tanrım... Sanırım daha demin yanlışlıkla Niki'nin diş fırçasını kullandım!" Bu seferde Sunghoon'un bağrışları duyuldu evin tuvaletinden.
Niki merdivenlerden inip tuvalet kapısını tekmeleyerek açtı. "Yah!"
"Bağırma lan!"
Jay merdivenlerden indi ve kargaşaya doğru ilerleyip sabır dilercesine nefes aldı. "Hayvanat bahçesinde gibi davranmayın bakın kapının önüne atarım hepinizi!"
Üç kafa aynı anda Jay'e döndü. Sunoo ayağa kalktı şımarık bir tonda Jay'e cilve yaptı. "Hadi ama.. sen bize kıyamazsın."
"Ağzınıza bile sıçarım. Sessiz olun."
Cümlesini bitirip merdivenlerden çıkmaya başladı sarışın oğlan. "Sıçar bu arada."
Niki'nin cümlesi ile diğer ikili omuz silkip eşyalarını hazırlamaya devam etti.
----------------
"Yanın boşsa oturabilir miyim?"
Heeseung, Jake'e meraklı bakışlar atmaya başladı. Okul gezisi için ayarlanan trende oturacak yer arıyordu diğer öğrenciler de.
"Üzgünüm ama hayır. Nicholas birazdan burada olur."
"Ah anladım."
Heeseung zoraki bir gülümseme ile trende ilerlemeye başladı. "Hyung, buraya gel!"
Niki'nin sesi ile arka koltuğa geçip oğlanın yanına oturdu.
"Özür dilerim Jay."
"Sorun değil Wonyoung. Atlattım artık."
"Oturabilir miyim?"
"Benimle başka oturmak isteyen biri olduğunu sanmıyorum. Buyur."
Oğlanın cevabıyla koltuğa oturdu siyah saçlı kız. En azından hatasının farkındaydı ve bazı şeyleri düzeltmeye çalışıyordu.
"Jungwon için yapabileceğim bir şey var mı?"
Jay histerik bir gülüşle kıza cevap verdi. "Tabii, eğer bize kurban edilebilecek birini bulursan."
"Ne?" dedi kız anlamsız bakışlar ile.
"Boşver, sadece şaka yapıyorum."
Kız kafasını sallayıp önüne döndü. Arada yanındaki oğlanın kısık nefes seslerini duyuyordu fakat gözlerinin içine bakacak cesareti yoktu. 'Belki yaptığı şakayı ciddiye almalıyım' diye düşündü.
O sırada ön koltuğa Sunoo ve Sunghoon oturdu. "Annem beni tam olarak 741 kere aramış."
Sunghoon yanındaki oğlanın telefon ekranına baktı. "Aman tanrım. Acaba biz ordan ayrılınca ne yaptılar."
"Eğer nikahı her şeye rağmen kıydılarsa onların yüzüne bile bakmam." Sunoo telefonunu tekrardan kapayıp cebine koydu. Sunghoon oğlanın elini tutup "Bende bebeğim, bende." dedi.
Ardından Nicholas çocukların bulunduğu vagona geldi. "Selam kanka."
"Selam." Jake, arkadaşının oturması için eşyalarını yanındaki koltuktan kaldırdı.
"Bugün B planını uygulayacak mısın cidden?"
"Evet Nicholas. Hiç birimizin korkusu kalmadı. Plan başarısız. Hala TRM denen şeyden ses yok. Kendi planımı uygulamak zorundayım."
"Sana güveniyorum."
---------------
"Evet gençler bu gördüğünüz heykel tam 1500 yıllık. Sağ tarafta ise oldukça hoş bir sahil bulunmakta, herkes etrafı 15-20 dakika gezebilir."
Gezi rehberinin komutu ile altı genç sahil kenarında ıssız bir köşeye geçti.
"Ee bir gelişme var mı Heeseung hyung? Korkusunu yenmesi gereken tek sen kaldın."
Heeseung gergin bir yüz ifadesi ile iç çekti. "Aslında çocuklar, korkusunu yenen ilk kişi bendim. O gün kütüphanede birlik olup plan kurduğumuz gün korkum yok oldu. Çünkü ben hep dağılmamızdan korkardım. Artık birlik olduk. Eskisi gibi beraberiz."
Sunoo hayal kırıklığı ile başını eğdi. "Ne yani plan başarısız mı oldu?"
"Bunun olacağını biliyordum. Bu yüzden buraya gelmeden önce kendi planımı uyguladım." dedi Jake.
Oğlanlar endişe ile ona baktı "Başka bir plan mı?" dedi Niki. Sunghoon endişeyle söze girdi. "Yoksa şu bahsettiğin TRM planı mı?"
Jake tam açıklama yapacaktı ki deniz kıyısından öksürük sesleri yükseldi. Genç bir oğlan çocuğu su kıyısında nefes almaya çalışıyordu. Anlaşılan oğlan uzun süre su altında kalmıştı. Derisi büzüşmüş, kıyafetleri vücuduna yapışmıştı.
Oğlan kafasını kaldırıp önünde dikilen altı gence baktı. Jay gözünden düşen damla ile sözlerin dilinden dökülmesine engel olamadı.
"Jungwon..."
Deniz kıyısındaki oğlan güçlükle ayağa kalktı ve Jake'e doğru koşup ona sarıldı. Diğer oğlanlar hala olayın şokunu yaşıyordu.
"Özür dilerim Jake..." Jungwon göz yaşlarının arasında sarıldığı çocuğa itafen konuştu.
Jake gözlerini kapatmıştı. Diğerleri ise sebebini anlamaya çalışıyordu. Jungwon sarılmayı bırakıp oğlanın yüzüne baktı.
Jake ağzından akan kanlarla birlikte dizlerinin üstüne düştü. Jungwon ise dizlerini büküp oğlanı kucağının arasına aldı ve ağlamaya devam etti.
"Jake, neden beni kurtarmak için o canavara kendi ruhunu sattın..?"
---------------
•| Arkadaşlar şuan sizden bir yardım istemem gerek. Bu kitap için üç farklı son tasarladım. Fakat hangisini ele almalıyım tam olarak emin değilim. Bu konuda size değinmek istedim. Hangisini tercih ederdiniz?
Mutlu Son?
Gerçekçi Son?
Etkileyici Son?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
be sacrificed | enhypen
FanficJake, birkaç aydır kayıp olan eski dostu Jungwon'un telefonunu bulur.