"Siktir Taehyung."Ellerim ve sırtım duvara sertçe yaslı bir biçimde, kasıklarıma baskı uygulayan siktiğimin yakışıklısı herifle mahrem bir durum yaşarken, kapının seslice çalınması yüzünden titremiş, gözleri beni mahvedecek gibi bakan Taehyung, göz kapaklarını yavaşça kapatıp dilini yanak içinde gezdirmişti.
"Siz ikiniz düzüşmeyi bırakın ve yemeğe gelin hemen. Namjoon Hyung önemli bir haberle gelecekmiş."
Gözlerim bir anlık kapıyı bulduğunda ellerimi duvardan kurtarmış ve yamuk gülümsememi takınmıştım. Güzel bir ön sevişmeyi bölmek hiç hoş değildi. Ayrıca.. Tanrım, düzüşmemiştik bile!
Taehyung, kapının arkasındaki Jimin Hyung'a sinirli bir haykırış bırakmış, ardından "Siktir git buradan seni küçük değnek!" Diye bağırmıştı.
Jimin Hyung'un bu sözlere ne kadar ayar olduğunu bildiğimden alt dudağımı ısırmış, Taehyung'un kulağına sessizce fısıldamıştım.
"Tanrım onu çok kızdırıyorsun. Bizi bir gün fena sikecek."
Bu esnada ise Jimin Hyung var gücüyle okkalı bir küfür savurmuş, kapıya sert bir tekme attıktan sonra aşağı inmişti. Bu onun suçu değildi biliyordum, fakat hadi ama! Cidden vahşi bir sevişmeyi bölmüştü.
"Zaten libidomu sikiyor Jungkook. Bu yeterli."
Taehyung, kısa bir sessizliğin ardından gözlerime ruhsuzca bakmış, ardından birkaç adım geri gidip kendini büyük yatağa bırakmıştı. Elleri iki yana açık, ayakları yataktan sarkar şekildeydi ve üzerindeki gömleğin ilk üç düğmesi açıktı. Hala enfes görünüyordu.
Ellerim üzerimdeki bol siyah tişörtte gezinip düzeltti ve boydan olan aynaya yaklaşıp kuş yuvasına dönmüş saçımı düzelttim. Bu saniyeden sonra devam etmeyeceğimizi bildiğimden dudaklarıma bir ıslık yerleştirmiş, kapıya adımlayıp çıkmadan önce Taehyung'a dönüp "Aşağıda görüşürüz." Demiştim.
Çıktıktan sonra bir süre kapının önünde bekledim. Dudaklarım büzülmüş, kollarım birbirine geçmişti.
Aslında mutsuz falan değildim, sadece yarım yamalak kalmış olan sevişmemizin huysuzluğu vardı üzerimde. Biraz da sertleşmiştim işte.
Kollarım hala birbirine bağlıyken hemen sağda, ayak ucumda olan merdivene doğru adımladım. Büyük salona inen merdivenleri bitirdim, salonun ortasında duran yemek masasının yanındaki koltuk takımında bekleyen ev ahalisine selam vermeden bu sefer sola dönüp lavaboya girdim. Küçük bir işim vardı işte, anladınız siz.
Ah, tabi ya! Size kendimi tanıtmadım, öyle değil mi?
Ben Jeon Jungkook. Yirmi dört yaşındayım ve oldukça yakışıklı bir gencim. Ailemi hiç tanımadım, bu yüzden kendimi bildim bileli ailem dediğim bu insanlarla birlikte kalıyorum. Bir mesleğim yok denebilir mi bilmiyorum. Sadece bu insanlarla birlikte eğlenceli ve tamamen güvenli işler yapıyorum. Tamamen güvenli, sıfır tehlike ve oldukça iyi parası var.
Ve aslında, ailem dediğim bu insanlar büyük bir çetenin parçası. Eh tabi, ben de dahilim.
Grubumuz -veyahut çetemiz demeliyim, sekiz kişiden oluşan devasa bir kadroya sahip. Ben, Taehyung, Jimin, Namjoon, Jin, Yoongi ve Hoseok Hyung, ayrıyeten bir de grubun tek kızı, baş belası olan Yeri.
Evet.. işte bütün üyeleri kısaca ele alma kısmına geldik.
Kim Taehyung.
Çoğu zaman cinsel çekiminden etkilendiğim, birlikte dağlara taşlara vurdurduğum, ayrıyeten sürekli düzüştüğüm, gruptaki bana en yakın olan şahıs.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Rainbow// Taekook (Hazırlık Aşamasında)
Hayran KurguGrubumuz 8 kişiden oluşan bir şirket gibiydi. Ben, Taehyung, Jimin Hyung, Namjoon, Jin, Yoongi ve Hoseok Hyung, ayrıyeten bir de, küçük akrobatik kızımız, Yeri. Bir soygun çetesinden daha çok, ailemsi bir eğlence programı sunan bir alay aptal gibi...